SİYASİ NİFAK SÖMÜRÜCÜLÜKTÜR, BASKIDIR VE TOPLUMSAL YIKIMDIR..!

Evet, sevgili okurlar...

Bilindiği üzere dünkü sohbet yazımızda 12 Eylül darbesinin işkenceci albayının cenaze törenindeki halkın nefretini dile getirmiştik.

İşkenceci albay, devlet üniformasını kötüye kullanarak, kirli bir ideoloji uğruna masum, günahsız insanları suçlu, gösterip işkence etmiştir…

O dönemde, darbeye karşı çıkanlar hain ilan edilerek Mamak cezaevine gönderiliyordu…

Mamak Cezaevi müdürü Albay Raci Tetik'de, çeşitli işkence yöntemleriyle, o dönemin aktif, temiz, imanlı, pırıl pırıl gençlerine karşı "insanlık dışı" muamelelerde bulunuyordu…

“İfkûn Azim (Büyük bir iftira)” kampanyasıyla suçsuz insanlar suçlu gösterilerek, büyük yaftalama kampanyalarıyla askeri savcılıklara sevkedilip tutuklanmaları sağlanıyordu..

Tutuklanmadan sonra, vay o insanın haline!..

Gece gündüz sorgulanıp, işkenceye tabi tutuluyordu…

O sorgulama ve işkencelerin altında masum, günahsız insanlar yapmadığı şeyleri "yaptım diye" itiraf ettirilerek, hayatları karartılıyordu..

O insanlar, sürüm sürüm süründürüyordu...

İşte bu acımasızlığın faturası nihayetinde 35 yıl sonra olsa dahi meşhur albayın cenaze töreninde, haykırıldı?…

Halk yüksek bir sesle, tepki gösterdi…

Ve dedi ki; “Bunun tabutuna bayrağı sarmayın, bayrağa yazıktır.

Camiye getirmeyin, namazı kılınmaz…"

Tabiri caizse adeta ruhuna “Fatiha” yerine “lanet” okunarak, tepki gösterildi!!.

Demek anlaşılan budur ki; 12 Eylül darbesi, münafıklıkla dopdolu bir siyasetin neticesidir…

Bir milleti söndürebilmek için, askeriye gibi devletin en güçlü mekanizması kullanıldı… Üç beş tane ne idüğü belirsiz, münafık darbecilerin ihanetine feda edildi; bu millet ve devlet…

Ne acıdır ki, o münafıklar hedeflerine ulaştıkları gibi; tarihede kendilerini suret-i haktan göstererek, birer kurtarıcı-kahraman olarak lanse etmeye çalıştılar…

***

Ne yazık ki; millette körü körüne, kandı…

Mutlak kör bir cehaletle, korkaklık, beceriksizlik, İslam’ı iyi okumamışlık, milliyetçilik nedir, vatanperverlik nedir, İslam nedir, iman nedir, sorgulamadan "biat" etmiştir…

İşte bu şer ve munafık ruhlular, milletin bu biat edişini fırsat bilerek, "dehşeti ve vahşeti" yaşattılar…

Millete rağmen; millete ab-ı hayat tanımadılar…

Devleti millete, Milleti devlete düşman ederek; kendilerine "iktidarlar" oluşturdular…

Piyon siyasetcilerin, beceriksiz parti liderlerinin himayesiyle her dönemin "kurtarıcı kahramanları" olarak, varlık gösterdiler..

Ama hakikatte; hiçte öyle değiller…

"Tavşana kaç, tuzuya tut" misali…

***

Dünkü yazımızda ifade ettiğimiz gibi…

Ülkemizde yıllardan beri gelip giden siyaset ve siyaset erbaplarının nice siyasi münafıkları kahraman ve kurtarıcı gösterip, milleti onlara körü körüne taptırma ve peşinde gitme politikasını, nasıl hazin bir şekilde, ortaya koydukları malumunuzdur…

Bu memleketi, yaptıklarıyla mutlak bir cehalete sürüklemişlerdir…

Yaşanan ve yaşatılanlar karşısında bugünkü bir çok siyasilerimiz, tarih okumuyor, kitabın ağzını açmıyor, tarihi gerçekleri öğrenmiyor ve “ben dava adamıyım, davayı savunuyorum” gibi boş boğazlık yaparak adeta "havanda su dövmeye" çalışıyor…

Onun içindir ki gerçekten cumhuriyetin kuruluşundan bugüne dek, hatta Ulu Hakan Sultan Abdülhamid’in döneminden günümüze gelinceye kadar, “akı kara, karayı ak” göstermek suretiyle bu millete gerçek tarihi unuturulmaya çalışılmıştır…

Kör cehalet bataklığına sürüklenen bir gençlikle, ülkeyi ve milleti karşı karşıya bırakmışlardır.

