MESAİ SAATİ…

Sıkça aldığım bir şikayet.. Kamuda "mesai" mefhumu gözetilmiyor diye!.. Yani; 08.00 ila 17.00'ye riayet eden, dikkate alan pek yok!…

***                                 

Yani bir beri-berdanlık var.. Özellikle, öğleden sonra "iş ve işlem" yapmak zor!!. Gelen kapıdan dönüyor..

***

Ekseriyetiyle şikayet konusu olan kurumlar, sağlık, eğitim, valilik, kısmi olarak belediyelere bağlı birimlerde; "mesai" kaçışı olurken "bugün git yarın gel, memur yok" gibi gerekçeler yaygın şekilde icra ediliyor… Bankalar ha keza!..

***

Tabi; "balık baştan kokar" hakikatiyle!.. Mesai uygunsuzluğunda; kurum amiri ve yetkililerin "en çok" keyfiyet içerisinde olmasının bir "sonucu" olduğunu da göz ardı etmemek gerekir.. Yani denetim kontrolü…

***

Söz, mesaiden açılmışken!.. Şu "makam araçlarına da" bir oto-kontrol şart.. Çünkü, bir çok daire müdürünün "makam aracı" aile servis aracı gibi; çarşı-pazar mesaisi yapıyor..

***

SAHTE PEYGAMBER…

Adamın adı "sahte peygambere" çıktı.. Çarşaf çarşaf "haberler" yapıldı.. Alimler, ulemalar, imamlar, ilahiyatçılar, en muteber şahsiyetler bile; "eleştiri ve tepkilerini" Kur'an-ı Kerim'i tahrif etmesinden dolayı, kendini "peygamber, mehdi, ilah" olarak gösteren zevata gösterirken!..

***

Dikkatimi çekti!.. Bursadaki cenazesine, yüzler, binler değil " bine yakın" insan katılım gösterip, "müritlik" yapmış.. Fazla söze gerek yok.. Söylenecek söz; "milletimiz bir alem olmuş..!"

***

SEÇİM SEÇİM DE!…

Sahi, "en küçük" bir siyasi mülahazada hemen "erken seçim" deyip duruluyor.. Peki, "çözüm mü?".. Kim nasıl bir felsefe ve aksiyon geliştir bilmem.. Ama "erken seçim" mevcut siyasi partiler yasasıyla, yani hal-i hazırdaki mevzuatın "ekseninde" yapılırsa yapılsın; "netice" yine bildik..

***

"Eski tas eski hamam..!" Siz isterseniz "Başkanlık sisteminden" söz edin, siz isterseniz "Cumhurbaşkanlığı sisteminden" dem vurun, ya da Parlamenter sisteme dönüş deyin, veyahutta başka bir "yönetim" sistemini ikmale getireceğiz deyin!.. Yani ne derseniz deyin!…

***

Şu; "seçim yasası" şu "siyasi partiler yasası" ve şu "liderlik sultası" pek tabi ki, bölge ve iller üzerine çöreklenmiş "hacı abiler" sultası kendini idame ettiği sürece; ayda bir seçim yapsanız; "nafile"… zerre- miskal; çözüm getirmez.. Hele ki, mevcut Anayasa "demoklesin kılıcı" gibi sallanıyor hali var iken!…

***

Demek ki, "erken seçimden önce" siyasi partiler ve seçim yasası, parti liderliği "sultasının" değişmesi gerekir!… Hacı abiler'e yeter "ördüğünüz ağlar" denilmesi lazım!…

KARŞI MAHALLE..

Görünen o ki, "Erdoğan" karşıtı mahallede, yeni bir rüzgar estiriliyor.. Kim rakip olsun.. İmamoğlu mu, Babacan mı, Davutoğlu mu?.. Doğrusu, Babacan ve Davutoğlu "bir hedefe" odaklı ise; "neden iki ayrı sokakta" yürüyorlar.. Tek sokak, tek çatı.. Ki İmamoğlu'nun sokağından geniş olsun.. Değilse; İmamoğlu "daha bir artılı" şu an.. Figüranlar, Kılıçdaroğlu, Akşener ve Karamollaoğlu da olunca; İstanbul'a "yeni başkan" gerek!..

