Diyarbakırda yaşayan ve eşi cezaevinde bulunan G.Ş., 2013 yılında Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak, kayınpederi S.Ş.nin kızı B.Ş.ye cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla şikayetçi oldu. Soruşturma başlatan Cumhuriyet Savcısı, hazırladığı iddianamede, dede S.Ş.nin Mağdurun beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğa cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla 23 yıla kadar hapis cezası istendi.
İddianamenin kabul edilmesinin ardından dede S.Ş.nin tutuksuz olarak yargılaması Diyarbakır 3ncü Ağır Ceza Mahkemesinde yapıldı. Davanın ilk duruşmasında ifadesi alınan sanık S.Ş., Mağdur benim torunumdur. Babası cezaevindedir. Torunum annesi evde olduğunda, kendi evlerinde kalırdı. Ara sıra da benim yanıma gelirdi. Annesi sabah işe gider, akşam geç saatlerde evine dönerdi. Mesaisi saat 17.00de bitmesine rağmen geç saatlere kadar evine gelmezdi. Ben kendisini bu hususta defalarca uyardım. Ayrıca evde ben yalnız yaşamıyorum. Gelinlerim, 4 oğlum ve 1 kızım daha vardır. Evimde halen başka torunum da bulunmaktadır. Suçlamayı kabul etmiyorum. Gelinim gece geç saatlere kadar eve gelmediği için bu durumu kocasına söylemekle uyardım. Bu nedenle iftira attığını düşünüyorum. Ben kesinlikle torunuma karşı cinsel tacizde bulunmadım dedi.
12.5 YIL HAPİS
Davanın karar celsesine sanık ve mağdur katılmazken, taraf avukatları hazır bulundu. Duruşmada esas hakkındaki görüşünü açıklayan savcı, sanığın torununa karşı cinsel istismar eylemini bir çok kez tekrarladığını belirtti. Adli Tıp Kurumu 6ıncı İhtisas Kurulu raporuna göre mağdurun ruh sağlığının bozulduğunu belirten savcı, sanığın cezalandırılmasını istedi.
Daha sonra kararını açıklayan mahkeme sanık S.Ş.yi torunu B.Ş.ye yönelik çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan 12.5 yıl hapis cezasına çarptırdı. Sanığın cezasında 2 kez artırım yapan mahkeme, yargılama sürecindeki olumlu davranışlarını göz önüne alarak bir kez de indirim uyguladı. Mahkeme sanığın kaçma ihtimalı bulunması nedeniyle hakkında yakalama kararı çıkarılmasına da hükmetti.