SİYASİ NİFAK SÖMÜRÜCÜLÜKTÜR, BASKIDIR VE TOPLUMSAL YIKIMDIR! (II)

Evet, sevgili okurlar...

Dünkü sohbetimize kullandığımız “SİYASİ NİFAK SÖMÜRÜCÜLÜKTÜR, BASKIDIR VE TOPLUMSAL YIKIMDIR!” başlığını bugünkü sohbetimizin başına da koymuş durumdayız..

Gerçekten İslam’da münafıkların toplum için, ümmet için ne kadar tehlikeli olduğunu defalarca yüce Kur’an’ımızın 317 yerde açıklamakta olduğunu yıllardan beri siz değerli okurlarımızla hep paylaşa gelmişiz.

Münafıklar, içi ayrı, dışı ayrı göstermelik bir riyakârlık ve sahtecilikle kimliğini gizleyen tehlikeli varlıklardır.

Bu tehlikeli varlıklar, gerçekten İslam’ın ilk döneminden başlamak üzere faaliyet göstererek İslam’a, ümmete, ülkeye çok büyük zararlar teşkil etmiştir.

Bundandır ki Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri “İşarat’ül İcaz” isimli tefsirinde; "munafıklara" dikkat çekmektedir…

Kur’anın 2. suresi olan “Bakara” suresinin 8. ayetinden başlamak üzere 20. ayete kadar; tefsir etmektedir..

Yani 12 ayet-i celile…

Ki Kur’an’ın ilk başlangıcında "münafıkların portresi" çizilmektedir…

Gerçek kimliklerini ortaya koymaktadır…

* * *

Nitekim, kafirler hakkında açık ve net olarak küfürlerinden dolayı iki ayet ile küfrün ve kafirin halet-i ruhiyesi özetlenmiştir…

Ama münafığın ortaya ekmiş olduğu nifak tohumu hakkında, münafığın halet-i ruhiyesini Kur'an-ı Kerim ancak 12 ayetle açıklamış durumdadır.

Yani küfür ile nifakın arasındaki fark, Kur’anın ikinci suresinin ilk ayetlerinden anlaşılmaktadır.

Kur’an, küfrün açıkça insanları kandırmadan açık kimliğini ortaya koyduğu için nifak tohumunu eken münafıklar kadar tehlikeli olmadığını, iki ayetle özetlemiştir.

Ama münafığın topluma, devlete, ülkeye ve ümmete ne kadar tehlikeli bir unsur olduğunu yüce kitabımız Kur’anın ikinci suresinin 12 ayetiyle oldukça açıklık getirmiştir…

Ayriyeten diğer gelecek olan önemli bazı surelerde de yine münafıkların halini insanlara bildirirken, tam 317 ayet münafığın tehlikesini açıkça ortaya koymaktadır…

***

Bakınız, Üstad Bediüzzaman Hazretleri ise bu 12 ayetin özeti olarak münafığın tehlikesini şöyle özetlemektedir.

“Düşman, tanınmadığı zaman daha çok zarar verir...

Düşman, gizliliği arz ettiği zaman, tabiri caizse "saman altından su yürütmek" gibi görüntü veriyorsa, daha çok habis ruhlu olur.

Kezzabı, bozgunculuğu şiddetli olur.

Hele ki dahili olursa, olayın içinden olursa, onun vermiş olduğu zarar daha bir şiddetli olur…

Zira dahildeki görünmeyen düşman, toplumun tüm gizliliklerine vakıf oluyor ve toplumun birlikteliğini, ümmetin gücü ve salabetini parçalayıp bölmede daha bir maharetli olur…

Ama harici düşman, böylesi yıkıcı bir tehlike arz etmez!…

Zira kâfir, harici düşmandır, onun her şeyi bellidir.

Toplum ve ümmet onun şerrinden ve fitnesinden daha kolay kendini koruyabilir.

Ama münafık gibi dahili düşmandan tezbe tez koruyamadığı gibi çok şiddetli zararından da kurtulamaz.

Münafıklar, müminlerin arasına girip onlar gibi davranışlar gösterir… Ama hiç kimse farkında olmadan çok kabih ve alçak halleri yaşatır..  Ki onun kirli şahsiyetinden nefret eden Müslümanlar bu kez İslamiyet’in varlığına da şüpheyle bakar.

"Direk kalbe zarar verir.”

Munafık gerek toplumsal hayatın içinde olsun, gerek ekonomiksel hayatın içinde olsun, her nerede olursa olsun, kandırıcı hal ve hareketleriyle toplumu yok edinceye kadar çalışır.

Dünkü yazımızda da belirtmiştik…

Devrisaadette dahi Efendimiz (S.A.V)’i yanıltmaya çalışan münafıkların başı olan Abdullah İbnü Übey’in ölüm döşeğindeyken dahi ihlaslı gerçek mümin olan oğlunu kullanarak kendini son anda Resulullah’ın duasıyla kurtarmaya çalışmış ise de ayet-i celile Efendimizin kalbine inmiş ve onu uyarmıştır.

