MİSYONERLER KOL GEZİYOR!? (II)


Evet, sevgili okurlar.

Olayların önemine binaen dünkü kullandığımız “MİSYONERLER KOL GEZİYOR” başlığını bugün de kullanıyoruz.

Zira kim ne diyorsa desin, ülke gerçekten çok büyük tehlikeli badirelerle karşı karşıyadır.

Ve tüm bu tehlikeler, dış mihraklara dayanmaktadır.

Dün yine Diyarbakır’da 5 şehit, Cizre’de 2 şehit haberi.

Bu ne hal sormazlar mı?

Demek ki yıllardan beri yazıp çizdiklerimiz, kamuoyuyla paylaşmak istediğimiz Türkiye’nin ana hakikatlerinin vücuda gelmesi, bir bir bizi onaylıyor.

Sistemin ne kadar gaddar, zalim, müstebit, antidemokratik, hukuk dışı bir sistem olduğu artık gün gibi aşikârdır.

Güdümlü bir siyaset!…

Dünya ülkelerinin hiçbirisine yarar getirmemiş…

Ülkemizdeki aynı dışa bağımlı, böylesine güdümlü siyasetler, sadece kişisel rant ve çıkardan başka topluma bir yarar sağlamadığı gerçeği ortadadır.

Toplum, özellikle inanan bir toplum çok endişeli, tedirgin…

Ne yaptığının farkında olmayan bir siyasetin, iktidarın artık bundan sonra ülkeyi hangi maceralara sürükleyeceği de belli değildir.

 

 

***

 

 

Sevgili okurlar.

Bu ne demek?

Allah’ın her günü Diyarbakır’ın Sur ilçesinden, Şırnak’ın Cizre ilçesinden ha bire şehit haberleri geliyor?

Ve Türkiye kamuoyu bunu büyük endişeyle pür dikkat izliyor.

Ülke ve millet olarak "hangi felakete" doğru sürükleniyoruz?

Ortadaki vakadan anlaşılan budur ki radikal, ciddi bir terörle mücadele tekniğinin oldukça zayıf olduğu gerçeğidir.

Bu zayıf ve zafiyet içeren vaziyet kendini her gün biraz daha ele vermektedir.

Sormak lazım;

Nerde bu ülkenin Milli İstihbaratı…

Emniyet teşkilatı..

Jandarma.. Ve diğer güvenlik birimleri nerde?

En önemlisi, akıl almaz olan "bu silahların, bu muhimatların ve lojistik" desteğin nasıl temin edildiği, Sur'a Cizre'ye nasıl sokulduğu?

Hele hele, kazılan tüneller.

Kimi 40 metre, kimi 50 metre..

Nasıl kazıldı, kim destek verdi? Pek tabi ki kim tüm bu olup bitenlere "göz yumdu?"

Cevap istenen yüzlerce soru var?

Ama ne hikmetse kimse cevap vermediği gibi; sorgulama da yapmıyor...

 

***

 

 

Bilindiği üzre mevcut sistem Kemalist bir sistem olma hasebiyle devletin önemli kurum ve kuruluşlarına yüzyıldan beri dini inançlara yer verilmemiştir.

Yetişen gençlik, nerdeyse başıboş, yozlaşmış ahlaki çöküntü içinde bir gençlik ki uyuşturucu, hırsızlık, soygun ve cinayetten başka bir şey yapacak durumda değil.

Onun için ülke özellikle Güneydoğu Anadolu kan gölüne büründü.

Zira Kemalist anlayış, o inanç eşittir laisizmdir, eşittir Leninizm’dir, eşittir şovenizmdir, eşittir faşizanlık.

Her şeyden daha önce dinsizliktir…

Milliyetsizliktir ve mutlak bir istibdattır, zulümdür, demokrasi dışı bir uygulamadır.

Onun içindir ki daha bir hafta önce Rus lideri Putin diyor ki “Lenin, Rusya’nın temeline bir atom bombası gibi tehlike saçmıştır”

İşte Kemalizm’de Türkiye’nin temeline atılan bir atom bombası gibidir..

CHP’nin anlayışıyla devlet yönetile gelirken, her şeyin tekniğini, fennini arka plana attığı gibi, savaşmayı da, terörle mücadeleyi de ne yazık ki rafa kaldırmıştır.

Her şeyden evvel birliğimizi, beraberliğimizi, ittihadımızı, bölüp parçalanmışlığımızı dahi bize yutturmuşlardır.

Onun için iki günden beri başlık olarak kullandığımız “MİSYONERLER KOL GEZİYOR” ifadesi çok önemlidir.

Evet, gerçekten Misyonerler Diyarbakır’da kol geziyor.

Bugün Sırplar gizliden gizliye Diyarbakır’da bizimle savaşıyor.

 

* * *

 

Bakınız, sevgili okurlar.

Sur’da askerimizi, polisimizi vuranlara PKK görüntüsü veriliyor ise de ne yazık ki Avrupa’dan, dış ülkelerden Misyonerlik himayesinde gelen yabamcı uyruklulardır.

İşte Cizre'de Sırplı asıllı keskin nişancı…

Evet, Kuzey Kore’den, Güney Kore’den, Japonya’dan yani komünist ülkelerden insanlar Diyarbakır’da.

Hani sözde müttefikimiz olan NATO ülkeleri DAEŞ ile mücadele etmek için koalisyon kurmuştular.

Yabancıların Türkiye üzerinden Suriye’ye geçişi yasaklanmıştı.

Çünkü “Avrupa’dan gelip DAEŞ’e katılıyorlar” diye bu koalisyon devletleri önemle işi takip ediyordu ve Türkiye de o koalisyonun içindeydi.

Nasıl olur da bu misyonerler dış ülkelerden elini kolunu sallayarak Diyarbakır’a geliyor?

Kim neden yasak koymuyor?

Düşünün, savaşan hainlerle birlikte işbirliği yaparak, kılık kıyafet değiştirerek, kan döküyorlar, can alıyorlar?

Gerçekten toplum olarak endişeliyiz, düşünceliyiz ve kederliyiz.

Zira ittihat diye bir şey kalmadı.

Birliktelik ve kardeşliğin varlığı söz konusu değil artık.

Hainler resmiyet sıfatını mevcut anayasadan alarak devlete, ülkeye, hükümete tehdit savuruyorlar.

Hem de iç savaş tehdidi savuruyorlar.

Hem de bunu devletin anayasasının himayesinde yapıyorlar?

Ve buna da “düşünce ve siyaset serbestiyeti” adını veriyorlar?

Dün de bu köşede şunları dile getirmiştik.

Hangi toplum olursa olsun, inanan bir toplum, dinini ve inancını arka plana atarsa, arasına sızmış hain, kirli münkerat pislikleri kendine rehber edinirse, onları ortadan kaldırmazsa, eğitim camiasını, gençliğini İslam terbiyesiyle terbiyelendirmediği müddetçe, hiçbir zaman bir adım öteye gitemez…

O ülke, o toplum kendine çekidüzen veremez…

 

 

* * *

 

Sözün özü sevgili okurlar, sizi şu ayet-i kerime ile baş başa bırakıyorum…

Evet, “EN’AM” suresinin 159. ayeti bize mealen şöyle buyuruyor;

“Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir”

Bu ilahi mesaj bize bir ders-i ibret olma hasebiyle yeter de artar.

En derin saygı ve sevgilerimle.