Her bildiğimiz doğru mu?
Değerli okurlar öncelikle hepatit B; domuz gribi, HIV ve kızamık gibi virüslerin yol açtığı bir hastalıktır. Bu virüs karaciğere odaklaşarak burada hastalık oluşturur. Bu hastalık kimi zaman geçici kimi zamanda kalıcıdır.
Hepatit B
dünyada yaklaşık iki milyar kişiyi etkileyen, en yaygın bulaşıcı hastalıklardan
birisidir. Hepatit B infeksiyonları akut veya kroniktir. Akut hepatit B bir kaç
hafta ile bir kaç ay arası sürebilir. Akut Hepatit B olan çoğu insan tamamen
iyileşir ve kalıcı bir sağlık problemi yaşamaz. Kronik hepatit B daha ciddidir.
Kronik hepatiti B olan bir kişi hayatı boyunca bu hastalıktan kurtulamayabilir.
Kronik
hepatit B, karaciğer kanseri de dahil olmak üzere daha ciddi karaciğer
hastalıklarına neden olabilir. Dünyada yaklaşık 350 milyon kişi kronik hepatit
B ile enfektedir. Kronik hepatit B olan hastaların yaklaşık % 10-25'i karaciğer
hastalığından dolayı hayatlarını kaybetmektedir. Kronik hepatit B sigaradan
sonra en fazla kansere neden olan ikinci etkendir.
Ülkemiz
hepatit B taşıyıcılığı %5-8 arasında olmasına rağmen, Güneydoğu Anadolu
bölgesinde bu oran %10 civarında olduğu kabul edilmektedir. Bölgemizde ki
durumun, ülke ortalamasının üstünde olması tabii ki bir çok nedeni bağlıdır. Bu
durumu önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Peki
"Hepatit B" niçin bu kadar önemsenmektedir? Tedavisi mümkün mü? Aşısı
var mı? Hangi yollarla bulaşmaktadır? …. Bunun gibi pek çok soruyu ve sorunu
sizlerle paylaşmak isterim.
Üniversite
Hastanesinde, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalında
öğretim üyesi olarak hizmet vermekteyim. Bölgemizde çok sayıda takip ve tedavi
altında olan "Hepatit B" hastamız mevcuttur.
Böyle bir
köşe oluşturmadaki amacım; bölgemizde yaklaşık her 10 kişinin birinde hepatit B
taşıyıcılığının mevcut olmasına rağmen bu hastaların danışmanlık alabilecekleri
ve sorunlarını belki de ilk etapta doktora gitmeden e-mail ortamında
tartışabilecekleri bir platformu oluşturmaktadır.
Toplumda
yerleşmiş olan "Doğru Bilinen, Yanlışları.." sizlerle paylaşarak ilk
yazıma giriş yapmak istiyorum.
Sarılık
bulguları olan akut viral hepatitli bir hastada veya bir kronik hepatit B
hastasında, yeme ve içme konusunda nasıl bir yol izlenmelidir? Bu tür hastalar
bana uğradıklarında ilk sordukları soru genelde budur. Hocam! Yeme ve içme
konusunda neye dikkat etmeliyim? Genelde bu tür sorulara "Alkolü ve
gereksiz ilaç kullanımını kesinlikle önermiyorum. Ancak yemek konusunda
istediğiniz her şeyi yiyebilirsiniz. Bal ve pekmez yemenizin hastalığın seyri
açısından size hiçbir faydası yoktur." şeklinde cevap vermekteyim.
Tabi hastalar
ve yakınları bal ve pekmez tüketiminin toplum ve özellikle hekimler tarafından
(!) da önerildiğini vurgulamaktadır. Şimdi size soruyorum; bir virüs (mikrop)
vücudunuza yerleşip karaciğerinize zarar vermektedir. Bal ve/veya pekmez
yemenin ne gibi faydası olabilir? Hadi olduğunu varsayalım o halde niye hala
Dünyada 350-400 milyon insan Kronik Hepatit B açısından takip edilmekte ve
tedavi görmektedir. Peki dünyada niye her yıl 1 milyon insan HBV’ye bağlı siroz
ve Karaciğer kanserinden hayatını kaybetmekteler. Bunlara da bal ve pekmez
verelim düzelsinler… Yada diyet verelim, sizce bu durum mantıklı mı? Maalesef
dünyanın her yerinde bu tip kronik hastalıkların seyrinde görev alan "Umut
Tacirleri" vardır. Dilinin altını kesenler, kulak arkası kesenler, çeşitli
bal ve pekmezleri tedavi amaçlı önerenler gibi. Burada yanlış anlaşılmak
istemem bal ve pekmezi bende sever ve tüketirim ancak bu durum besleyiciliğinin
ötesinde tedavi edici bir anlayışla algılanmasına karşıyım. Bu konu bu kadar
basitse herkes bal yesin "HBV" bağlı bir karaciğer hastalığı da
olmasın derim…
Bu konu ile
ilgili öneri ve yorumlarınızı almak isterim…
Saygılarımla