Avrupa’nın güvenliği Türkiye’den hatta Diyarbakır’dan geçer

TBMM Genel Kurulu’nda 2024 yılı bütçe görüşmelerinde AK Parti adına Grup Başkanvekilleri Özlem Zengin, Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Abdulhamit Gül, CHP adına ise Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın ve İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli kürsüye çıktı

Haberler 26.12.2023 - 10:17 Son Güncelleme : 26.12.2023 - 10:17

AK Parti Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül,

Türkiye, Ankara huzurlu değilse, Gaziantep, Şanlıurfa huzurlu değilse, Diyarbakır huzurlu değilse Avrupa da huzurlu olamaz. Avrupanın güvenliği, en uçtaki NATO ülkesi olan Türkiyenin güvenliğinden geçer

dedi.

DİLLERDEN DÖKÜLEN TEK ŞEY VATAN SAĞ OLSUN

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, terör örgütü lideri elebaşı için Sayın diyenlere tepki göstererek,

Ben onlara inat şöyle okumak istiyorum: Sayın Cebrail Dündar, Mardin; Sayın Kemal Aslan, Elzığ; Sayın Enis Budak, Ağrı nüfusuna kayıtlı, ailesi Manisada yaşıyor. Cenazeyi hatırlayacaksınız. Sayın Abdulkadir İyem, Şanlıurfa nüfusuna kayıtlı, ailesi Gaziantep Sayın Ahmet Arslan, Yozgat nüfusuna kayıtlı; Sayın Semih Yılmaz, Kırıkkale nüfusuna kayıtlı; Sayın Yasin Karaca, Tokat nüfusuna kayıtlı; Sayın çağatay Erenoğlu, Sinop nüfusuna kayıtlı; Sayın Emre Taşkın, Malatya nüfusuna kayıtlı; Sayın Ramazan Günay, Afyonkarahisar nüfusuna kayıtlı, ailesi İzmirde yaşıyor. Sayın Mehmet Serinkan, Denizli nüfusuna kayıtlı; Sayın İsmet Yazıcı, Gümüşhane nüfusuna kayıtlı, ailesi Zonguldakta yaşıyor. Buradan baktığımızda ne çıkıyor? Vefat edenlerin, şehit olanların bir milliyeti var mı? Hepsi bu vatanın evladı değiller mi? Ben biliyorum, evlerinde akşam bu haberi izlerken ağlamadan duran var mıydı, kalbi yanmayan, dağlanmayan var mıydı? Hangi siyasi partiye oy verirse versin, bunu kınamayan, telin etmeyen yer var mıydı? Bence yoktu. Ve biliyoruz, tabii ki ateş düştüğü yeri yakar. Allah hiç kimseye evlat acısı vermesin, çok ağır bir imtihan. Ama şunu görüyorum, ben de konuştum, işte Tokattaki kardeşimizin babasıyla konuştum. Bize söyledikleri bir tek cümle var, bunu o kadar içten söylüyorlar ki, eminim cenazelere giden bütün arkadaşlarımız aynı şeyi işittiler: Vatan sağ olsun. Başka bir ifade yok, başka bir talep de yok. O yüzden buradan baktığımda muazzam bir yüce gönüllülük görüyorum. Yani yüreği dağlanmış, ciğeri dağlanmış bir millet, evlatlarına ağlayan bir millet ve nihayetinde canı pahasına bu toprakları korumak isteyen insanlar görüyoruz

dedi.

TAKDİRİ MİLLETİMİZE BIRAKIYORUM

AK Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ise, teröre ilişkin ortak bildiriye imza atmayan CHP ve DEM Parti gruplarına tepki göstererek,

Değişeceğiz dediler, Değişim dediler, ne değişti diye baktık, gördüğümüz şu: Önce Kandilin talebi doğrultusunda terörle mücadele tezkerelerine hayır dediler, sonra şehitlerimizle ve Mehmetçiklerimizle birlikte olduğumuzun vurgulandığı Türkiye Büyük Millet Meclisi ortak bildirisine imza atmaktan çekindiler. Kimden çekiniyorsunuz? Kimden korkuyorsunuz? Bu utanç gerçekten size yeter. Hiç kimse bahane uydurmasın, hakikatleri çarpıtmasın, hakikatin üstünü örtmeye çalışmasın

dedi.


