MEVZULARIN HAKİKATLERİ?

Resimde görüldüğü gibi!.. Hoş, iç açıcı, ferahlatan.. Ve tabi ki, kadim kentin, Peygamberler, Sahabeler, Evliyalar şehri olduğunu gösteren!.. 33 medeniyeti bağrında tutan.. Tüm inançları "çatısı altında" yaşatmış.. Buram buram tarih kokan Diyarbakır'ı "dekoratif" bir ışıklandırmayla "öne çıkartan" ışıklı tabelalar..!… Denir ya vitrin önemli.. Çünkü albenisi olan vitrin, "müşteriyi" içeriye, çeker?. Yoksa sinekli bakkal misali, kimse içeri girmez?...

İşte bu "dekoratif ışıklandırmayla" alakalı, bir kaç gündür tek merkezli, "iddialar" havada uçuşuyor?.. Yapılan işte "yolsuzluk ve usulsüzlük" olduğu yönünde ithamlar var?.. "Vurgun deniliyor.. Kıyak ihale deniliyor?.."  Öyle ki, kerameti kendinden menkuller, "tabeladaki" harflere dair, bedel bile biçer bir hüküm veriyor?.. Her bir harf şu kadara yapılıyor diye.. Toplamda bu kadar, ama fiyat dört misli diyenler? İhale, şu şartnamede, ihaleye davet edilen, firma sayısı bu kadar?..  Yani herkes bir şeyden, "dem" vuruyor?…

***

IŞIKLI TABELA İHALESİ!…

Hafta sonu olması nedeniyle, iki gündür sosyal medyada bizler de etiketlenilerek; "vakıa" gündemleştiriliyor?.. Ki gelen çok sayıda okur mesajı da var?… "Siz bu iddialara karşı ne düşünüyorsunuz, bir araştırmanız var mı?" gibisinden.. Kimi samimi, kimi de, işin sinsiliğiyle "suyu bulandırma" gayretinde!… Muhatap kaldığım bu minvaldeki soruların ısrarcılığı karşısında, mevzuya dahil olmak olurken, doğrusu ilk duyduğumda, "yok ya" dedim…

***

Önce şu sorgulamayı yaptım… Hani, ihalelerin hepsi "kayıt" altında ve "canlı olarak" yayınlanıyordu?.. Her şey şeffaf deniliyordu.. Ki her ay, gelir de, gider de, harcamalar da, ihalelerin oranları da, hepsi "kamuoyuna duyuruluyordu?".. Dahası, bende yarattığı büyük güven noktasında Vali Güzeloğlu'nun yönetiminde; "böylesi bir usulsüzlüğün" yaşanması?.. İnşallah doğru değil dedim… Yoksa, "ikinci bir Cumali dönemi vakıası mı" yaşatılıyor diye de kendi kendime sordum?… Aldatılıyor muyuz?..

***

İkilem içerisinde; "olur mu, olmaz mı" derken, Belediye'den önceki gece saat 22.00 civarında, mesaj geldi… İki sayfalık bir; açıklama!.. Okudum, kendimce de irdeledim, kafama takılan sorular, okurdan da gelen "ne düşünüyorsun" sözüyle, altını çizdiğim satırlar, bir bütün olarak "vicdan terazisine" alınca bende şu kanaat oluştu?…

***

BİR… Beyana göre, an itibariyle henüz bir "yolsuzluk ve usulsüzlük" oluşmuş değil.. Çünkü, "ödenmiş" bir bedel yok!… Ortaya konulan rakam da böylece geçersiz hale geliyor?

***

İKİ.. İddiada, 6 noktada 12 dekoratif deniliyor.. Ancak ihale şartnamesinde, 13 noktada 36 dekoratif aydınlatma deniliyor… Bu da; "biçilen" fiyatı ve iddia edilen sayıları, ihaledeki şartların ve sayının beyanıyla otomatik olarak, yalanlanıyor?…

***

ÜÇ… Kafa karıştıran bir nokta var.. O da; işin aciliyetine binaen 21/b'ye göre yapılması.. Belediye açıklamasında; bunu Nisan ayı içerisinde yapılması planlanan "Uluslararası Sur Yarı Maratonuna" yetiştirmek amacıyla, yapılmış!..

***

DÖRT… Sonuç itibariyle söylenecek ve verilecek hüküm bence şudur!… Ki benim de kanaatim odur ki; "iyi niyet içermeyen, algı üretmeye dayalı, hizmetleri zihinlerde sabote edici bir vakıa olarak, günlerdir üzerinde debeleniyoruz… Yani boşa bir zaman kaybı!.. Ama kafalarda soru işaretleri de yok değil?.."

***

BEŞ.. Belediye, ki ilk günden itibaren hep üzerinde durduğum bir hassasiyet noktasıdır!.. Vali Güzeloğlu'nun da, "tavizsiz hassasiyet" gösterdiği bir nokta; "İhaleler şeffaf ve aleni" kamuoyunun, kent ahalisinin "huzurunda ve bilgisinde" yapılsın, gizli-saklı olmasın!?…

***

ALTI.. Yoksa mevcut "kayyım" dönemi; Cumali Atilla'nın "döneminden" ne farklı kalır?.. Kaldı ki, HDP'li Belediye Başkanlarının görevden alınmasına dair "siyasi argüman olarak kullanılan, söylem ve eylemlerden de" geri kalınmaz olunur?…

***

KARLA MÜCADELE?…

Malum, Diyarbakır 4 yıl aradan sonra ilk kez "kar yüzü" gördü.. İki gün boyunca yağdı.. Okullar tatil edildi.. Engelli ve hamile kamu çalışanları idari izinli sayıldı..

