EMPERYALİZM VE ŞUREKASI (TAŞERONLARI) !!!..

Evet sevgili okurlar!

Gerçekten son günlerde Suriye’de, İdlib’de TSK’nın vermiş olduğu mücadele tarih sayfalarına altın harflerle yazılması gerekir .. Ve değer de…

Her ne kadar 34 şehit verilmiş ise de...

Elbette ki, bizim için büyük bir kayıptır ama o şühedanın kanı da bugüne kadar yerde kalmamıştır ve kalmayacak inancındayız...

Çünkü, fiilen mevcut Suriye rejimine, yani taşeron Beşar Esed’in ordusuna vermiş olduğumuz kayıp, katbekattır...

Misli, misli “intikamları” alındı...

Mehmetçiklerimizi kutluyoruz, tebrik ediyoruz, kahramanca çarpışmalarından da gurur duyuyoruz...

Allaha dua ediyoruz ki mana aleminden dahi görünmeyen ilahi ordularla de askerlerimize katılacak ve tüm işgalci dünya emperyalistlerine bir dersi ibret olarak, zaferle sonuçlanacaktır...

Hani Akif diyor ya :

“Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i...

Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?

 “Gömelim gel seni tarihe”desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...

Seni ancak ebediyetler eder istiab.”

***

 

Evet sevgili dostlar!

Ümitvar olunuz ki Suriye’den taa Filistin’e kadar, Kuds-i Şerif’e kadar, Suudi’ye kadar, Yemen’e kadar bu kutsal mücadele ilerleyecektir.…

Tarih tekerrür edecektik...

Bu coğrafyalar, eski sahiplerine teslim edilecektir.

O da Osmanlı Hilafet-i İslamiye’yi temsil eden o ecdad kahramanların izinde yürüyecektir.

Bu münasebetle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın devlet kararlılığı, Türkiye’yi geriye değil daha çok ileriye doğru götürecektir.

Müstevli, işgalci Emperyalist hain güçlerin varlığına rağmen, yedi düvelin sinsice işbirliğine rağmen; büyük zaferler elde ediliyor..

Atılan her bir adım, bu şer yapılara bir sile olarak dönüyor..

İşte son 48 saat içerisinde, “sınır kapılarının” açılması üzerine, gayri nizami seksen bine yakın göçmen, Avrupa’nın sınırlarına dayandı...

Bu adım, Türkiye’ye apayrı yeni bir değer kazandırmıştır, yeni bir nam vermiştir..

Çünkü, korkak işgalci haçlıları yerinden oynatmış ve nerdeyse yüreklerini ağızlarına getirmiştir; “bu göçmenlerle nasıl baş edebiliriz” diye...

Şuan., Avrupa’yı tabir caizse “göçmen sıtması” sarmıştır...

Tırtır titriyorlar..

Bu da Devlet Başkanı sayın Erdoğan’ın köklü iman ve İslam ruhuna sahip çıkması sonucudur...

Bunu böylece bilmiş olalım...

Ümit var olalım ki gelecek bizimdir...

Gelecek İslam’ındır ve Türkiye’nin liderliğinde yeni bir İslam dünyasının geleceğidir..

Müjdeleyici bir haldir.

Allah’tan ümit kesilmez ve öyle de olacaktır.

Ama ne var ki; mevcut muhalefetin özellikle ana muhalefet partisinin örümcek beyinli lider kadrosu, Türkiye’yi bu mücadelesinden alı koymaya çalışıyor...

Ne diyeceksin, bunların kafaları hala da İttihat Terakki Partisi’ni kuran çetenin “aklı” gibi çalışıyor.

İngiliz emperyalizminin kurduğu ve onların nam-ı hesabına faaliyet gösteren bu oluşum, nihayetinde Osmanlı’yı tarihten sildi...

Cumhursuz bir cumhuriyet kuruldu...

Ne hazindir ki, bugün dahil ülkemize herhangi bir artısı olmamakla beraber, hala da o zihniyetin hakimiyetini istiyorlar.

“Vay Suriye’de ne işimiz var?..”

“Vay Libya’da ne işimiz var?”

“Vay Yemen’de ne işimiz var?”

Bunları deyip duran dar kafalılar, Devlet Başkanı sayın Erdoğan’ı rahatsız ediyorsa da bize göre sorun değil...

Çünkü, millet Erdoğan’la beraberdir.

