ORTAK YAYIN VE SÖYLEDİKLERİ!…

Çok konuşulacak… Ki çok konuşulacak, "anlara" sahip.. Ama "albeni" açısından, çirkindi..

Acemilik.. Tarafgirlik.. Ve yüksek dozlu tevazu karışımıyla; "meram" murdar edildi..

Yani; "kimse" tatmin olmadı..

Bir dostun ifadesiyle, 3 saatimiz heba oldu…

Neyse!.. Biz yine, "başlıklar" altında eleğe alalım..

Kim elek üstü, kim elek altı.. Tabi ki ekran başında izleyen seçmenin, "zihninde" oluşturan kararlılık, kimden yana?..

Aslında; hepsi "bildikler" deyip yerinde kaldı diyebilirim!..

***

Hasılı kelam!…Bakalım, geceden aldığımız notlara.. Neler kaydetmişiz, zihnimiz neleri, öne çıkarmış…

Yayın sonrası mülahazada, "akılda" kalanlar…

İşte o notlar..

***

BİNALİ YILDIRIM…

Sabırlıydı.. Hoşgörü ve tevazuyu elden bırakmadı.. Güler yüzlüydü.. Vücut dilinden çok, yüzü dikkat çekti..

Kesik konuştu.. Hitabı, zayıftı..  Sorulara yanıt refleksi, düşüktü…

Hazırlıklı değildi.. Bir ön bilgilenme yoktu.. "Önce anlayıp, sonra cevap" kurguluydu..

Ki kendini, ifade etmede sıkıntı çekti…

Verilen süre, ve söz kesme, ayarsızdı!…

Ama, genel itibariyle "yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır" sözüyle; inandırıcıydı.

Güven vericiydi.. "Deneyimini" öne çıkararak, "işin ehline" yönelin, mesajını verdi..

***

İMAMOĞLU…

Vücut dilini, iyi kullandı.. Sözcükleri de, kelimelerin "kısırlığına" bırakmadı…

Hitabesi iyi… Sorulara yanıt refleksi, "bu adam hazırlıklı?" dedirtti..

Ama; inandırıcı değildi.. Güven verici değil…

Bir sözü bir sonraki cümlesini, "tekzip" etti… "Olabilirlikler" üzerine kurgulandı..

Mesela, burs vaadinde, "duvara" tosladı misali.. Unuttu "bursun" Belediyelerde "yasaklayanın" partisi olduğunu..

Projeler dedi; "kaynak" göstermedi… Ama Sayıştay raporlarında, "dikkat" çekti..

Gerisini getirmedi...

***

İSTANBUL'UN KANAYAN MESELESİ…

Trafik.. Toplu ulaşım.. Ve Kentsel dönüşüm.. Adaylar; "hayati" meselelere, dokunmadı..

Dışarda kaldılar.. Moderatörün, acemiliğinden miydi?.. yoksa, adayların "çözüm" üretmede, zafiyette kalışları mı?..

Anlaşılmadı.. Ama vaki olan; "İstanbul'un ciddi meselelerine" değinilmedi?

Ki, İstanbul deprem bölgesi iken..  Beylikdüzü bile, konuşulmadı!…

***

 

SÖYLENENLER TATMİNKAR MIYDI?

Bi durun!… Çıkmaz sokak burası.. Çünkü; bilinenler tekrar edildi..

Ne projeler konuşuldu.. Ne vaatler detaylandırıldı.. Ne de, haklarındaki "iddialara" dair, bilgi aktarımı!..

Kısır bir döngü… Yani, "dağ fare doğurdu" misali…

Ne kararsız seçmen.. Ne küskün partili.. Ne de, kararlı seçmeni "ikna" yönünde, bir tatminkârlık çıkmadı..

Ne düşünce etkilemek.. Ne fikir değiştirme gibi üstün bir performans olmadı!..

Bilakis, "acabaları" artırıldı...

***

MODERATÖR'ÜN PERFORMANSI….

Düşük.. Acemi.. Liyakatten uzak.. Soğuk.. Heyecan yok.. Sorular kuralsız.. Ve korku, hakimiyeti.. Tabi bir de; "yan cepli" tarafgirlik…

Şu üç dakika vakıası; facia.. Ne mesaj verilebilindi, ne meram anlatılabilindi..

Ve ne de; sorular yanıt buldu… Yani, vasat bir program izlenildi…

***

EŞİT SÜREDE, İLTİMAS GEÇİLDİ

3 dakika.. Eşit süre.. Soru yanıtı ve kesimler.. "Yan cepli" tarafgirlikle, ilke çiğnendi..

Nitekim, 4 dakika fark oldu..  Binali Yıldırım, 59,93 dakika konuştu.. Ekrem İmamoğlu, 63,85 dakika!….

***

SORULAR PAYLAŞILDI MI?

Sıkça sorulan bir soru… Nedeni de, iki adayın programdaki "refleksleri"…

Özellikle, İmamoğlu.. Soru bitmeden, "bilgi kartlarına" yönelmesi… Yani "şak" diye, ekrana göstermesi…

Der demez; "sorulardan haberdar mı?" dedirtti…

Çünkü, Yıldırım "soruları" alırken, söze girmede "duraksama" hep gösterdi..

Yani soruyu kavrama!…

***

MÜDAHALE SAYISI…

İki Aday’a söz verme esnasındaki "müdahale" sayısı da dikkat çekti…

Ki konuşulan, en büyük etken.. Moderatör kime kaç kez müdahale etti..

İkazda bulundu… Verilere göre; İmamoğlu'na 10 kez..

Yıldırım'a ise, 26 kez "sözünün" arasına girip kesmiş!..

