ÇÜRÜMÜŞLÜĞE YÜZ TUTAN BİR TOPLUM NEREYE GİDER..!!!

Evet sevgili okurlar!

Bir önceki yazımıza başlık olarak kullandığımız “İslam Dünyasının Hızla Sekülerleştirilmesi” ifadesi tüm İslam dünyasının bugünkü içine düşmüş olduğu badireleri, ıstırapları, ahlaki çöküntü ve bataklıkları deşifre etmektedir...

Ne yazık ki, İslam dünyası “seküler” yaşamın girdabında, debeleniyor...

Hep ifade ederim; “Sekülarizm” demek dilimize çevrilmiş mana itibariyle “laiklik” demektir...

Laiklik “kelime” itibariyle Türkçe değil...

Uygulama anlayışı da öyle...

Türediği kelime de, sistemsel faaliyeti de tamamen; Fransızca’dan ithaldir...

Varlığı da, ikmali de, uygulama sistemi de; “mutlak bir dinsizlik” üzerine kurguludur...

Yani toplumu “dinden, inancından” uzaklaştırmaktır...

Nesli de, eğitim ve öğretim sistemiyle tamamen “hegemonyasının” altına almaktır...

Değer ölçülerinden uzaklaştırmaktır...

“Sinsice” İslam’ı kendi rotasından çıkarmaktır..

Milletlerini “ümmet” fikrinden uzaklaştırıp, erozyona uğratmaktır...

İşte bugünkü İslam ülkelerinin “yaşadığı” travmatik hal; “bu sinsice” fikrin, sistematik olarak nasıl  yıllar yılıdır, yer edindiğini gözler önüne sermektedir

***

Tıpkı bugünkü Türkiye’mizde yaşanan hal gibi!...

Bir İslam ülkesi, ama toplumun namaz kılanları nerdeyse yüzde 30’lara kadar inmiş!...

Bakarmısınız, yapılan araştırmalara göre, gençlerin yüzde 50’ine yakını “cünup” dolaşıyor..

Yani “boy abdesti” alması gerektiği hallerde, yıkanmadan sokağa çıkıp dolaşıyor...

Abdest suyu yüzüne, çarpmayan bir nesil!...

İşte bu halin yaşanması tamamen neslin; “sekülarizme” nasıl teslim olduğu ya da, “hegemonyasının” altına girdiğini, ortaya koyuyor...

Hazin olan da şudur; “toplumu temel değerlerinden” uzaklaştıran, bin yıllık tarihine, dini değerlerine, inancına, Kur’an hayatına “haince hançer” indiren “siyasi” kulvardır...

Politikadır...

Siyasi partilerin, “ideolojik fikriyatlarını” birilerinin nam-ı hesabına, “hayata” geçirmektir...

***

Türkiye’nin şöyle yüz yıllık siyasi tarihine, siyasi aktörlerinin yaşam kültürlerine, partilerin ortaya koydukları “politikalarına” baktığımızda, “kimlerin bizi bizden ettiğini” net olarak görebiliriz..

Çünkü, “İslam” adına faaliyet gösteren yok!... Olmadığı gibi; milleti “İslam’dan” daha fazla nasıl, uzaklaştırabiliriz diye “ortaya koyulan” bir mücadele, hedef ve gaye hep oldu...

İnanın ki, gerçek manada “inancıyla yaşayan ve bu inanç doğrultusunda” politika benimseyen tek lider var; O da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır...

Gerisi için; lafı-güzaf derim...

Şöyle ki, inançlıyım dese dahi şeklidir, kandırmacadır, aldatmacadan ibarettir...

Toplumu birbirine böldüren, particilik adı altında toplumu patırtıcılığa sürükleyen birer unsur olmaktan öteye ortaya koydukları bir politika yok...!

Bunların politik çalışma stili nerdeyse tümüyle emperyalist ülkelerin paralelinde, “talimat ve direktifleri” altında yapıla geldiğini görmek lazım...

***

Bakınız geçtiğimiz hafta içerisinde Düzce’nin Kaynaşlı ilçesinin MHP’li Belediye Başkanı Birol Şahin sosyal medyada bir paylaşımda bulundu...

A Milli Bayan Voleybol Takımı’nın Almanya’yı yenerek, Tokyo’daki Olimpiyatlara katılma hakkını kazanması üzerine, ajansların servis ettiği “resme” dairdi...

Birol Şahin, paylaşımında şöyle demiş..

“Allahû Teala’nın örtünün vücut hatlarınız belli olmasın emrine karşı çıkarak, açılıp saçılacaksın, kendini teşhir edeceksin sonra da Tokyo’ya gidiyoruz diye sevineceksin. Dünya Şampiyonu olsan ne yazar. Müslüman kadın adap ve haya sahibidir. Yaptığı her işte Allah rızası gözetir. Dinimize göre kadınlar kendi aralarında spor yapabilirler. Erkekler huzurunda açık saçık olarak değil...”

İşte Sayın Başkan Şahin, inancı gereği bu düşüncesini toplumla paylaştığı için “Vay sen miydin bunu diyen?”...

Bir linç kampanyası başlatıldı...

MHP hemen “infaz” kararı alarak, “Sen laikliğe aykırı konuştun, partimizde yerin yoktur” diyerek, Şahin’i “Partiden ihraç” etti.

Demek oluyor ki, “din, inanç, muhafazakârlık, milliyetçilik” kurgusuyla siyaset yapan, Milli İradenin oyunu alarak, Meclis’e giden MHP’de “özgürce, dinini, inancını, ibadetini” ifade edenin “yeri yoktur?”..

Yani; maskeli bir siyaset!...

MHP.. Ki, özellikle lideri Bahçeli...

Her platformda dile getirdiği; “Milliyetçilik, Alperencilik, Müslümanlık”  ifadeleri, aldatmacadan ibaret, sloganlarmış...

Ne milli iradeye inanıyor, ne inanç hürriyetine, ve ne de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne inanıyor...

Söylemleri tümüyle kandırmacadan ibaret olup, her gün biraz daha deşifre oluyorlar...

Onlar değil miydi bundan nerdeyse 30 – 40 sene evvel Alpaslan Türkeş’in bu partiye liderliği döneminde “Biz Tanrı Dağı kadar Türk’üz, Hira Dağı kadar Müslümanız” diyen...

Bugün vuku bulan olayların bir nevi ifadesi olsa gerek!.

Veyahut diğer bir deyimle MHP’deki siyasetin ağır bastığı inanç ırkçılıktır, din iman değildir...

Milli iradeyle uzaktan yakından hiç alakaları yoktur...

Türkeş’in o dönemde MHP adına bu söylemleri olumsuz yönde çok büyük etki yapmıştı..

Ondan sonra da MHP iktidarın yüzünü görmedi...

Halk teveccüh göstermedi..

Ne kadar İslamiyetle kendini boyatırsa boyatsın millet onu affetmedi.

Keza Bahçeli de öyle…

Bize göre siyasi partilerin “seküler” bir anlayışla hiçbir zaman iktidar olamayacakları, düşüncesindeyiz.

En derin saygı ve sevgilerimle…