***

Ki, yağan karın hala da etkisi var.. Dondurucu soğuk!.. Eksi 13'leri buldu… Yani "çetin" bir kış günleri geçirdik, geçiriyoruz!!…

***

Kar yağışı.. Ve Karla mücadele.. Günlük hayata dair etkisi?. Özellikle; yerel yönetimlerin bu noktadaki "faaliyetleri?".. Ortaya koydukları "hizmet" anlayışı!… Kim ne der bilmem!.. Birileri, muhalif kalsa da.. Ki bir kaç gündür yoğun bir "polemik" üretici olarak, dillendirildiğini görüyorum.. "Karla mücadelede" Belediyeler sınıfta kaldı diye?..

***

Benim diyeceğim şu!.. Halk deyimiyle "yiğidi öldür, ama hakkını verin?"…Hakikat öyle değil… "Kar'ın ilk lapası" yere düştüğü andan itibaren, özellikle de; Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Hasan Basri Güzeloğlu ve Bağlar Belediye Başkanı Hüseyin Beyoğlu; sahada idi…

***

Gerek, ekiplerin denetimi.. Gerek çalışmaların koordine edilmesi.. Ve gerekse; halkla, sokaktaki vatandaşla olan diyalogları… Sokakta yaşayan insanlarla ilgili; ortaya koydukları insani seferberlikleri… Gece yarılarına kadar "semt semt dolaşmaları, bilgi akışını kamuoyuyla paylaşmaları"... Ki ilk gün sabahladılar..

***

Vatandaş etkilenmesin.. Trafik akışı aksamasın.. Günlük hayatı "etkileyecek" bir vakıanın yaşanmaması için!.. Ulaşım, haberleşme ve enerji, su, doğalgaz gibi "hayati önem" arz eden ihtiyaçlar kesintisiz olarak iletilmesi için!.. Cansiperane bir saha çalışması yapılırken sadece siyasi ve ideolojik bir bakışla; "sınıfta kaldılar" demek, var olanı küçültmez bilakis, yüceltir!..

***

ÜCRETSİZ TUVALETLER?

Bir de, "ücretsiz tuvalet" mevzuu var.. Malum, bir süre önce "sosyal belediyecilik" anlayışı kapsamında, Vali ve Başkanvekili Hasan Basri Güzeloğlu, takdir edici bir uygulama başlatmıştı.. Kentin 4 merkezinde, 22 camii'de "tuvaletleri ücretsiz" hale getirmişti…

***

Buralar önce, onarıldı, bakımı yapıldı.. Modern, hijyenik bir ortama kavuşturuldu.. Sonra, İş Kur'dan personel temin edildi.. Peçete, sabun, deterjan, yani "temiz bir ortamla" kullanıma açıldı!.. Herkes memnun.. Hele ki, cami cemaatindekiler dua edip Allah razı olsun" diyordu?…

***

Ne yazık ki!.. İş; İş Kur'dan çalışan işçilere gelince. Ve sorumluluk noktasında bizdeki "sorumsuzluk" hali, işlev görmeye başlayınca.. En önemlisi de, "mahalle" baskılı algı üretici, sinsilik diyeceğim "işi kötüleme" fikri vücuda gelince; "tuvaletler girilmez hale geldi? Dualar, bedduaya dönüştü?"…

***

İşte, geçtiğimiz hafta sonu bunu mevzu edip kaleme aldım!… Özellikle de, tarihi Ulu Cami’deki "tuvaletlerin" berbat, girilmez, pislik ve çöplükten geçilmez "bir hal içerisinde", camii cemaati isyan ediyor diye, yazdım!.. Ne hijyenik bir ortam, ne bir temizlik, ne de sabun, deterjan, ne de peçete gibi bir malzemenin olmadığını… Ve ilgililere duyurulur dedim...

***

Vali ve Başkanvekili Güzeloğlu "yazı" üzerine büyük bir hassasiyet göstererek, birebir müdahalede bulundu.. Kim sorumluysa, kimin zafiyeti varsa, kim ne amaçla "sosyal hizmeti" sabote ediyorsa, "gereken" yapılsın. Ve 22 Cami'deki ücretsiz tuvaletler, "periyodik denetimlere" tabi olacak noktasında, talimat verdi.. Ve beni de arayarak, "Sağlık Daire Başkanımız yetkilendirildi" dedi…

***

Cuma günü, Ulu Camii cemaatinden çok sayıda vatandaş aradı!… Hem dua etti, hem de yaşanan "o olumsuz ve kirlilik içeren" ortamın giderildiğini haber verdi… Duyarlılık ve hassasiyet bu!.. Ancak denir ya, "herkes kendi kapısının önünü temizlerse, dünya güllük, gülistanlık olur?".. İşte bunu, kadim kentimiz için "ivedilikle" hayata geçirmeliyiz..

***

Bu duyarlılık, aslında yaşamın her alanında kendine "mekanizma" oluşturmalı!… Sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel!.. Ve tabi ki, "kurumların" işleyişinin, doğru bir mecrada olması için de, önem arz edicidir.. Yani, "halk patentli oto-kontrol?"…

 ***

GÜNÜN SÖZÜ…

İdeolojik bakışlar; hakikatleri gölgeleyemez!...