YEGANE MÜESSES NİZAM İSLAM’DIR..!!! (II)

Evet sevgili okurlar!

Dünkü sohbetimizdeki ana hedef, tarih boyunca yeryüzünde gelen giden insanlık akımı içerisinde daima “hakkı ve hakkaniyeti” temsil eden Peygamberler silsilesi olmuştur...

Onlara karşı da, batılı, küfrü, inançsızlığı, edepsizliği, hayasızlığı, sömürüyü, insan temel hak ve özgürlüğünü tanımayan zalimler güruhu hep olmuştur.

Bunlar, müşrik ve kafirler zümreleri olmuştur.

Her zaman burada ifade etmeye çalıştığım gibi, elbette ki hakkı ve hakkaniyeti temsil eden Peygamberler silsilesi daima galip gelmiştir…

Küfrü, batılı, inançsızlığı, zulmü ve batılı temsil eden de mağlup olmuştur..

Onlar için en iyi söz “İla cehenneme zumera” olmuştur...

Yani “Kafile kafile, grup grup cehennemin dibine gidişiniz olsun”  denilmiştir...

Hiç kuşkusuz ki Peygamberlik silsilesi, yani Nubuvvet ve Bi’set gibi şerefli görevler o yüce silsilenin son halkası Peygamber Efendimiz (S.A.V.) olmuştur…

Onun insanlığa getirmiş olduğu kurtarıcılık gerçeği Kur’an’da belirtildiği gibi, kainat içerisinde de zaten zerreden güneşe kadar her şey ona şahittir...

İşte o yüce Peygamber’in getirdiği emir ve yasaklar içerisinde en önem arz edici olan; “emanet” olmuştur.

Emanet = Selamettir…

Sulhtur ve toplumun temel taşıdır.

Emanetin zıttı ise hıyanettir.

Hıyanet = zillettir ve meskenettir..

Zira bir Arap Şair der ki...

“İnnallahe azze- el emanet ve zellel hıyanete”

Yani Allahu Teala emaneti hakkıyla aziz ve üstün kılmıştır, hıyaneti de eziklik içerisinde zillet ve meskenet kılmıştır.

Bu itibarla diyoruz ki; insanlık ilk etapta yeryüzüne Halife olarak gönderildiği zaman dağların, göklerin, taşların, ağaçların, hiçbir şeyin emanetini yerine getirmiyoruz diye o  korku içerisinde Allah’ın bu teklifini kabul etmemişler.

Emanetin en iyi ve başlıca koruyucusu olan insandır demişler ve o emanet insanlara tevdi olmuştur.

Emanete sahip çıkmak toplumsal bir dengenin temel taşıdır ve esaslı bir görevdir.

Emanete sahip çıkmama, hafif tutma, değer vermeme hıyanettir…

O hıyanet ise sahibini ihanete götürür.

Gelelim siyaset dünyasına…

Evet, siyaset de milletlerin bir emanetidir, hem de kutsal bir emanettir.

Bu yüce emanet siyasilerin eline tevdi ediliyor...

Her siyasetçi kendi çapında, kendi cevher karakterine göre o emanete sahip çıkması gerekir.

Emanete sahip çıkmayan bir siyaset, kesinlikle sahibinin önünü açamaz.

Bunu söylerken yalnız gelen giden iktidarları kast etmiyoruz.

Halkın oy emanetini omuzlarında taşıyan her siyasetçi buna dahildir…

Bu kutsal görevi yerine getirmeye de mükelleftir.

İster parlamenter sistem olsun veya herhangi bir sistem olun, hangisi olursa olsun emaneti kutsamak onun temel görevlerinden biridir.

Zira, bu emanet milletin milli iradesidir.

Milli iradeyi ihmal eden bir siyaset veya siyaset erbabı, hiçbir zaman Allah ve Peygamber’in vasıflandırdığı emanetçilerden olamaz.

Zira emanet, başta söylediğim gibi dağlara, taşlara, göklere ve yerlere tevdi edilmiş, bunlar kabul etmemiş, insanoğlu kabul etmiştir ve o kabul görevini üstlenen siyaset erbapları da buna dahildir.

Tek kelimeyle fazla uzatmadan milli iradeyi temsil eden emanet çok kutsaldır, kutsal olmakla beraber tek el yerine dört elle sarılmak lazım, saygı duymak lazım ve milletin her kesiminin sesini dinlemek lazım...

Bu olmasa emanet elden gider, adeta hıyanet olur, ihanet olur, sahibini de yakar götürür...

En derin saygı ve sevgilerimle…