NİYE KIZIYORSUNUZ; KOZU VEREN SİZ?!...

Öncelikle ifade edeyim... Şu Kızılay üzerinden, Ensar Vakfına "Bağış aktarımı" mevzusuna girmeyecektim.. Yani; "topun" peşine, düşme gibi bir niyetim yoktu.. Ama, dün gün boyu gelen açıklamalar ve okurların da, ısrarlı soruları; "bulandıran suya" dair, "tepki vereceğinize" yanlışa, eğilim gösterin demek gerektiğini düşündüm… İş, iyi niyet içerse de; "zaman kuşku zamanı" olduğu için, "beyinleri" meşgul eden, yanlışlardan uzak durmak gerekir, yanı hasmına “koz verme?”…

***

Onun için de… Eeeyyy Kızılay… Eeeyyy Ensar Vakfı… "Vakıanıza" dair öncelikle şunu iyi bilmeniz gerekir… "Yanlış" sizde… Kızmanıza, gücenmenize, darılmanıza, alınmanıza gerek yok!… Etme hakkına da sahip değilsiniz?… Çünkü muhaliflerinize "koz veren, onları size yönlendiren, kılıçlarını keskinleştiren" siz olmuşsunuzdur?...

***

Hele ki, ortamın en sıradan bir nemden "kıl" olunduğu bir evrede, bir yardım kuruluşundan, bir "yardım vakfına" parasal transfer yapılması ve bunu da "bağışçının" bir şartı olarak belirtmek, bugün değil de "yıllar önce" olsa bile; "kocaman bir soru" ikmale getirdiği gibi "hayırdır kardeşim, bu ne iş" diye çığlık çığlığa seslendirir mevzuuu?!!..

***

Velev ki, "hayırsever" bir kişinin, "şartlı" olarak yaptığı yardımdan bir kısmının sizin hesabınızdan buraya aktarılsın, dese dahi; size demezler mi, "Eeeyyy Kızılay siz parasal transfer ofisimisiniz ki, para transfer ediyorsunuz?" minvalinde, okkalı bir lafla yüz yüze gelirsiniz… Nitekim geldiniz.. Ki herkes, art niyet gibi bir düşünceye kapılmasa dahi şuan bunu mırıldanıyor?…

***

İş, "suyu bulandıran" bir hal içermektedir… İşte, bundan dolayıdır ki; "mevzu" denir ya "sorgulama" kıskacına alındı.. Birilerine de, "bulunmaz bir nimet" misali; "hesap sormaya" evirildiği gibi, derin bir zihin eforunu işletiyor..

***

Ve bu işlem; hem Kızılay'a "milletin" gözbebeğim diyerek, sahiplendiği, yardımlarını, hayrını yaptığı kuruma olan "güveni" halk deyimiyle, yerle bir etti…  Beri yandan da, sıkça muhalif siyasilerin "bir olumsuzluk bulsak ta" "Ensar Vakfı'nı" yersek,  tabiri caizse "köşeye" sıkıştırarak nasıl da milletin parası, birilerine peşkeş ediliyor deyip, iktidarı dövmek isteyenlerin iştahını kabarttı.

***

Ensar Vakfı ve Kızılay, mevzu gündem olunca dün peş peşe iki açıklama yaptı. Sonra bağışta bulunan özel şirkette beyanda bulundu.. Okudum…. İşleme dair kamuoyuna yansıyan "parasal transferle" ilgili, itiraz ve inkarları yok… Kabul ediliyor.. Tek itirazları bu işlem; "iki yıl önce" olmuş, Elazığ depremine denk getirilerek, "yani zamanlamaya" dikkat çekilip, burada "iyi niyet içermeyen" bir durumdan söz ediliyor…

***

Başta da ifade ettim!… “Çeşmenin başında siz, suyu bulandıran yine siz.." Yani kabahati kendinizde arayın; Kızılay Yönetimi, Ensar Vakfı idarecileri; birinci sorumlu sizlersiniz!!…

***

BaşkentGaz.. Özel bir şirket.. Kendince "hayır yapmak" istemiş.. Ki, gelen bilgilere göre FETÖ denilen melanetten dolayı, "sütten ağzı yanmış" noktasında "yoğurdu üfleyerek yiyen” bağışçıları gördüğü için, yardımı şartta uyarlamış.. Hayır yapan kişi, kurum, şirket her ne ise; "dilediğine" bağışını yapar… Ki bu bağışlar "vergiden de" düşürülüyor.. Yani bir ölçüde, "milletin parası, hayırlı bir işte kullanılıyor?"…

***

Zaten mevzuu ve sorun, "hayrı yapanda, ya da parasal miktarda, veyahut vergiden düşürme" değil… Mesele; Kızılay'a yapılan bir bağışın, büyük bir kısmının Ensar Vakfı'nın hesabına "transfer" edilmesi.. İşin; sorgulanan noktası burası…

***

Ne deniliyor; Başkentgaz Kızılay'a 8 milyon dolar bağışta bulunuyor.. Bir şartı varmış.. O şartta da diyor ki;

Ey Kızılay, 8 milyon dolardan sadece 75 bin doları, senin.. Geriye kalan 7 milyon, 925 bin doları, Ensar Vakfı'na transfer et.. Onlar bir okul yapacaklarmış… Ama; senin hesabın üzerinden; para transferini yap!!!!…

***

İşte hadisenin "zırt" dediği nokta burası!?.. Herkesin, ki benim de itiraz ettiğim; "nemli havadan" kıl kapanların üzerinde tepindiği, muhalefetin "bak gör, kim kime para transfer" ediyor, diyerek, hükümeti yerdiği de bu; nasıl para transferi yaparsın?!… "Bak sen şu Kızılay'a" diye, oluşan güvensizlik… Ensar Vakfı için de.. Adı çıkmış dokuza inmez 8'e misali; "zaten belli" dedirtir hal…

***

Üç soru, burada ikmale geliyor?..

