Arıtürk, Güney Afrika Cumhuriyetinin UADde açtığı davayı AA muhabirine değerlendirdi.
UADnin, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ile karıştırılmaması gerektiğini söyleyen Arıtürk, Roma Statüsüne tabi devletler tarafından oluşturulan UCMnin soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş ve saldırı suçlarından dolayı şahısları, Birleşmiş Milletlerin (BM) bir yargı organı olan UADnin ise Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi çerçevesinde devletleri yargıladığını, iki kurumun da Hollandanın Lahey kentinde bulunduğunu aktardı.
UCMde de İsrailin 27 Aralık 2008de Dökme Kurşun Operasyonu adı altında Gazzeye başlattığı saldırının sorumlularına ilişkin davanın 2009dan beri devam ettiğini dile getiren Arıtürk, 7 Ekim 2022ye kadar İsrailin işlediği suçların delillerinin de bu dosyaya sunulduğunu, ancak burada herhangi bir ilerleme yaşanmadığını belirtti.
İsrailin yaptığı lobi çalışmaları nedeniyle UCMde doğru düzgün bir aşamaya gelinemediğini vurgulayan Arıtürk, şöyle devam etti:
UADde açılan soykırım davası ise buna son verdi. Bu zamana kadar bırakın İsrail devletini, İsrailli bir eri bile yargılamaya tanıklık etmedi hiçbir uluslararası hukuk mahkemeleri. Hiçbir yerde yargılanamadılar. Bunların lobileri ve devletleri çok güçlü bir imaj verdiler. çünkü bağlantıları vardı ve bu bağlantılar sayesinde her defasında bunlardan sıyrıldılar. UCMde 2009dan beridir süregelen durumda bir arpa boyu yol alınamadı. Ama UADde hemen bir karar alındı ve bu kararla birlikte dava görüldü. Bu davanın önemi şu; İsrail devleti yargılanıyor. Bırakın erini, askerini veya oradaki rütbelisini. Uluslararası anlamda birçok suça bulaşmış, çocuklara tecavüz etmiş, öldürmüş, sivilleri öldürmüş, birçok sivil ve askeri yetkili olmasına rağmen işlem yapılmamış olan bir devletten bahsediyoruz ve bu devlet şu anda dünya kamuoyunun vicdanı önünde yargılanıyor. Bu onlar için inanılmaz bir durum.
ÖN MAHKEME NİTELİĞİNDE
Avukat Arıtürk, UADdeki davanın, İsrailin eylemlerinin durdurulması için acil tedbir kararı verilip verilmeyeceğine ilişkin ön mahkeme niteliğinde olduğunu, henüz bir yargılama yapılmadığının altını çizdi.
Önceki gün başlayan duruşmada Güney Afrikanın 15 BM özel çalışma grubunun hazırlamış olduğu rapor ve 21 BM gözlemcisinin raporu ile birlikte İsrailin soykırım suçuna dair iddialarını sunduğunu anımsatan Arıtürk, dün ise iddialara karşı savunma yapan İsrail temsilcilerinin komik bir şekilde soykırımı meşru müdafaaya dayandırmaya ve kendilerini mağdur taraf olarak göstermeye çalıştıklarını, Güney Afrikayı da İsrail ile birlikte hareket etmemekle suçladıklarını aktardı.
İsrailin 70 yılı aşkın süredir yapmış olduğu zulmü, katlettiği insanların, masum çocukların hesabını UADde vermeye başladığını ifade eden Arıtürk, Şu anda İsrail hem kendi içerisinde hem de uluslararası alanda panik halinde. Böyle bir şey beklemiyordu. Böyle bir davanın açılamayacağını, kabul edilemeyeceğini düşünüyordu. değerlendirmesinde bulundu.
Zeki Arıtürk, 11 Ocaktaki duruşmanın ilk günü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahunun yaptığı açıklamada Gazzeyi ilhak etmek, sivillere zarar vermek gibi bir amaçlarının olmadığını söylediğini belirterek, şöyle konuştu:
Daha önceki açıklamalarının tersi beyanda bulunmuştur. Düne kadar İsrail Cumhurbaşkanının ve yetkililerinin yapmış olduğu açıklamalarla bu açıklama arasında yüz seksen derecelik bir açı farkı olmasının yegane sebebi, Uluslararası Adalet Divanında yargılanıyor olmaları ve bununla ilgili bir ceza almaları durumunda 70 yıldan beri oluşturmuş oldukları yenilmez, güçlü İsrail algısının yerle yeksan olması. İsrailin kağıttan bir kaplan olduğu, anlamını yitiren bir devlet olduğu, dünya kamuoyunda da zalim bir yapısının olduğu açıkça ortaya çıktı.
DEVLETLER YAPTIRIM UYGULAMAK ZORUNDA KALACAK
UADnin vereceği kararın bağlayıcı olduğunu ve bu kararın BM Güvenlik Konseyine gideceğini kaydeden Arıtürk, 5 daimi Güvenlik Konseyi üyesinden (ABD, Rusya, çin, Fransa ve İngiltere) birinin veto etmesi durumunda bu kararın geçerli olmadığını ancak BM Genel Kuruluna gittiğinde bu kez devletlerin İsraile hukuki yaptırım uygulamak zorunda kalacaklarını bildirdi.
Arıtürk, Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesinin devletlere bu yükümlülüğü verdiğini aktararak, şunları dile getirdi:
Her ne kadar askeri bir müdahale yapılmayacaksa da devletler İsraile limanlarını kapatabilirler, ticaretin geçişini durdurabilirler. İsrail vatandaşlarının ülkelerine girmesini engelleyebilirler. Uluslararası para dolaşımını kendi açılarından kapatabilirler. Bunun gibi birçok yaptırım uygulayabilirler ve bu yaptırımların sonucunda İsrail dünyada yalnızlaşmış olur. Bir anda ekonomik alanda, bankacılık alanında dünyada durdurulmuş bir İsrailin artık yaşama şansının ne kadar olduğu malum. Dolayısıyla buradaki karar o kadar önemli bir karar ki Beyaz Saraydan sızan haberlere göre ABDnin çekimser oy kullanacağı, reddetmeyeceği ama kabul de etmeyip kararı uygulanabilir noktaya getireceğiyle ilgili bir algı da var.
AA