İSTER TORPİL, İSTER REFERANS OLMASIN!!…

Çünkü, ikisi de; "kayırmanın" kardeşi!… Çağa "özgü" bir evrimle.. Dün torpil idi, bugün referans!..

Neyse; "adil" bir işlem değil… Adaletsizliktir.. Onursuzluktur.. Şeffafsızlıktır..

Kayırmadır.. İhanettir.. Şeytani bir "işbirliğinin" dışa vuruşudur!…

Mevzuum!.. "İşsizlik" üzerine.. Ki, ülkenin, bölgenin ve tabi ki Diyarbakır'ın kanayan yarası..

Ve ne yazık ki; "torpil ve referansta" aynı minvalde; kahredici!…

***

Söz'ün dünkü manşeti, dikkatinizi çekmiştir.. "Değişmeyen manzara..!"

Binlerce kişi; "İŞKUR" kapısına dayanıp, kuyruğa girmiş.. Kadınlar ayrı.. Erkekler ayrı..

İyi ki, bu "hassasiyet" gözetilmiş. İki ayrı sıra.. Batıda, bu hassasiyette yok.. Kadınlı, erkekli tek sıra!..

Kuyruk; Milli Eğitim'e alınacak, "güvenlik ve temizlik" elemanı.. Ki, bu iş 9 aylık…

Yani "geçici" işçi.. Asgari ücretli… Beyana göre; 2 bin kişi alınacak.. Bin beş yüzü, temizlik.. 500'ü de güvenlik görevlisi…

***

Başvurular bugün sona erecek.. Merkez dahil, her ilçede başvurular ayrı yapılıyor.. Gayri resmi rakamlara göre, başvuranların sayısı, on binlerin üzerinde.. Yani; "işsizler" ordusu, geçen yıla oranla kat be kat artmış. Hele ki; işten çıkarmaların arttığı bir evrede!…

İŞKUR… 9 aylığına alacağı 2 bin işçi için; "nasıl bir yol" çizecek?..

Noter huzurunda "kura" çekiminde mi bulunacak?..

Yoksa, bilinen ve aşılamayan sistemle mi yapacak?. Yani; GBT adıyla, Valilik, Kaymakamlık, Milli Eğitim İl ve İlçeler, beri yanda, parti teşkilatlarının hazırlayacağı ifade edilen, listelerin gönderilmesiyle mi, seçilecekler?

***

Doğrusu!… Sokağın.. Kuyrukta bekleyen işsizlerin..

Kadınlı, erkeklerin herkesin, ağzından çıkan ilk sözcük şu!… "Kuş taşa değerse…"

Yani; enva-i kuşku, kaygı ve şaibe zihinlerini kemiriyor.. Mülahazası yüksek!… Ama yine de; "bir umut" diyerek, gelip iş başvurusunda bulunduklarını söylüyorlar…

***

Geçen yıla atıfta bulunanlar da var.. Ki biz de kaleme almıştık… "El insaf" diye, biraz şeffaf olun, adil olun, hak ve hukuka riayet edin.. Adamcılık yapmayın.. Torpili, referansı terk edin.. Kartvizitle; insanların "umutlarını" yıkmayın.. Bankamatik, TYP'liler "hükümete, devlete ve kurumlara" ağır faturalara neden oluyor..

Güven, itibar ve sadakati, zedeliyor…

Ama kime diyeceksiniz!… Hal-i alem orta yerde..

***

 

Umarız, ki beklenti bu yönde… İŞKUR.. Ki "en büyük vebal" sorumlusu.. Pozitif ve negatif yönünde.. Birileri dikta etse de.. İster siyasi olsun, ister bürokratik yönde olsun.. İsterseniz de; başka bir kurumsal güçten olsun.. Her kimden gelirse gelsin; "uygulayan ve kaydını" tutan, İŞKUR olması münasebetiyle; "muhatap ve sorumlu" kendisi…

İki ayrıntıyla, meseleye virgül atmak istiyorum.. Çünkü; görünen o ki, "bu işin" hamuru, işe başlama gününe kadar hayli "su" olacak gibi…