CHP ve DEM Partinin senkronizasyon içinde birbirlerini takip ettiğini söyleyen Akbaşoğlu,

Haksız, asılsız iddia ve suçlamalarıyla Kürtlere ve Alevilere ayrımcı bir dil kullanması, her şeyden önce bu kardeşlerimize büyük bir haksızlıktır. Ayrıştırıcı, ayrımcı bir dili asla ve kata kabul etmiyoruz. Her iki partinin de Kürtler ve Aleviler daha az eşittir sözü bir bühtandır ve asla kabul edilemez. Bu, açıkça hakkı ve hakikati, Kürt ve Alevi kardeşlerimizi istismardır. CHP ve DEM Partinin Kürt ve Alevi vurgusunu bütünleştirmek için mi, yoksa ayrıştırmak için mi devamlı olarak gündeme getirdiklerini milletimizin maşer vicdanına havale ediyorum

şeklinde konuştu.

AVRUPANIN GÜVENLİĞİ TÜRKİYEDEN HATTA DİYARBAKIRDAN GEçER


Sessiz devrimlerin hayata geçirilerek yaşanılan sorunların sorun olmaktan çıktığını belirten Akbaşoğlu şöyle konuştu:


AK Parti iktidarları olarak meşruiyet ve özgürlükler temelinde birlik, beraberlik ve bütünlük içerisinde sessiz devrimleri hayata geçirerek yaşanılan sorunları sorun olmaktan çıkardık ve tüm vatandaşlarımızın özgürlüklerini genişlettik. Bunun şahidi 85 milyon halkımızdır; Türk, Kürt, Alevi, Sünni bütün insanlarımızdır. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının tümü, istisnasız tümü kanun önünde eşit ve birinci sınıf vatandaşlardır, ötekileştirici ve ayrımcı dil asla ve kata kabul edilemez.

AK Parti Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül de, 17-25 Aralık tarihlerinde polise ve yargıya sızmış paralel çetenin operasyonuyla seçilmiş hükümete darbe girişiminde bulunulduğunu hatırlatarak,

15 Temmuzda FETÖ hain darbe girişiminde bulundu ve o gün Halkın iradesinden başka hiçbir güç tanımam diyen Cumhurbaşkanımız milletimizle beraber bu hain saldırıya karşı, tüm duyarlı vatandaşlarımız ve siyasi partiler hep beraber karşı çıktı. Bugün esas itibarıyla Cumhur İttifakının varoluş sebepleri de yine 15 Temmuza dayanmaktadır. çünkü milletimize bir saldırı varsa, milli iradeye bir saldırı varsa Partim önemli değildir, benim makamım önemli değildir ülkem önemlidir diyen bir anlayıştır. Bu anlayışı sürdürüyoruz, bu anlayışı hep beraber sürdürmeye devam ediyoruz

şeklinde konuştu.


Gül şöyle konuştu:


PKK neden saldırıyor? Neden saldırıyor biliyor musunuz? Kuzeyimizde Ukrayna ve Kafkaslardaki karışıklık, güneyimizde Suriyede ve Iraktaki, Akdenizdeki karışıklıkla beraber Türkiye istikrar abidesi olarak bölgede duruyor. Türkiyenin büyümesinden rahatsız olanlar, Türkiye büyümesin isteyenler taşeron örgütler kullanıyor. Değerli arkadaşlar, veklet savaşları üzerinden ülkeleri dizayn etme politikasını ortaya koyanları çok iyi biliyoruz. Bunları bildiği hlde göz yumanları da çok iyi biliyoruz, kuklayı da biliyoruz, kuklacıları da biliyoruz. Sırtını terör örgütlerine dayayanları da biliyoruz. Ama şunu da çok iyi bilsinler ki, bu ülke terörle mücadelede hukuk çerçevesinde başarılı olacaktır ve eninde sonunda Türkiye hem bölgesel hem küresel liderliğiyle beraber terörle etkin mücadelesini yapacak ve başarıya ulaşacaktır. Türkiye, üzerinde operasyon çekilebilecek bir ülke değildir. Türkiye, üzerinde yazılacak senaryoları tarihin çöp kutusuna atabilecek muktedir bir Türkiyedir, muktedir bir ülkedir. Ülkemiz sınırları içerisinde ve dışarısında, güneyimizde bir terör koridoru kurulmasına asla ama asla izin vermeyeceğiz. Burada, şunu da söylemek isterim: Avrupanın güvenliği Türkiyenin güvenliğinden geçer. Batı ülkelerinin başkentlerinde, Batı ülkelerinde yaşayıp bu teröre destek verenler, binlerce kilometre öteden gelip benim yanı başımda Türkiyeye operasyon yapanlara gözümü yumacak değilim; geldikleri gibi gidecekler, bu mücadeleyi de en başarılı bir şekilde vereceğiz. Türkiye, Ankara huzurlu değilse, Gaziantep, Şanlıurfa huzurlu değilse, Diyarbakır huzurlu değilse Avrupa da huzurlu olamaz. Avrupanın güvenliği, en uçtaki NATO ülkesi olan Türkiyenin güvenliğinden geçer.