Bu gençlik potansiyeli, daha ne zamana kadar ilimsiz, okumasız, diplomalı cahil olarak, cehaletin çukur bataklığında debelenip duracak…

Acaba bu millet ne zaman bunlardan kendini kurtarabilme uyanışına geçecek?

Ve uyarıcı bir diriliş ile ülke bütünlüğüne ne zaman yönelecek?

Milli birlik ve beraberliğine, ne zaman hamle yapacak?

Ülkenin bütünlüğü ile milli birlikteliği birbiriyle pekiştiren temel iman ve İslam unsuruna ne zaman sarılıp, şahlandıracaktır?

Ne yazık ki, tarihi süreçe baktığımızda pek da, umit verici bir tablo çıkmıyor..

***

 

Velhasıl..

Tarihten bir örnek getirmek istiyorum..

Bakınız, ümitsiz kalmış büyük İslam ulemaları "batıl, hurafe, inançsızlık" ile karşı karşıya kalan politikaya, siyasete bağlı kalınmasına şöyle bir tasvir getirilmiştir…

Mısırlı âlim “El Cevahir” “Fi Tefsil-il Kur’an” isimli tefsirinde “Tevbe” suresindeki 84. ayetin mealinden çıkarttığı sonuçta şöyle diyor;

“Cehl’ül amimün ve gururun kebirun ve zillun mehinun”

Yani bu hal, kör bir cehalettir, büyüklenmedir, kibirlenme halidir ve alçaklıkla yaşatma zilletidir.

Bu millet, mutlaka ama mutlaka kendini bu halden kurtarması gerekir.

Ne zaman kendini kurtarabilir?

Hiç kuşkusuz ki, gerçek manada Müslüman olabilme şansını yakaladığı zaman olabilir.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Tevbe suresinin 80. ayetinin meali aynen şöyledir;

“(Ey Resul!) Onlar için ister af dile, ister af dileme. Onlar için yetmiş defa af dilesen de Allah onları bağışlamayacaktır. Bu, Allah’ı ve resulünü inkâr etmelerindendir. Çünkü Allah, böylesine kötülüğe batmış bir topluluğu doğru yola çıkarmaz.”        

Münafıkların başı durumunda olan Abdullah ibnü Ubeyy yatağında ölümle pençeleşirken oğlu Abdullah, Hz. Peygambere giderek babasının bağışlanması için af diler…

İyi bir Müslüman olan Abdullah’ın hatırı için Peygamberimiz Abdullah ibnü Ubeyy için dua eder…

Bunun üzerine Hz. Allah bu ayeti göndererek Müslümanların en yakınındaki anne-babası dahi olsa inanmayanların affedilmeyeceği konusunda kesin hükmünü vermiştir.

***

Evet, sevgili dostlar.

Tevbe suresinin 80 ve 84. ayetlerinin birbiriyle ne kadar bağlı olduğu açıktır.

O dönemin münafıkları yüce İslam dinine ne kadar kin ve nefret beslemişlerse ve İslamiyet’i arkadan vurmak istemişse de eninde sonunda ölümleri anında İslam’ın kendini kurtarabilmek için ruhlarını ve cesetlerini şad edebilmek için bir vesile olsa dahi Efendimiz Resulullah’ın şefaatini dilemişler...

Ama fayda etmemiştir.

Tıpkı bahsi geçen darbeci, işkenceci albayın cenazesinin camiye götürülmesi gibi…

Kur’an, net olarak “münafıklar müşriklerle beraberdir” demesine rağmen, İslam’a inanmayıp, İslam’a hakaret yağdıran, bu tür nice münafık keferetül fecereler hala da gidip İslam’ın bayrağına sarılıyorlar.

Ben buna bir türlü anlam veremedim...

En derin saygı ve sevgilerimle…