SANDIK DEMOKRASİSİ

Zulmün gözyaşının ve insan cesetlerinin deniz sahillerine vurduğu, yaşadığımız bir devir bu. Özellikle İslam âleminin içinde bulunduğu zulümlerin ve katliamların yaşandığı, kardeşin kardeşe neden vurduğu dahi bilinmeyen bir savaşın içindeyiz.

Mayanmar’dan Afganistan’a oradan Irak’a hatta aç çocukların öldüğü Yemen’e, Suriye’ye daha ileriye gittiğimizde, ümmetin bir parçası olan Afrika’da açlık içinde çırpınan Somali’ye kadar, her şey o kadar acımasız her yaşanan o kadar insanlık dışı ki!..

Bütün bu acılar İslam coğrafyasında yaşanırken, çektikleri acının sorumluları batı ülkeleri huzur içinde mi yaşayacak? Avrupa ve hatta Amerika böyle sessiz böyle sakin mi kalacak?

Fransa’nın meşhur kozmetiklerinin satıldığı caddelerde, dünyaca ünlü kokularının yerine gaz kokuları sinmiş şimdi. Fransa yanıyor, Fransa’da Paris yanıyor, Paris’te ise Şanzelize Caddesi (Champs-Elysees) yanıyor. Dünyaca zengin mağazaların kepenklerine gaz fişeklerinin kokusu sızmış şimdi.

Aslında 21 yüzyılın daha başında olduğumuz dünyanın oldukça sıkıntılı ve arzu edilmeyen bir büyük savaşa doğru gittiği zamandayız. Bir taraftan zalimler ve bir taraftan mazlumların yaşadığı bir dünya bizimkisi…

Evet, gerçekten dünya huzursuz ve bir dip dalgaya gebe.. Sadece yanacak olan Paris değil, sadece bu ateş Fransa’yı yakmayacak. Oradan yayılacak Belçika, Hollanda, Almanya, derken İtalya ve hatta Yunanistan’a kadar bu ateşin sıcak alevlerini görecek buralar.

Biz ne yapıyoruz? Yükselen bu ateşin Avrupa üzerinden bize yönelik alevleri mi, yoksa dumanları mı yansıyacak? Aslında bizim için tasarımları olan güneyimizden gelecek tehdit için umutlu olsalar bile, sanki batıdan bu esintinin hazırlığı içinde bir his var içimde.

Sarı yeleklerin psikolojik bir imaj olduğunu unutmadan hatırlatalım. 1968’de Paris’te başlayan öğrenci hareketleri önce Almanya ve oradan da o zamanlar İstanbul’umuza kadar gelmiş günlerce ülkemizde gündem olmuştu.

Ülke olarak geleceğimiz açısından oldukça önemli bir seçim süreci içinde, belirli bir tarihe odaklanmış durumdayız. 24 Haziran süreciyle başlayan yeni Türkiye sistemini istemeyen elbette ki parçalı da olsa bir muhalefet var, öylesine bir muhalefet ki siyaset kültüründen mahrum.

Bütün sıkıntımız ne biliyor musunuz? Ülke olarak hala Sandık Demokrasisine karşı bir ret cephemiz var. İdeolojik ve pragmatist, bütün hayali hak etmediği ve milletin kendisine güvenip de vermediği iktidar.

Aman ha, bir koltuk uğuruna yapacağınız hatalara tahammül eden bir millet yok karşınızda, sarı ışık henüz kırmızıyla birlikte trafik lambalarında. Bırakın 31 Mart’a kadar tahammül edin. İşte önünüze gelecek bir sandık var. Birleşin istediğiniz kadar. Neticede bu ülke bizim yaşayan bizleriz bu topraklarda