***

BABACAN'A DAİR İKİ KELAM..

Okur ısrarıyla, mevzu ediyorum.. "Düşünceniz nedir?" diye gelen bir soru.. Ali Babacan'ın "yeni siyasi sürece ilişkin" çıktığı yol seyrine dair bende oluşan kanı şu!..

***

Babacan!… Liderlik vasfı noktasında; "güven verici" değil.. Yani "haşmetli" bir duruşu yok!.. Ama iyi bir "rehber ve yol" gösterici, yani yardımcı olur.. Özellikle de, "ekonomik" alanda, siyasi alanda değil..

***

Tek'e Tek'teki performansına gelince; "pek de" siyasi çıkış, muhalefet, yüklenilebilecek yeni bir "argüman" geliştirmedi.. Klasik, "beyanlarla" soruları geçiştirdi.. Yani "muhalefet" mahallesindeki liderlerden "ayrıcalık" doğurmadı..

***

Ancak dikkatimi çeken; Erdoğan'a dair "tek bir laf" ediciliği olmadı.. Eleştirmedi.. Olup-bitenin sorumlusu olarak göstermedi, "politikaları" irdelerken; "etrafında" dolanınca, Babacan'ı siyasi serüveni "kime odaklı" olacak sorusunu, gündeme getirmedi değil?..  Hani denir ya; "suya sabuna dokunmadı.!"

***

TAŞI GEDİĞİNE KOYMA!!

Hikayesi şöyle… Zamanın birinde bir kadı varmış…  Bu kadı, hem hırsız hem de huysuzmuş. Vicdanı bırakıp cüzdana sarılmış. Kadı’nın bu ünü hemen şehre yayılmış, hakkında bir sürü dedikodu yapılmış. Taş duvar işçiliği yapan bir halk şairi kadıya bir hiciv yazmış.

Kadı: “Hicve yeltendi beni, şehrin bir hödüğü, dinlemek bence tenezzüldür, çatlak düdüğü” diye cevap vermiş.

Taş ustası şair, hiç geri kalır mı? Hemen kadıya karşılık vermiş: Haksızlarla uğraşırken “Hakk’a değil, nakde tapar..” Paraları üleşirken “Hakkı koyup, şerre sapar” yollu bir şiir söylemiş. İşte şairin söylediği bu söze karşılık olarak şair taşı gediğine koydu diye söylenmiş.

***

YAĞMUR YAĞMAYINCA!

Ülke kuraklık içerisinde; bir damla yağmur yağmıyor.. Ne yapalım; "yağmur duasına" çıkalım demişler.. Peki hoca.. Şu, bu derken; "nefesi kuvvetli" diye bir hoca getirmişler.. Ahali hep birlikte "tepeye" çıkmışlar.. "Yağmur duasını" yapmışlar.. Gün boyunca, dua edip durmuşlar.. Ama bir damla yağmur yağmamış..

***

Kalabalık Hoca'ya tepkili.. "Hoca efendi hani yağmur yağacaktı, yağmadı.. Yağmur nerde…?" Bu çıkışa karşı Hoca efendi terslemiş.. "Hadi oradan sizi bilmem neler?.. Sizin kalbiniz bozuk" demiş.. Hoca'nın bu çıkışına "iyi de bizim niye kalbimiz niye bozuk" cevabını vermişler..

***

Hoca efendi de şu karşılığı vermiş.. “Eğer yağmur yağacağına inansaydınız, hepiniz beraberinizde şemsiye alıp buraya gelirdiniz.. Ama bakıyorum bir tek kişide şemsiye yok.. Bir ben inandım, şemsiye aldım, buraya gelip dua ettim, ama o da yetmedi!..”

***

GÜNÜN SÖZÜ

Memur mesaisi; "bugün git, yarın gel..!"