***

SORULAR YANLI MIYDI?….

Olmaz mı?… Hele ki, "FETÖ" okullarında kaldınız mı? Yattınız mı?…

Meslektaş sorusu denilerek, Yıldırım'a aradan yüklenilmesi!…

***

İŞİ KAVRAYABİLMEK…

AK Parti şunu kavradı.. 31 Mart'ta bir rehavet vardı.. "Biz kazanırız" havası.. Keyfiyet hasılıyla; "iş çantada" keklik.. Alternatif yok.. Kimseye de ihtiyacımız yok.. Seçim nasıl olsa, bizim deniliyordu… İşin ciddiyetinin farkına varılmadı…

Ama görüldü ki, "kazın ayağı" öyle değil… Şimdi, "dört" koldan, işe sarılmış…

Küskünleri ikna etmede.. Trenden inenlere "hadi gelin" etmeye başladı.. Kürtlere karşı, yine bir stratejiye yöneldi..

Diyarbakır başta olmak üzere, Güneydoğu'da "insanlar" ikna için, İstanbul'a taşınıyor..

Yani, iş kavranıldı… İlla ki, bir sille mi gerekliydi?

***

CHP… Şunu kavradı.. 31 Mart bir rüzgarın etkisiydi.. Ne partinin.. Ne adayın.. Ve ne de, 31 Mart öncesi ortaya konulan parti politikası..

Hiçbiri değildi..

Esen rüzgar, AK Parti'nin "kibir ve burnu" havalı, siyasetine "sen bir gör" idi!…

Ki bu sille, "bir çok yerde" kantarın topuzunu kaçırdı.. Ama İstanbul.. Ki katkısı yüksek.. İşin içerisine "hile-hurda" girince..

Proje ve üst akıl modu!…

Vaziyetin deşifresi, işin farkına vardırdı.. CHP de bunu, gördüğü için; "tek adam" üzerinde mağduriyet, resmediyor..

Sahi, nerde Kemal Bey.. Sahi nerde Kantarcı hanımefendi… Sadece, Ekrem İmamoğlu var… Ötesi yok…

***

SON SÖZ…

Yani.. Yanisi şu… Herkes her şeyin farkına vardı.. Bakalım; "seçmen" farkına varanların, farkına varacak mı?

İşte onu da, 23 Haziran'da göreceğiz.. Çünkü, 24 Haziran bir "çok mevzuya" hamile olduğu gibi.. Yeni; doğumların da sancısına, nedendir?

Bekleyip görelim!…

***

GECENİN, GÜZEL RESMİ!…

Her şey bir kenara!.. Geceye damga vuran, gece sonrası çekilen "bu kare" resim..

Özlenen bir tablo.. Siyasetin.. Siyasilerin… Fikirlerin.. Düşüncelerin…

Her ne olursa olsun.. Hangi koşullar ve etkenler hasıl olsa da…

"Kucaklamayı" bilmeli..

Saygı, sevgi, muhabbet, birlik ve dirliğin, kardeşliğin "çimentosudur.."

İhtiyaçta bu.. Halkı birleştiren çimento; "siyasetin" kucaklaşmasındadır!..  Yoksa; dağılırız!…

***

ALÇAK ALÇAKTIR..

Beyler.. Bayanlar….

Alçak, alçaktır… Şuyu, buyu yoktur..

Barbardır.. Canidir. Katildir.. Fikriyatsız, zibididir…

Her kim ise!.. Eğer ki, elin gavuruna "ülkesini" dolar adına satıyorsa!…

Euro adına.. Sterlin adına… Ya da, "projeye" destek verir beklentisi adına; gammazlıyorsa!!…

Hasılı kelam; "gerekçesi" ne olursa olsun..

Ata düşmanı.. Baba hasmı.. Dil, din, kültür "canavarıyla" yol yürüyorsa!…

İş tutuyorsa… Lojistik destek sağlıyorsa..

Fakatsız.. Amasız.. Lakinsiz… O zevat gözümde; "alçakların en alçağıdır?"..

Çünkü haindir… Halk deyimiyle; "o hain oğlu haindir?.."

Bölgede "cirit" atanlar çoğaldı…

"Diş bileyiciler…" İşte onların nam-ı hesabına çalışanlaradır bu sözüm!..

Bilmem…  Arif olan anlar..  Nokta…

***

ŞUURSUZLUĞUN DİBİ!!….

Ne hazin ki; öyle… Dipsiz kuyuya döndü; "şuursuzluk" hali..

Enva-i iğrençliği barındırıyor..  Ve üreme merkezi gibi!…

Ha bire "sapık" üretiyor.. Ki akla ziyan, bir durum…

Sapıklığın bir sınırı da var denilirdi..

Ama o da aşıldı galiba.. Baksanıza, her türlü canlıya "sapıklık" yapanı gördük..

Ancak, "elektrik direğine" sapıklık…

Yani, "tecavüz" edilmesi… "Düz duvara tırmanma" misali…

***

Ordu'da kameralara yansıyan "sapıklık"… Aslında; çok şey söyletmiyor değil..

Söyletiyor.. Ülke ve millet olarak; "sapıklıkta" gelinen noktayı, gösteriyor..

Yoksa Ankara'daki "tecavüz" davasında mağdura söylenen söz!…

"O saatte ne işin var dışarıda.?"

***

Vaziyete, gülünür mü, ağlanır mı?… Ya da Allah belanızı versin mi denir?

Siz ne derseniz deyin..  Ancak o elektrik direği için söylenecek bir söz var..

O da şudur… "O elektrik direğinin, o saatte ne işi vardı orda.."

Ciddi bir; "tahrik edici" etkendir… "Başına gelene" müstahaktır…