İSLAM DİNİ SİYASETE ALET EDİLEMEZ ! (III)

Evet sevgili okurlar!

Bilindiği üzere 12 Eylül 1980 darbesi dönemin Genelkurmay Başkanı merhum Kenan Evren tarafından yapıldı.

Dönemin sivil halkının iradesiyle iktidara gelen üçlü koalisyon liderleri Demirel, Ecevit ve Erbakan’ın siyasi hayatlarına son verildi.

Geçici olarak da olsa bir yerlere sürgün edildiler.

Darbeyi yapan dört generalin başında Kenan Evren vardı.

Kenan Evren her fırsatta halkı aydınlatmak için televizyon ve radyolara çıkıp açıklamalarda bulunuyordu.

Savunduğu nokta, “Laiklik elden gidiyor, Atatürk’ün getirdiği ilke ve inkılaplar elden gidiyor, Türk Silahlı Kuvvetleri onun hamisi ve koruyucusudur, memleketi bir avuç çıkarcı grupların elinden kurtarmak için darbeyi millet adına yaptık” diyordu.

Burada bunu özetlerken gerçekten herkes, muhafazakar kesim darbeye hiçbir zaman sıcak bakmıyorlardı ve bakmamalarında da haklıydılar.

Çünkü askeri darbelerle devlet yönetilemez, ancak milli iradeyi temsil eden sivil irade memleketi yönetir düşüncesinin hakimiyetiyle böyle algılanmaktadır.

Ama o dönemde görüp müşahede ettiğimiz olaylardan en önemlilerinin başını çeken merhum Kenan Evren’in yaptıkları uygulamalar milletin tam tersini beklediği olayların tersine birçok güzel şeyleri yaptı.

Örneğin darbeyi yaptıktan sonra Başdanışmanlığına Turgut Özal’ı getirdi.

Kabine kurulduktan sonra merhum Hasan Celal Güzel de Milli Eğitim Bakanlığı’na getirildi.

Bu her iki şahsiyet de inanç ve amel mükemmeliyetiyle bilinen muhafazakarlığın zirvesindeydi.

Kabinesi tam milli bir ruhla yürüyordu, hatta yıllardan beri Müslümanları dininden, inancından dolayı kıskaca alan dönemin Türk Ceza Kanunu’nun 163. Maddesini bile Turgut Özal kaldırdı.

Darbeci bir general olmasına rağmen, kabineyi böyle muhafazakar insanlara teslim etti, çünkü onlara güvendi ve gerçekten de vatanperver bir insandı.

Hatırlıyorum, Türkiye genelinde birçok illerde Kur’an Kurslarını inşa ettirdi ve o Kur’an Kurslarından birisi de Kırşehir ilindeydi.

Biz de o günlerde inşaat ve taahhüt işlerine yeni başlamıştık.

Bayındırlık Bakanlığı’nda ihaleye girdik.

Kırşehir Kur’an Kursu’nu o zamanki parayla 250 bin liralık keşif bedeliyle aldık inşa ettik.

O Kur’an Kursu bugün halen faaliyet göstermektedir.

Evet sevgili dostlar!

Malumunuz üzere üç günden beri yazımıza başlık olarak yazdığımız “Siyaset İslam dinine alet edilemez!” ifadesinin içeriği de bu minvalde olmakla beraber sizinle bugünkü sohbetimizi o minval üzerine devam ettiriyoruz.

Siyasetin gerçek uygulaması, Türkiye’de islamiyete zarar mı vermiş, yarar mı getirmiş onun biraz tartışmasını ele alıyoruz.

12 Eylül Darbesini gerçekleştiren Başkomutan Kenan Evren’den bugün niye bahsettik.

İnanın sevgili okurlar!

İki gün önce ben Ankara’daydım, çok eskiden tanıdığım ve yakın bir can dostum olarak bildiğim bir bürokratı ziyaret etmek üzere makamına gittim.

Çok eskiden beri tanıdığım ve hatta vefat eden iki çocuğumun yakınlığıyla bilinen o dostumuzla hasbihal ettik.

Sohbetimiz arasında şöyle bir gündem açıldı.

Ve dostum bunu sordu benden.

“AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye seçimini niye böyle büyük bir farkla kaybetti?”

Dolayısıyla üç büyükşehir daha aklına geldi.

Ankara, İzmir ve Antalya gibi büyükşehirlerin de kaybedilmesini hatırlattı.

Ben de dedim ki; “inanın benim bu hususta yapabileceğim herhangi bir yorum yoktur ama kamuoyunun takiplerini söylüyorum.”

AK Parti ilk başta attığı adımlar muhafazakarlıkla, inançla, milli iradenin temsilciliğiyle yola çıktı.

Hatta nerdeyse bir asır boyunca inanç ve iman noktai nazarında Cumhuriyet Halk Parti’nin mezalimine karşı böyle bir partiyi arıyordu.

Bu partinin, yani AK Parti’nin tüzük ve programları da halka uyuyordu.

Özellikle bugünkü Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık dönemleri de çok güzel geçiyordu.

Ama göl geldi, devran değişti misaliyle yola çıkarsak, AK Parti, AK Parti olarak yerinde durmadı, yerine birçok AKP’li rantiyeci insanlar devreye girdi ve AK Parti’yi çığırından çıkarmaya başladılar.”

Benim şahsi kanaatim buydu, ben o dostuma açıklamaya çalıştım.

O da : “Tebrik ediyorum, senin tesbitlerin tam yerinde.” diyerek şöyle devam etti:

“Gerçekten merhum Kenan Evren her ne kadar laiklikle, Atatürkçülükle, seküler bir anlayışla yönetime el koyduysa da, ama gerçekten uygulamaları gelen giden muhafazakar yönetimlerden daha demokrattı, daha adildi.

Zira Turgut Özal’ı kendisi Başbakan yaptı, Hasan Celal Güzel’i de kendisi Milli Eğitim Bakanlığı’na getirdi ve dört beş sene onun Cumhurbaşkanlığı altında Turgut Özal ve Hasan Celal Güzel kabineleri çok güzel işler yaptı.” diyen o bürokrat dostumla böyle fikir teatisi yaptık.

Düşüncemiz nihayet bir noktada birleşti.

Daha değerli yorumunu siz değerli okurların objektifine bırakıyoruz.

En derin  sevgi ve saygılarımla…