STRATEJİK SİYASETİ OLMAYAN BİR ÜLKE BELİRSİZLİKLER İÇERİSİNDE KALIR..!!

Evet sevgili okurlar!

Deneyimli kalem sahibi yazar Yusuf Kaplan, dünkü Yeni Şafak Gazetesi’nde yayımlanan “Türkiye’nin İran’la İmtihanı” başlıklı yazısında şöyle bir ifade kullanıyor.. Diyor ki;

“Stratejik haritalarını koruyamayan bir ülkenin güvenliği tehlikede demektir...

Stratejik haritaları olmayan bir ülkenin güvenliği de yoktur, tehlikede demektir.

Stratejik haritalarını, kendisi belirlemeyen, başkalarının belirlediği bir ülkenin sadece güvenliği değil, istiklali de, istikbali de başkalarının insafına terkedilmiş demektir.”

Biz de bu ifadelerin muhtevasına dair diyoruz ki, gerçekten sayın Kaplan çok doğru söylüyor ...

Söyledikleri yüz yıl önceki Türkiye’den daha öte yüz elli yıldan beri batılaşma hayranlığı ile müptela olan Osmanlı’yı da, kapsamaktadır..

Ki, aynı o uzantı ve mantık, günümüze kadar devam ede gelmektedir...

Çünkü, gerçek manada stratejik bir haritamız yok...

Belirsizlikler içerisinde olmakla beraber her alanda da güvenliğimiz tehlikededir...

Zira başta Türkiye olmak üzere, NATO’ya, ABD’ye ve diğer emperyalist ülkelere bağlı olan ülkelerin hiçbirisinin ne stratejik haritaları var ve ne de toplumsal güvenlikleri söz konusu olmuştur?…

Biz de burada diyoruz ki;

Evet, gelen giden iktidarların dış politikaya yönelik stratejik haritaları olmamakla beraber dış güvenliği de hep belirsizlikler içerisinde olmuştur...

Onun için de, sürekli krizler ve saldırı altında olmuştur, tehditlere, tehlikeleri maruz kalmıştır…

Çünkü, iç siyasettin ruhunda ve  stratejisinde zafiyetler var olmuştur...

Sürdürüle gelinen politika, handikaplı...

Şöyle ki...

İç siyasetimizdeki stratejik haritamızı belirleyen gelen giden iktidarların hangisi acaba milli bir inançla yola çıkıp, temiz bir siyaset yapmıştır...

Teru taze bir Türkiye’nin yaşam biçimini sağlamıştır...

Milli birlik ve beraberlik gerçeğini önemsemiştir...

Ülkenin bölünmez bütünlüğüne yönelik “milli bir ittifak” sağlamıştır....

Ki, milletin iç hedeflerine doğru ortaya koyduğu stratejik bir harita benimsenilmişmidir?

Ötesi, gelen giden iktidarların hangisinde, milli güvenliğin varlığı söz konusu olmuştur?

Maalesef...

Bize göre bunun cevabı kocaman bir hiçtir...

Zira “Görünen köy kılavuz istemez...”

Bakınız, üç dört günden beri Diyarbakır Söz Gazetesi’nin büyük puntolarla manşetlerine taşıdığı “yolsuzluklar zincirine” vakıf oluyorsunuz...

Yaşananlar karşısında der demez şu soru ikmale geliyor?...

Gerçekten iktidarın bu hususta stratejik bir haritası var mı?

Devletin bu hususlarla mücadelesi var mı, bu tür yolsuzlukları, rüşvetleri kökünden kazıp atma haritası, planı, projesi var mı?

Bize göre o da solda sıfırdır..

Yani yok..

Sadece lafı güzaf... 

Laf kalabalığı var...

Politik oyunların dönmesiyle milleti uyuşturma ve oyalama hakimiyetinin varlığı söz konusudur.

***

Bakınız Diyarbakır Söz Gazetesi’nin bir haftadan beri devam ede gelen yolsuzluklara ilişkin manşet haberleri…

İnanın sevgili dostlar bunlar tüyler ürpertici...

Bir o kadar da, iğrençliklerin ve ahlaksızlığın ülkemizde geldiği boyutu gözler önüne seriyor...

Gırtlağa dayanan ihanetlikler zinciri...

Bu da demektir ki siyasetin stratejik bir haritası yoktur… Olmadığı için de; ülkenin milli ahlakına, kültürüne, ekonomisine, sanayisine de yönelik hiçbir tarafın bir teminatı da, bir güvenirliği de kalmamıştır...

Zira elinizi nereye atarsanız atın, elinizde kalıyor...

Eğer ki, jeo-politik yani coğrafik, mali ve iktisadi politikalarının gösterdiği bir hedef olunmuş olunsaydı, bugün Türkiye bu hale düşmezdi?.

***

Bir önceki günkü Söz Gazetesi’nin manşeti aynen şöyle:

“ÇİFTLİK BANK BOYUT ALDI”

Haber devamla şöyle diyor:

“Silvan Çiftlik Bank vurgununda 5 kişi daha tutuklandı. Operasyon kapsamı genişlerken, vurgun miktarı da artıyor.”

Demek ki bir çırpıda beş kişi birden yakalanıyorsa ve diğerleri de peyderpey yakalamak için aranıyorsa demek ki durum vahimdir.

Bugünkü manşete de bakalım

“TARIM YOLSUZLUK MEMBASINA DÖNDÜ” başlıklı haber de şöyle devam ediyor:

“Silvan'da patlak veren "Çiftlik Bank" vurgunundan sonra şimdi de, Tarım Kredi Kooperatifinde 15 milyonluk yolsuzluk ortaya çıktı. Çınar'da ise Arazi Toplulaştırmasında usulsüzlük yapıldığı belirlendi.