Lakin bizim de, kamuoyu adına söyleyeceğimiz bazı konular vardır...

Önerilerimiz vardır...

Ümit ediyoruz ki bu önerilerimize önem verilecek ve Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne dair devlet arkasına bakıp önemli iç meselelerinin halledilmesini de sağlayacaktır...

Bu iç sorunlar toplumsal ahlaki değerleri; “yerle bir ediyor?...

Enva-i olumsuzluklara neden oluyor?

Ekonomiyi yok ediyor, işsizliği körüklüyor, yatırımcı sermayeyi “canından” bezdiriyor...

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da çok yönlü bir tahribatı gerçekleştirme adına; ”gizli planlar” tertipleniyor..

Ki bu planların varlığı da tartışılmazdır...

Yıllardan beri yani nerdeyse kırk yıldan beri PKK gibi terör örgütlerinin bölgeye vermiş olduğu zararların haddi hesabı yok...

Birçok yönüyle nerdeyse ekonomiyi alt üst edip bu bölgenin istihdam yaratmak isteyen iş çevrelerini sindirmeye çalışmışlardır...

Ama buna rağmen, başaramadılar...

PKK yandaşları ve arka bahçesi durumunda olan HDP, KCK ve daha hatta bazı avukat baroları el altından terör odaklarıyla işbirliği yaparak birçok iş çevrelerini haraca bağlamış olmalarına rağmen, bu hükümet bunların üstesinden gelmiştir…

Özellikle İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’yu tebrik ediyor ve kutluyoruz.

Amma velakin o gizli  tehlike hala da çok büyük sorun yaratıyor, hem de fiilen yapıyor...

Ama eski PKK yöntemiyle değil, adeta devletin önemli bazı kurum ve kuruluşlarının içine sızdırılmış resmiyetin gölgesinde, bilerek veya bilmeyerek devletin himayesi altında mevcut iş ve işçi kanununu istismar ederek iş çevrelerini rahatsız edip haksız yere zenginleşme amacıyla zuladan para koparıp terör odaklarına ulaştırma çabası  söz konusudur...

Özellikle Diyarbakır Barosu gibi çok değerli avukatlarımız, hukukçularımızın varlığına rağmen bu Baro’nun bünyesinde hala da Adalet Cübbesini istismar edenler vardır...

İşçileri iş dünyası üzerine kışkırtarak yalan dolan iftira ve tezviratlarla haksız yere zenginleşme amacıyla hareket eden sözde “savunma erki” olarak kendini lanse eden bazı Avukatlar, “ne mesleği ilkelere ve etik kurallarına” ne de, “hukuk nizamına” uymuyor...

Öyle ki, gerçek, kesinleşmiş resmiyete dayalı kanıtlayıcı delil ve belgeleri ortadan kaldırmak için enva-i hileye başvuruyor...

Nasıl oluyorsa, o resmi, ıslak imzalı evrakları İş mahkemeleri vasıtasıyla yok etme çabasını sergiliyorlar.....

İşte bu meseleye dair bir çağrımız var...

Devlet yıllardan beri ülkemizin başına musallat olan birçok terör ve ekonomi gibi önemli sorunların hakkından gelmiştir, özellikle Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında ve İçişleri Bakanı sayın Soylu’nun Bakanlığında ve Adalet Bakanı sayın Abdülhamit Gül’ün çabalarıyla bu tür sorunları ortadan kaldırma başarısı elde edilmiş ise de hala da kökten silinmemiş, devam ediyor, iş dünyasına çok büyük sorun yaratılıyor.

ve bunu da, devletin yargı mekanizmasını kullarak yapıyorlar..

İş çevrelerini direk haraca bağlayıp para koparma halleri kalmayanlar, bu kez PKK tandesli ve birçoklarının yakınlarının hala da dağda olduğu bazı işçileri kullanarak Yargıyı yanıltma çabası içerisine girdiklerini görüyoruz...

Devletin bunları da gözetleyerek bir an önce kontrol altına almak için gerekeni yapmaları elzemdir.

Yoksa değişik yöntemlerle devletin adalet mekanizmasını yanıltıcı ve yalan dolanla dolu savunmalarla yine para koparıp hem istihdamı engellemek hem de PKK’nın gizli odaklarını doyurma çabası güdenler, sinsiliklerine devam edecektir?..

Bizden bu kadar…

En derin saygı ve sevgilerimle…