Evet, duydum ki bizim meþhur "çaycýmýz, ciðercimiz, yemekçimiz" gönül koymuþlar.. Eþlerine, dostlarýna, çevrelerine "söylenip" duruyorlarmýþ(!?).. Nasýl olur da; "ismimizden" söz etmezsiniz!.. Öyle ya, protokolde "biz" varýz, istiþare toplantýlarýnda "bizim fikirlerimiz" konuþuluyor, siyasetin, bürokrasinin "arka odalarýnda" neler olup-bittiðine dair "fikirler" bizden, soruluyor..(!)
***
"Akçeli" iþlerin raconu, ihalelerin alýmý, paylaþýmý, "indiregandileri" bizde!.. Hamravatýn kulisinde biz varýz… Yani, hep biz, hep biz varýz!.. Bu kadar emek, bu kadar uðraþ, bu kadar "beyin" eforunu biz kullanýp, yoruluyoruz(!).. Bu mu bize verilen kýymet!?… Bir tekimizin ismini medya "zikretmiyor.." Bu "etik" deðil, ki "basýn ilkelerine de" hiç uymuyor, yakýþmýyor(!).. Sadece "çaycý, ciðerci, yemekçi" deniliyor… Olmaz..
***
Yani þimdi, Valiye "valici", Emniyet Müdürüne "emniyetçi" Belediye Baþkanýna "belediyeci", Karayollarý Bölge Müdürüne "karayolcu", Tarým Ýl Müdürüne "tarýmcý" Üniversite Rektörüne "rektörcü?", Cumhuriyet Baþsavcýsýna da "baþsavýcý" diyerek ismini zikrediyor musunuz?.. Yok.. Demiyorsunuz!!!.. Ya da Oda Baþkanlarýna siz "odacý" diye baþlýk atýyor musunuz, atar mýsýnýz?!.. Veyahut, Vali Yardýmcýsýna "yaver" deyip, "ismini" zikretmeden, onu konu ediyor musunuz!?.. Hayýr!!!…
***
Eee… Peki bize niye "çaycý, ciðerci, yemekçi" diyerek, "isimlerimize" ambargo uyguluyorsunuz.. Siz basýncý.. "Bizim isimlerimizi" ister yazýn, ister yazmayýn.. Þunu bilesiniz ki, "bizi tanýyan, tanýyor, bilen biliyor, ki siz de biliyorsunuz?"… Ankara da biliyor… Bizim tek sýkýntýmýz var "mesleki sektörden" gelen serzeniþler var.. Onlar da diyorlar ki, "namýný aldýðýnýz mesleði yapýn bari?..
!***
Eyyy Çaycý, peþtemal baðla, tepsiyi eline al "çaaylaaar" dee…
***
Ey ciðerci.. Sen de ocaðýn baþýna geç.. Ciðer tikelerini þiþe geçir.. Kömür ateþini, yelle.. Soðaný doðra..
***
Ey sen yemekçi, aþçý mýsýn, aþçýbaþý mýsýn, "geç mutfaða", doldur kazaný, at içine iaþeyi, kepçeyle karýþtýr.. Ha o þapkayý da takmayý unutma!..
***
Doðrusunu isterseniz!… Aldýðým bu duyumlar karþýsýnda, "mesleki" yönden gelen bu tepkilere, serzeniþlere, yakýnmalara "hak vermemek, eðilim göstermemek" elde deðil.. Hem unvanla anýlacaksýn, "namýn" onla sükse yapacak, ve sen "o unvanýn" zerre-i miskal icraatýna dahil olmayacaksýn?!… Denir ya var mý böyle "beþ kuruþa, çay, ciðer, yemek?.."
***
Sizi bilmem!.. Aha da bu an itibariyle ben karar aldým.. En kýsa zamanda vuku bulacak, buldurulacak, tertiplenecek herhangi bir faaliyet ve organizasyonda söz konusu zat-ý muhteremlerin de icraata dahil olmalarý takdirinde, "unvanlarýyla" deðil isimleriyle hitap edeceðim…
***
Kesinlikle isimlerini zikrederek, "hak ve taleplerini" yerine getireceðim; müsterih olsunlar!.. Kayýrma yapmayacaðým, isimlerine konulan ambargolarý da kendi adýma kaldýracaðým!.. Yeter onlarý "efsane ve gizemli" yapma gafletiyle hasým durmamýz!… Kimse kim, demeyecek?.