TARIM KREDİ KOOPERATİFİ

Diyarbakır ve yöresindeki hayvan yetiştiriciliğiyle uğraşan çiftçileri sarsan Silvan'daki Çiftlik Bank vurgunundan sonra şimdi de, Silvan Tarım Kredi Kooperatifindeki yolsuzluk ve usulsüzlük patlak verdi.

Kooperatif yetkililerinin, çiftçilere boş kağıt imzalatıp daha sonra adlarına fazladan gübre ve mazot aldığı iddia edildi. Çiftçiler üzerinden yaklaşık 15 milyon liralık vurgun yapılırken, mağdur çiftçiler, yetkililere seslenerek usulsüzlüğün giderilmesini istedi.

MERA VE HAZİNE ARAZİLERİ

Öte yandan, İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, Diyarbakır Kadastro Müdürlüğünde görevli iki memur ve Kadastro Müdürlüğü adına işlem yürüten Pirdoğan Haritacılık Şirketinin 5 çalışanının mera, Hazine ve başkalarına ait tapusuz arazileri para karşılığında tapuladıkları, bazı görevlilerin kafe ve ofislerde bir araya geldikleri kişilerle Hazineye kayıtlı arazilerin üzerilerine geçirilmesi karşılığında protokol yaptıkları ve para karşılığında senet düzenledikleri belirlendi.

41 KİŞİ GÖZALTINA ALINDI

Çınar Cumhuriyet Başsavcılığından alınan kararlara istinaden 7 Ocak'ta Diyarbakır ve Gaziantep'te belirlenen 8 adrese eş zamanlı operasyon düzenlendi ve 41 şüpheli gözaltına alındı. Zanlılardan biri tutuklandı, 36'sı ifadelerinin ardından, 4'ü ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.”

***

Evet sevgili okurlar!

Demek istediğim şu… Gerçekten bir ülkenin içe ve dışa yönelik stratejik bir haritası varsa, demek ki, güvenilirliği de vardır, söyledikleri de, hakikatı ifade etmektedir…

Yani, güvenilir ve inanılırdır..

Eğer içte kargaşa, terör, yolsuzluklar, uyuşturucu, fuhuş yuvaları birer sektör haline gelmişse… Siyasi mekanizma da, buna hiçbir şey yapamıyorsa… İş sadece güvenlik birimlerine, jandarma ve polisin mücadelesine bırakılmışsa…

Ve 40 – 50 kişi birden yakalanıp adliyeye sevk ediliyorsa…

SÖz konusu 40 – 50 kişiden sadece bir – iki kişi tutuklanıyorsa…

Diğerleri de adli kontrol altında serbest bırakılıyorsa demek ki siyaset olarak, devlet olarak, ülke olarak hedefimizi yakalamak için, gerçek manada bir çabamız, söz konusu değil…

Var olan bir çabadan söz edilse de, o da solda sıfır durumundadır…

***

Yolsuzluklar, rüşvetler, ihaleler, bazı resmi bürokratların elinde kalıp elden ele dolaşıyorsa ve o bürokratlar her akşam Hamravatlarda veyahut 75 yolunun üzerindeki restoran ve kafelerde bir araya gelip keyif çatıyorlarsa...

Daha doğrusu konuşan devlet siyaseti değil, kişisel rant ön planda yer alıyorsa….

Demek ki ülkenin stratejik haritasında belirsizlikler vardır…

Ülke olarak gerçek hedefe ulaşmak için emperyalist dış mihrakların hegemonyasından kurtulma stratejisi olmamakla beraber, yani bize NATO yeter, ABD yeter, Kıbrıs yeter, bilmem Rusya yeter vs…

Böyle de olunca ülke çok büyük belirsizliklerle karşı karşıya kalıyor...

Bütçe zarar görüyor, gücü olmayan vatandaşlar büyük eziklik içerisinde kıvranıp duruyor.

Ekonomiksel sıkıntı, ahlaki sıkıntı, kültürel sıkıntılar gibi sıkıntılar zinciriyle beraber yalan söyleyen bir tarihle yetinen bir ülkenin gidişatı, meçhule yöneliktir...

Gerçekten bunun cevabını bizden değil, siyasi unsurlardan sormak lazım?…

***

Sevgili dostlar!

Hasılı kelam, stratejik bir hedefe doğru yürüyemiyoruz ve her gün önümüze çok büyük engeller ve karanlık yollar çıkıyor.

Çünkü, diz boyu yolsuzluklar var, diz boyu rüşvet var, fuhuş var, uyuşturucu var…

Adam kayırma var..

Tüm bu felaketlere rağmen siyaset dünyamızda bulunan bazı siyasetçiler, ki hepsini kastetmiyorum.. Özellikle, siyasetin bazı duayen simalarının sıraya girip illa ki bir yerlere gelmek için ya milletvekili, ya belediye başkanı, veya herhangi bir bakanlıkta, bakan yardımcılığı gibi bekleyişler....

İşte bu pusuya yatan vurguncu anlayış bir türlü Türkiye’den, özellikle Güneydoğu Anadolu’dan silinip atılamıyor.. Silinmesine dair de bir mücadele yok….

Milletvekili olmuş, ya da Belediye Başkanı olmuş veyahut herhangi bir mahalleye muhtar olmuş, illa ki hedefi, stratejisi tek kelimeyle diyebiliriz ki haram yemek, hırsızlık yapmak, devletin kilit noktalarına kadar pozisyondan pozisyona girip devlet büyüklerinden iş koparmaktır...

İşte böylesi bir hal-i vaziyetle siyasetini ve iç politikasını icra eden, ya da karşı karşıya kalan bir ülkenin geleceği ne olur?..

Şöyle bir çevremize baksak yeter...

En derin saygı ve sevgilerimle…