TERÖRE LANET!


CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit olan askerlere Allahtan rahmet, kederli ailelerine ve Türk milletine başsağlığı diledi. Günaydın,

Terörü lanetliyoruz. Türkiyenin bölünmez bütünlüğüne, barış içerisinde yaşamasına olan inancımızı ve kararlılığımızı da ifade ediyoruz ve elbette bunun yanında Kurtuluş Savaşı kahramanı, Lozanın mimarı, Türkiyeyi İkinci Dünya Savaşına sokmayan büyük siyasetçi, 2nci Genel Başkanımız ve 2nci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönüyü de saygıyla ve rahmetle anıyorum

ifadelerini kullandı.


Günaydın, büyüme rakamlarına değinerek,

Size göre artan jeopolitik risklere, dünyada gelişen iktisadi krizlere, darbe girişiminin hala süren etkilerine rağmen AK Parti bir büyüme efsanesi oluşturmuş. Bakalım, veriler bunu teyit ediyor mu? Türkiye Zincirlenmiş Hacim Endeksine göre 1923-2023 döneminde yüzde 5,4 büyümüş ortalama, dönemsel bazda en yüksek büyüme oranı 1923-1929 arasında yüzde 7,3 olarak gerçekleşmiş. Daha sonra düşünelim, 1929daki Büyük Ekonomik Buhran, İkinci Dünya Savaşı, petrol krizi, koalisyonlar, asker darbeler, kapitalizmin birikim krizleri, bütün bunların hepsini toplayın Cumhuriyet Dönemi boyunca yüzde 5in üzerinde bir büyüme temposu ortaya koyabilen bir ekonomiden söz ediyoruz. Peki, siz ne yapmışsınız? 2003-2008 döneminde yüzde 6,21 büyümüşsünüz. 2009-2023 dönemi büyümeniz Cumhuriyet Dönemi toplam büyümesinin gerisinde yüzde 5,15. Demek ki ortada Türkiyenin tarihsel büyüme oranını yakalayabilen bir büyüme temponuz yok, övünülebilecek bir şey yok. Peki, ilave edelim, acaba bu büyüme bir kalkınma çağırabiliyor mu

diye konuştu.


Faiz ödemelerine değinen Günaydın,

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan burada bir konuşma yaptı ve tıpkı babası rahmetli Erbakan gibi faize ayrılan miktarları eleştirdi, bunun bakanlık bütçeleriyle oranlarını da ortaya koydu ama anlayamadığımız bir şekilde, bu konuşmayı yaptıktan sonra bütçeye olumlu oy vereceğini söyledi. Bakın, ben biraz açayım size. 21 yıllık iktidarınız var ya, 22nci bütçemiz diye övünüyorsunuz. Burada iç ve dış faiz lobilerine 21 yılda 2 trilyon 189 milyar TL para ödediniz. Bu, 2017ye kadar her yıl ortalama 50 milyar TL diye gidiyordu. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Sonra canavarlaştı bu rakamlar 2018de 74 milyar TL, 2019da bir yılda 100 milyar TL, 2020de 134 milyar TL, 2021de 181 milyar TL, 2022de 311 milyar TL. Bu sene ne kadarı, bu senenin bütçesinin ne kadarı faize gidiyor biliyor musunuz arkadaşlar? Tam 632 milyar TLyi faize veriyorsunuz

diye konuştu.


CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli ise, Pençe Kilit Harektı bölgesinde hain terör örgütünün saldırılarında şehit düşen kahraman askerlere Allahtan rahmet, kederli ailelerine ve millete başsağlığı dileyerek konuşmasına başladı.