***

BİRİNCİSİ.. BaşkentGaz.. Neden; "bağış" olarak belirlediği 8 milyon Dolar’ın 75 bin dolarını Kızılay'a, 7 milyon 925 bin dolarını Ensar Vakfı'na "direk" yatırmıyor?..

***

İKİNCİSİ… Kızılay, BaşkentGaz'a bağış yapacaksanız, belirlediğiniz "bağışları lütfen bizim hesaplarımıza, aktarınız.. Biz ne bir banka işlevi göreniz, ne de para transferi ofisiyiz" gibi bir tavır içerisinde olmadı?..

***

ÜÇÜNCÜSÜ.. Ensar Vakfı, BaşkenGaz'a biz "okul yapacağız, bize yapacağınız yardımı, bizim hesaba aktarırsanız, iyi olur.. Kızılay üzerinde bize para transfer edilirse, laf olur, "iki hayır işleriyle" meşgul olan kurumlar arasındaki para transferi; "yanlış" anlamlara vesile olur, denilmedi?..

***

Hasılı kelam!… Niyet halis olsa da, denir ya "şüyuu vukuundan beter bir işleme imza atılmıştır?"… Nokta...

***

MUTSUZ KRAL HİKAYESİ

Bir zamanlar zengin ama mutsuz bir kral varmış. Mutlu olmak için ne kadar uğraşsa da mutlu olamıyormuş.

Ülkenin en bilge kişisini huzuruna çağırtıp nasıl mutlu olabilirim diye sormuş.

Bilge:

– Kralım, mutsuzluktan kurtulmak istiyorsanız; mutlu bir adam bulup onun gömleğini giymeniz gerekir.

Kral adamlarına emir vermiş; bu mutlu adamı bulun diye, ülkede aranmadık yer bırakmamışlar. Fakat mutlu birine rastlayamamışlar.

Kimileri eşinden, kimileri yoksulluktan, kimileri de hayırsız çocuğundan yakınıyormuş. 

En sonunda çaresizlik içinde saraya dönüş yolunda, kırık dökük bir evin önünden geçerken içeriden birinin şöyle dua ettiğini duymuşlar:

– Allahım sana şükürler olsun. Sağlığım yerinde, karnım bugün de doydu, bugüne kadar rızkımı eksik etmedin. Ben mutlu olmayayım da kim mutlu olsun?

Sonunda mutlu birini bulduk diye kralın adamları hemen evin içine dalmışlar.

Adamın gömleğini alıp krala götürelim diye düşünmüşler. Fakat içeri girince bir de ne görsünler, adamın sırtında bir gömlek bile yokmuş.

Hayat akarken insan mutluluğu arar durur.

Sahip oldukları ne kadar çok olursa olsun hep daha fazlasını isteyen, sahip olduklarıyla yetinmeyen kendini mutlu hissedemez.

Mutluluğu kendi içinde arayan ve kendinden memnun olup haline şükreden mutluluğu bulacaktır.

***

ÇİVİLİ TAHTA HİKAYESİ

Arkadaşları ile devamlı kavga eden sorunlu bir genç varmış. Babası bir gün ona ders vermek istemiş. Ona çivilerle dolu bir torba ve boş bir tahta vermiş. Oğluna:

– Arkadaşların ile tartışıp kavga ettiğin zaman her sefer bu tahtaya bir çivi çakacaksın.

Genç, arkadaşları ile yine kavga etmiş ve birinci günde tahta perdeye 30 çivi çakmış. Sonraki zamanlarda arkadaşları ile iyi geçinmeye çalışmış ve her geçen gün daha az çivi çakmış.

Bir gün gelmiş ki hiç çivi çakmamış. Babası onu yeniden tahtanın önüne götürmüş ve demiş ki:

– Bugünden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahtadan bir çivi sökeceksin.

Günler sonra bir gün gelmiş ki tahtada ki her çivi çıkarılmış. Babası oğluna:

– Aferin, arkadaşlarınla iyi geçiniyorsun. Bütün çivileri tahtadan söktün ama tahtada artık çok delik var. Eskisi gibi olmayacak. Her delik arkadaşlarınla kavga ettiğin zaman söylediğin kötü sözlerdir.

Arkadaşların seni affetse de izleri hep kalacak ve bu delikler kapanmayacak. Arkadaşlarına değer vermelisin.

Unutma ki her zaman onların yardımına, dostluğuna ihtiyacın olacak.

Hayat akarken, arkadaşlarınızın, dostlarınızın, sevdiklerinizin kalbini incitirseniz, kendinizi sonrasında affettirseniz de kalplerinin bir köşesinde hep bir sızı kalacaktır.

***

GÜNÜN SÖZÜ...

Cehalet, bilgi karşısında her zaman daha güçlüdür. Çünkü cehalet kabadır. Bilgi, nazik.