Demokratik Toplum Kongresi (DTK) öncülüğünde başlatılan Dil ve Eğitim Politikaları çalıştayı ikinci gününde Sümerpark Resepsiyon Salonunda devam ediyor. çalıştay, Eğitim politikaları grubu üyesi Seval Kaplanın Deneyimler ışığında kadın özgürlükçü eğitimi tartışmak adlı sunumu ile başladı. Anne ile çocuk arasındaki ilişki sonucunda ortaya çıkan tecrübenin ilk eğitim deneyimi olduğunu söyleyen Kaplan, eğitimi, toplumun deneyim ve tecrübesini genç ve çocuklara özümsetme, anlamlı kılma çabası olarak tanımladı. Dünyada kadın-erkek eşitliğini sağlayamaya dönük girişimlerde bulunan ülkeleri örnek veren Kaplan, İzlanda, Finlandiya, Norveç ve İsveç gibi ülkelerin nüfusu az. Bu ülkelerde alanlar belirlenip ve bu alanlarda kadın-erkek eşitliği sağlanmaya çalışılıyor. Bizlerde bu alanları Kürdistana uyarlayıp, genişletebiliriz dedi.
Kadın-erkek eşitliği yasalarla sağlanamaz
Türkiye Anayasasının 10uncu maddesinde kadın ve erkeğin eşit olduğunun söylenildiğini belirten Kaplan, Eşitliği sağlamak için yasalar çıkarmak yeterli değildir. Gerçek hayatta yasada belirtildiği gibi bir eşitliği görmek söz konusu değil. Belirtilen yasalarda aile kutsal gösterilmiş ama kadının varlığı aile ile ortaya çıkarılmıştır dedi. İlk köle ve ilk sömürge olan kadını, kadın düşmanı olan devletin özgürleştiremeyeceğini söyleyen Kaplan, Kadının özgürleştirilmesi içselleştirilmiş ve benimsenmiş bir kadın özgürlükçü zihniyetle sağlanabilir. Bu özgürlüğün yasalarla sağlanması mümkün değil. Kurulması gereken eğitim sisteminde Özgür eş yaşam perspektifinin öğrencilere benimsenmesi gerekir. Yaşamın her alanına bu perspektiften bakmak gerekir. Kadının özgürlüğü konusu, ilkokul 1. sınıfta disiplinler arası tema olarak verilebilir. İlkokul ikinci kademede ders olarak okutulması üniversitelerde jineoloji adıyla daha geniş kapsamda ele alınabilir şeklinde konuştu.
Kendi dillerinde eğitim görmeyen kadınların zahmeti iki kat artıyor
Kadın bakışı ile çok dilli eğitimi yaratmak konu başlığıyla konuşan KURD-DER Eğitmeni Netice Altun, okullarda öğrencilere ne verilmek istendiğini tam anlamıyla bilinmediğini belirterek, Okullardaki müfredatları kim hazırlıyor? Kız öğrenciler öğretmen olabiliyorlar ama müfettiş olamıyorlar, müdür olamıyorlar. Hazırlanan müfredatlarda kadınlarda etkin rol almalıdır dedi. çok dilli eğitim konusunda büyük oranda devlete ve sivil toplum kuruluşlarına görev düştüğünü söyleyen Altun, Öğretmen yetiştirme bölümlerinde devlet bir planlama yaptığı zaman hocalar cinsiyet eşitliği konusunda eğitilmelidir. Bazı yerlerde cinsiyet eşitliği değişiyor. Materyaller, konuşan diller değişiyor. Kendi dillerinde eğitim görmeyen kadınların zahmeti iki kat artıyor. Kürt kadınlarında bu daha ağır bir sorundur dedi. İsviçrenin kantonlardan oluştuğunu ve eğitimin çok dilli görüldüğünü söyleyen Altun,Ülkede kaç millet varsa o kadar resmi dilde vardır. Her kanton kendi dili ile eğitim görüyor. Program çıkarıldığı zaman bütün kantonlar bir araya geliyor ve ortak kararlar alıyor. Devlet bunlara destek sağlıyor. Komşu kantonun dili de ikinci bir dil olarak öğreniliyor. Yani okullarda öğretilen yabancı dil, öğrencinin öğrendiği 3üncü ve ya 4üncü dil oluyor dedi. Bunun Türkiyeye de örnek teşkil etmesi gerektiğini ve Burada yaşıyorsan bu dili öğreneceksin söyleminin bir anlamı olmadığını söyleyen Altun, Nerede yaşıyorsak oranın dilini ikinci bir dil olarak öğrenebiliriz. Mardinde yaşıyorsak ikinci dil olarak Arapçayı öğrenebiliriz. Birbirimiz anlamak için illa bizim Türkçeyi öğrenmemiz gerekmiyor, Türk yurttaşlar da Kürtçe öğrenmelidir şeklinde konuştu.
Ulus devletlerle birlikte anadilde eğitim ortadan kalktı
Altunun ardından Türk eğitim sisteminde kadın ve kız öğrenci eğitmenliği konu başlığında konuşan Eğitim Sen Genel Sekreteri Sakine Esenyılmaz, Osmanlı devletinde var olan boşluktan yararlanan halkların kısmi olarak kendi anadillerinde eğitim görebildiklerini belirterek, ulus-devletlerin ortaya çıkması ile birlikte bu durumun da ortadan kalktığını söyledi. çalıştay, Ekolojik, Demokratik ve Özgür Kadın eğitim modeli adlı ikinci oturumla devam ediyor.