***

O ayrıntılardan biri şu.. Madem; her yıl TYP kapsamında MEB'e "işçi" alınıyorsa.. Ki alınıyor.. Neden; her yıl işlemler, kayıtlar, başvurular "sil baştan" yapılıyor… Onca bürokratik işlem, onca soruşturma, tahkikat, güvenlik, evrak tanzimi; neden?…

Ki o kişi.. Görevlendirildiği okulu, tanıyor, öğretmenini biliyor, öğrencilerle aşina olmuş.. Yani; bir tecrübe kazanmış.. İşi nasıl; yapacağını biliyor.. Daha açık bir ifadeyle, "liyakat ve ehil" olmuş.. Bu kişiyle;  "işi" güvence altına almak var ken.. Neden; "hiç bir tecrübesi olmayan, okulu, öğretmeni, öğrenciyle mesai yapmamış biri", zorunlu hale getiriliyor?…

***

Bir diğer önemli ayrıntı da.. Okullar eğitim ve öğretime açıldı.. Haftalar geçiyor.. Takvime göre, başvuru, alım şekli bir ay daha sürer gibi.. Yani iki ay okullar açık olmuş oluyor.. Peki bu süre zarfında, temizlik ve güvenlik işlerini kim yürütüyor.? Eskiler mi. yoksa okul idaresi "başının çaresine mi" bakıyor?…

***

Hasılı kelam!… Söylenecek söz ve herkesin beklentisi şu!.. Şeffaf, adil, hak, hukuk ve adaleti gözeten bir "uygulamayla" işçi alımı yapılsın.. Şunun, bunun, siyasetin, teşkilatın, "nam-ı hesabına", haklar gasp edilmesin!…

***

ANLAMAK ZOR!…

Hem de çok zor.. Kendim dahil.. Herkesin ağzında "sakız" misali, Ekrem İmamoğlu, deyip duruluyor…

Özellikle, iktidar kesimi..

Özellikle, kerameti kendinde menkul, trollere!…

Ha bire; "ok" atıyor…

Yok, yeteneksiz..

Yok beceriksiz..

Yok kalitesiz..

Yok iş bilmezin teki..

Yok, şu, yok bu denilip duruluyor!…

Her gün; "bir köşe" mevzusu!…

İyi de bu kadar; "beceriksiz, iş bilmezden" söz ediliyorsa, bu telaş ve korku niye!…

***

Garip bir durum ki!.. Adam otobüs şoförlerine, talimat vermiş..

Culup gibi olun.. Sakal yok.. Her gün traşlı olunacak.. Kılık-kıyafetiniz, temiz, ütülü…

Yani bir itina, bir temizlik, bir beyefendilik, hanımefendilik istemiş..

Vay sen misin; "bunu" uygulayan diye, yerden yere vuruluyor..

***

İyi de, paspal hali mi olsun.. Saç, sakal, bıyık, birbirine karışmış olsun.. Kılık-kıyafet, kirlilikten, kötü kokudan geçilmesin mi?..

kısacası, siyasi hasımlık "akıl kilitlemesine" döndü.. Yoksa; Belediye'yi temsil edenin, hal-i durumuna, Başkanın söz söyleyecek sözü yok, noktasına gelinmezdi?..

Konuşulması gereken ne; İstanbul ahalisi.. Ama yok!..

***

 

Dikkat ederseniz; Diyarbakır’ımızda da, benzer bir hal var…

Gerek seçimle gelen Başkan için olsun..

Gerekse de, hal-i hazırda kayyım, ya da Başkanvekili olarak, atanan zat için olsun…

Konuşulan..

Yazılan..

Çizilen üzerinde, tepinip, mülahaza edilen mevzu.. Varsa yoksa; "ne söylediğinden" nasıl bir "eleştiri oku" çıkarılabilinir, fikriyatı var…

***

Bir hizmet mi üretmiş?.. Halkın beklentilerini mi karşılamış.. Ya da, olmaması gerekeni mi, yapmış.. Hiç önem arz etmiyor..

Edici olan; "siyasi hasımlığın" körelttiği, aklı kilitlediği zihinle; tu kaka etmek var…

Galiba ne istediğimizi bilemez bir hale gelmişiz..