***
Tabi bir duyumum daha var.. O da, "Tatlýcý’nýn da" gönül koyduðu.. "Bizden niye iki kelam" etmiyorsun diye?.. Bizim de maharetimiz var, hemi de "adalet mülkün temelidir" kulvarýnda.. Ne diyelim, "Tatlýcý'nýn da" notunu böylece almýþ oldum.. En kýsa sürede, illaki talebini yerine getireceðim, buradan kendisine müjdeliyorum!!!..
***
HAMRAVAT NOTU!….
Bu arada, "Hamravat" kulisleri yoðun bir faaliyet içerisinde; fena kokular geliyor buralardan!… Eþkiya dizisindeki "masa" gibi faaliyetlerin, ihale pazarlamalarýnýn, kurumlara dair "raconlarýn" kesildiði mahiyetiyle bazý "yaverler, siyasiler, yakýnlarý, müdürler" halka tutmaktadýrlar.. Hele ki, bir isimle "çok koltuk" iþgal eden "yaverin" tokuþturduðu kadehlerden de çok ses gelmektedir!… Neyse; bu mevzu hayli derin…
***
DÜÞÜNCE ALÇAKSA!..
Ýster sað, ister sol, ister muhafazakar, ister radikal, ister ideolojik.. Her nasýl bir "düþünce" içerisinde olursa olsun…
***
Eðer ki; Baþörtülü, muhafazakar, dindar bayanlara sokak ortasýnda yapýlan "o alçakça" saldýrýyý..
"Ne var caným, O þizofrenin tekidir.. Akli melekesi yerinde deðil" diye geçiþtiriyorsa…
***
Eðer ki; Alevi bir aile "evinde" rahatsýz ediliyorsa, "kapýsýna iþaret konulup, defol Alevi" diye yazýlar yazýlýyorsa ve bu saldýrýya; "Ne var caným, sarhoþun teki yazmýþtýr, çoluk, çocuk iþidir" deyip, fikir beyan ediyorsa!…
***
Beterin beteriyle; "yaþanan" iki olayda "taraftarlar" oluþuyorsa!.. Herkes kendisine göre; "failleri" kahraman olarak, görüp "eline saðlýk" diyecek kadar, "çürümüþse..!" Söylenecek tek söz var; "alayý alçak?!…" Ve alayý birbirinin "yardakçýsý?"
***
BÝ SAKÝNLEÞEBÝLSEK!..
Ne yazýk ki, "olmuyoruz, olamýyoruz, olmaya da niyetli" gözükmüyoruz.. Herkes "yumruðunu" sýkmýþ vaziyette.. Öfkeli, tepkili, düþünceli, kaygýlý, kurgulu, sinsi ve kumpasçý, suikastçý bir duruþla; "rakip" kolluyor…
***
Ýþte hal-i durum, siyasiler, hükümet, muhalefet, meclis, yargý, üniversiteler.. Tabi ki, yazýlý ve görsel medya!.. Beri yanda, sanat dünyasý, iþ dünyasý, spor dünyasý.. Bulimum.. Ýþçisi, memuru, STK'lar, Odalar.. Bilaistisna "soluksuz ama bir o kadar da þuur eksikliðiyle" saldýrgan!..
***
Lakin, ülke ve millet olarak geçilen "kritik" süreçte, asabi deðil, uzlaþmacý, mülahaza edici, saygý, sevgi, demokrasi, insan haklarý, eþitlik ve özgürlükler odaklý; "barýþçýl" olmamýz gerekir!..
***
Ki hangi cenaha sorsanýz!.. Ülke yedi düvelle savaþýyor der ancak "sýkýlý yumruðunu" görmez!.. Yani birlik ve bütünlük oluþmuyor.. Öyle ki, yedi düvelin saldýrýsýna verilen refleks dahi, "yumruðunu sýkan" ideolojiye göre, "bakýþ" atýyor.. Yani, bi sakinleþebilsek!..
***
GÜNÜN SÖZÜ…
Zor günde el olanýn iyi günde uzattýðý eli kýracaksýn…