Ulusal Kurtuluş Savaşı kahramanı, büyük devlet adamı, CHPnin 2nci Genel Başkanı ve 2nci Cumhurbaşkanı İsmet İnönünün vefatının 50nci yıl dönümü olduğunu söyleyen Türeli, İnönüyü de rahmetle andı. Türeli, 1924 yılında ilk defa bütçe hazırlandığını kaydederek,

1924 bütçesinin bütçe gider tahmini 140,4 milyon lira, bütçe gelir tahmini 129,2 milyon lira, bütçe açığı 11,2 milyon lira olarak öngörülmüş. Fakat 1924 yılı şartlarında bütçe açık vermemiş, 6,8 milyon lira fazla vermiş; harcamalarda bir kısıntı yok ama gelirlerin gereğinden fazla gelmesi sonucunda bütçe fazla vermiş. Bu dönem, genç cumhuriyetin kurucularında çok ciddi anlamda denk bütçe fikri oluşmuş, bir denk bütçe yapmak, açık vermemek; dışarıdan ithalat yerine yurt içi üretimin yapılması öncelikli olmuş ve 1926 yılında denk bütçe hazırlanmış. Bakın, çok ilginçtir, iki-üç yıl üst üste denk bütçe yapılmış fakat 1929 büyük buhran, ekonomik buhran ve sonrasında yaşanan o krizin sürmesi sonucunda gene bütçede bir kısım açıklar verilmiş. Gene çok ilginçtir, cumhuriyet açısından çok önemlidir, 1927 yılında Muhasebei Umumiye Kanunu çıkartılmış. Değerli milletvekilleri, çok önemli bir kanun. 2003 yılında 5018 sayılı Kamu Mal Yönetimi ve Kontrol Yasası çıkana kadar Muhasebei Umumiye Kanunu geçerli olmuş. Devletin tüm mallarının yönetimi ve muhasebesi bu kanunla belirlenmiş. Ve çok ilginçtir, Muhasebei Umumiye Kanunuyla belirlenen sistemin özelliği şu: Giderler ve gelirler tek hesaptan, tek hazine hesabından, teknik bir terimle tek vezneden yapılmış. Bugün eleştiriyoruz ya; Türkiye Varlık Fonu var, döner sermayeli kuruluşlar var, bütçe dışı fonlar var, özel hesaplar var; bunların hepsinin bütçe dışında olmasını eleştiriyoruz. Kesin Hesap Kanununda Sayıştayın da bu konuda çok ciddi eleştiriler olmasına rağmen bu aynı yanlış sistem devam ediyor. İşte, o cumhuriyet, 1927 yılında bu kanunla birlikte tek hesaptan gelirleri ve giderleri birlikte görmüş ve birlikte izlemiş. Bu da aslında onların ekonomiye, sosyal hayata bakışlarının ve o konuda başarmak istedikleri şey için bütçeyi nasıl bir araç olarak gördüklerinin en büyük nişanesidir, örneğidir diye düşünüyorum

ifadelerini kullandı.
AK Parti hükümetleri dönemlerinde neoliberal ekonomi modelinin benimsendiğini ifade eden Türeli, Neoliberal ekonomi modeli AK Parti hükümetleri döneminde noktasına, virgülüne dokunmadan uygulanmaya devam edilmiştir. Bakın, bu model 1970li yılların ikinci yarısında çıkmış bir modeldir ve 1980lerle birlikte önce Amerikada, sonra İngilterede ve sonra da bizim gibi birçok ülkede ve aynı zamanda IMF ve Dünya Bankası politikalarıyla önerildiği şekilde uygulanmıştır. Fakat 1990ların ikinci yarısından itibaren başlayan krizler, 2008-2009 küresel krizi ve en son 2020 yılındaki pandemi krizi bugün artık neoliberal ekonomi modelinin uygulanamayacağını açık ve net olarak ortaya koymuştur. çünkü bu model sonucunda dünyada küresel adaletsizlikler artmıştır, gelir ve servet eşitsizliği büyümüştür, yoksulluk artmış, kamu hizmetleri gerilemiş ve emek kesiminin sermaye kesimi karşısındaki göreli konumu gerilemiştir. Ve bu aynı zamanda çok ciddi bir küresel göç ve sığınmacı, mülteci sorununu ortaya çıkarmıştır diye konuştu.

Ana Sayfaya Git