Dicle Üniversitesi’nin ev sahipliğinde yapılan ’Tüm Yönleriyle Şiddet Çalıştayı’nın sonuçları açıklandı. Aile, medya, siyasal, spor, okul, kültürel ve kent başlıkları altında yapılan çalıştayda öne çıkan ortak görüş medya yayınlarındaki şiddet oldu. Adalet Bakanlığı’ndan alınan verilere göre toplumda var olan şiddetin medyada 3 kat fazla gösterildiğini belirten RTÜK Üyesi ve Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu, medya kuruluşlarında özdenetim yapılması gerektiğini vurguladı. ’Medyadaki şiddet’ ile genelde televizyon yayınlarındaki şiddetin kastedildiğini belirten Fendoğlu, Ekranda şiddete maruz kalan kişilerde saldırgan davranış, duyarsızlaşma ve dünyanın acımasız olduğuna inanma gibi sonuçlar görülüyor. dedi. Çalıştay kapsamında, bilimsel araştırmalardan çarpıcı örnekler de veren Fendoğlu, medyada yer alan şiddet görüntüleriyle gençlerin 18 yaşına ulaşıncaya kadar 40 bin cinayete tanık olduğunu vurguladı. Araştırmalara göre Türkiye’de bir bireyin ortalama 4 buçuk saat televizyon izlediğini söyleyen Fendoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: Türkiye’de bu kadar çok izlenen televizyonun şiddet düzeyini ölçen bir araştırmada, en çok seyredilen beş özel TV kanalının hafta içi en çok seyredilen zaman diliminde ve hafta sonunun tamamında yayınlanan 80 filminde, şiddet sahnelerinin oranı yüzde 33 olarak tespit edilmiştir. Ana haberlerde ise şiddet oranlarının yüzde 55’lere kadar çıktığını belirten Fendoğlu, çözüm önerisi olarak RTÜK’ün daha iyi işletilebileceğine ve her kanalın öz denetçisinin daha titiz çalıştırılması gerektiğini savundu.
Çalıştayda şehirlerde meydana gelen şiddet olayları da ele alındı. Bu bölümde sunum yapan İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şafak Ural, şehre özgü şiddetin başında terör ve örgütlü suçların geldiğini söyledi. Cinsel suçlar, yağma, hırsızlık, aile içi şiddet, mobbing, trafik kaynaklı şiddet, holiganizm, madde bağımlılığı ve nefret suçları da şehirlerde daha fazla görülüyor. Prof. Dr. Ural, kente özgü şiddetin göç ve gettolaşma, kentlileşme, işsizlik ve sosyal tabakalar arası dengesizlik, hoşgörü kültürünün ortadan kalkması, çarpık kentleşme ve güvensizlik gibi sebeplerle ortaya çıktığını belirtti. Ural, tüm bu problemlerin çözümü için sivil toplum örgütlerinin ve kurulacak kent meclislerinin görev alması gerektiğini dile getirdi.