* * *

Sevgili okurlar.

Yine yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, Nisa Suresinin 105. ayeti dahi münafık, kandırıcı, bir hırsızı dahi Resulullah’ın onu savunmaya çalıştığını ayet açıkça ortaya koyuyor.

Ama Resulullah yine ayet-i celile ile uyarılmıştır.

O yüce İslam Peygamberi, böylesi münafıkların tehlikesiyle defalarca karşı karşıya kalmıştır…

Günümüzdeki siyasi münafıkların tehlike saçtıklarını, gerçek manada millete hizmet vermek isteyen bazı devlet büyüklerinin etrafını sararak, yalakalık göstererek, kişisel rant temin etmek üzere pozisyondan pozisyona girmiş olanlar var…,

Bugün AK Partiyi 31 Mart yerel seçimlerde gerçek manada yenik duruma düşürenlerin başında gelmektedirler…

***

Bakınız, Nisa Suresinin 105. ayeti aynen şöyledir;

“(Ey Muhammed!) Doğrusu Biz sana gerçeğin ta kendisi olan Kur’an’ı indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hükmedesin. Sakın hainlerden taraf olma!...”

Bu ayetin nüzulünün sebebini özetleyerek sizinle paylaşmak istiyoruz.

“Günün birinde, Medine’de Ensar kabilesinde Tı’met ibnü Übeyrık isimli bir şahıs komşusunun savaş miğferini çalıyor.

Nasıl çalabiliyor?

Evine giriyor…

O miğfer bir un çuvalının üzerine konulmuş.

O miğferi alıp götürüp..

Sonra yakın komşuları olan bir Yahudi’ye satıyor.

Miğfer sahibi çalınan miğferini araştırıyor..

İz sürüyor..

Çünkü o miğfer un torbasının üzerinde olduğu için dökülen unun izini sürüyor..

Bakıyor ki, iz bir sokak ötesindeki Yahudi'nin evinin kapısında, son buluyor..

Kanat getiriyor…

Ve, evde miğfer bulunuyor..

Yani, Yahudi suçüstü oluyor…

Resullahın huzuruna çıkılıyor..

Yahudi kendini savunmaya başlıyor…

Diyor ki, ben bu miğferi çalmadım.

Ben bu miğferi Übeyrık’ın oğlu Tı’met-ten satın aldım..

Bu sefer Tı’meti getiriyorlar.

Tı’met ağır yeminler ediyor Resulullahın huzurunda.

Yakınları da yalvarıyorlar.

Diyorlar ki “ya Resulullah o Yahudi’dir, bu Müslüman’dır. Bizi ön plana almanı istiyoruz...”

Resulullah da Yahudiye güvenmediği için Müslüman olan hırsızı savunma cihetine gidiyor..

Tam bu esnada; bu ayet-i celile geliyor ve diyor ki;

“(Ey Muhammed!) Doğrusu Biz sana gerçeğin ta kendisi olan Kur’an’ı indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hükmedesin. Sakın hainlerden taraf olma!”

İşte bu ayet üzerine Resulullah Yahudi’yi de dinliyor ve Yahudi de diyor ki mesele bundan ibaret.

“Ben miğferi alırken un tozu vardı üzerinde, un tozuyla beraber evime getirdi ben de onun üzerine satın aldım diyor.”

Bunun üzerine Resulullah Efendimiz hırsız münafığı cezalandırıyor, Yahudi’yi de serbest bırakıyor.

* * *

İşte devlet, üst yönetimler ve iktidarlar, etraflarını saran riyakar, münafık, yalaka insanların her daim var olabileceğini, unutmaması gerekiyor…

Ki, hali hazırda böylesi munafıklar cirit atmaktadır..

Nitekim, hiç kimsenin dikkatinden kaçmamıştır ve bundan sonra da kaçmaz.

İstirhamımız özellikle AK Parti bünyesindeki bugünkü yaşanmakta olan gerek Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da olsun ve gerekse İç Anadolu ve gerekse İstanbul, Ankara gibi teşkilatlarda bulunan bazı kirli emelli insanlar olsun, bunların  bir an evvel partinin etrafından uzaklaştırmaları gerekiyor…

Bu dostça bir uyarımızdır.

Ve bu uyarı sadece bizden değil, toplumun her kesiminden gelmektedir..

Temel bir beklentidir..

Bunu merakla isteyen varsa Yeni Akit Gazetesinin dünkü nüshasındaki deneyimli kalem sahibi Abdurrahman Dilipak’ın yazısından faydalanabilir.

Yazısına bir göz atmanızı tavsiye ederiz.

Bizim bu davamızı en güzel bir şekilde kanıtlayan ve anlatan bir yazıdır…

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar.