24 Nisan 1915 tarihi, bundan 109 yıl önce yaşanmış olan Ermeni tehcir hadisesi, öncesindeki birtakım kararlar, sözde Ermeni Soykırımı olarak adlandırıldığını anlatan Prof. Dr. Oktay Bozan, Osmanlı Devletinin bir imparatorluk olduğunu, imparatorluk bünyesinde çok sayıda etnik ve dini unsurların olduğunu dile getirdi.
Rumlardan sonra en fazla dini unsurun olduğu kesimin Ermeniler olduğunu aktaran Bozan, Ermeniler ile Müslümanlar arasında ırklarından, dinlerinden veya mezheplerinden dolayı gerek Osmanlı coğrafyasında gerekse Diyarbekir bölgesinde herhangi bir çatışmaya tanık olunmadığını kaydetti.
Bunun çok önemli bir şey olduğuna değinen Bozan, şöyle konuştu:
Bu nedenler Avrupalı bazı tarihçiler, Ermenileri Hristiyan Türkler gibi tanımlar. Birçok şeyleri Müslümanlara benzediğinden, sadık olduklarından dolayı böyle ifade eder. Nitekim Osmanlı kayıtlarında Ermeniler için Tebaa-i Sadıka, sadık topluluk ifadesi kullanılmıştır.
19. yüzyıl büyük gelişmelere sahne oldu. Fransız İhtilalinin getirdiği milliyetçi akımlar, İngiltere, Fransa gibi sömürge yarışına giren devletlerin sömürge arayışları ve bunun yanı sıra milliyetçi akımı sanayi inkılabıyla beraber toplumların gelişmesi, Osmanlı Devleti bünyesindeki toplulukların istismar edilmesi.
Akabinde o süreçte Ruslar sıcak denizlere inme, İngilterenin ise Uzak Doğuya giden yolları güvence atlına alma gibi gerekçelerle Osmanlı ülkesinde yaşayan gayrimüslimleri istismar etmeye başladılar.
1890lı yıllarda yaklaşık 40 yerde Ermenilerin isyan ettiğini görüyoruz
Bununda başında Ermenilerin gelmekte olduğunu belirten Bozan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
Rusyanın, İngilterenin, Fransanın ve büyük devletlerin büyük bir payının olduğunu görüyoruz.
Bu devletlerin destekledikleri Ermeni komitacıları, aydınları, bu devletlerin sırtını sıvazladıkları buradaki konsolosluklar, politize olan din adamları gibi birçok sosyal sebepten dolayı artık 19 yüzyılın sonlarında iki toplum arasında ciddi problemler yaşanıyor.
1890lı yıllarda yaklaşık 40 yerde Ermenilerin isyan ettiğini görüyoruz. Diyarbakırda 1 Kasım 1895 yılında cuma namazı esnasında 8 camiye saldırı düzenlenmiş, saldırının akabinde yangın çıkmış, 878 dükkan, atölye, depo bölge ekonomisinin can damarı olan birimler yanmış, o gün Diyarbakırda cuma namazı kılınmamış, kanlı bir cuma yaşanmıştır.
Dolayısıyla 19 yüzyılda büyük beklenti içerisinde Ermeniler, büyük devletlerin onlara yardım edeceğini ve bu yardımlar neticesinde bir Ermenistan Devleti kurulacağına inanıyorlar. Aslında demografik olarak bakıldığı zaman bu coğrafyada total nüfusun sadece yüzde 20sini oluşturmaktadır.
Birinci dünya harbi başladığı zaman Osmanlı Devleti, Almanya ve Avusturya-Macaristanla beraber müttefik olarak bir savaşa girdiğini aktaran Bozan, Karşıda Ruslar, İngilizler, Fransızlar var. Ermeniler, Osmanlı Devletinin savaşa girmesini bir fırsata çevirmeye çalıştıklarını görüyoruz.
Nitekim savaşın hemen başında Taşnak Cemiyetinin yapmış olduğu bir toplantıda Osmanlı Devletinin bu savaşı kaybetmesi için büyük bir çaba harcayacaklarını, Osmanlı ordusunu Ruslarla Ermeni komiteleri arasına, iki ateş arasına bırakacakları ve içeride ihtilal planları yaparak devleti burada çökertmeye ve Ermenistan Devletini kurmaya çalıştıklarını bunu kayıtlarıyla görmek mümkündür.
Osmanlı Devleti, birinci dünya savaşına girdiği zaman hele hele Sarıkamış hezimeti yaşandıktan sonra önce Van, Muş, Bitlis gibi yerlerde elden çıkınca Ermenler, bunun vermiş olduğu özgüven ile Rusların destek ve teşvikiyle, İngilizlerin desteğiyle beraber çok pervasız bir şekilde Müslümanlara yönelik baskıya, katliama girişmişlerdir dedi.
24 Nisan 1915teki Osmanlı Devletinin aldığı karar üzerine Taşnak, Hınçak gibi cemiyetlerin kapatıldığını ve yetkililerinin tutuklandığını görüyoruz