Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) ve Norveç Mülteci Konseyinin raporlarından alınan bilgiler, Batı Şerianın özellikle C bölgesinde giderek daha fazla sayıda Filistinlinin zorla yerinden edilme tehdidi altında yaşadığını ortaya koydu.
Batı Şeria ve Doğu Kudüsteki yaklaşık 300 yasa dışı ve kaçak yerleşim biriminde yaklaşık 700 bin Yahudi yerleşimci yaşıyor. Uluslararası hukuka göre Batı Şeria ve Doğu Kudüsteki Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı kabul ediliyor.
Bölgedeki Yahudi yerleşimciler tarafından Filistinlilerin özel arazileri üzerine inşa edilmiş onlarca derme çatma yerleşim birimi ise İsrail makamlarının izni olmaksızın inşa edildiği için İsrail yönetimine göre de yasa dışı sayılıyor. Ancak iş başına gelen İsrail hükümetleri, uluslararası hukuku çiğneyerek bu kaçak yerleşimleri de zaman içinde yasallaştırabiliyor.
YERLEŞİMCİ SALDIRILARINDAKİ ARTIŞ ENDİŞE VERİCİ
Uluslararası raporlara göre, Batı Şeriada bu yıl şimdiye kadar can ve mal kaybıyla sonuçlanan 592 Yahudi yerleşimci saldırısı kaydedildi. 2023ün ilk altı ayındaki yerleşimci saldırılarının aylık ortalaması, 2022nin tamamındaki yerleşimci saldırılarının aylık ortalamasından yüzde 39 daha yüksek.
Yahudi yerleşimci şiddeti ve toprak gaspı 2022-2023te yaklaşık 500 Filistinliyi yerinden etti.
2022den bu yana Batı Şerianın C bölgesinde artan yerleşimci saldırıları ve tacizler nedeniyle 263ü çocuk olmak üzere en az 488 Filistinli zorla yerinden edildi.
Yerlerinden edilen bu kişilerin 132si Ayn Samiyada, 35i Vadi es-Sigde, 21i Vedadiede, 46sı Lifcimde, 188i Ras et-Tinde, 54ü El-Bekada, 12si de Hirbet Bir el-İdde.
Sadece son bir haftada Ramallaha bağlı Ras et-Tin beldesindeki yerli bedevilerden 12 aile evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Ras et-Tindeki son olayda, 39u çocuk 89 kişiden oluşan Filistinli 12 aile, artan yerleşimci tacizi ile sindirmelerin ardından zorla yerinden edildi. İsrailli yerleşimciler, bu topluluğun otlak alanlarını gasp etti ve İsrail askeri üssünün yanında bir üzüm bağı kurdu. İsrail güçleri de belde sakinlerinin topraklarına erişimini engelledi.
Batı Şeriadaki yaklaşık 60 Filistinli topluluk, İsrailli yerleşimciler ve askerlerin uyguladığı şiddet, Tel Avivin yasa dışı yerleşim planları, gerçekleştirdiği imar ve genişletmeler dahil olmak üzere ayrımcı politikaları ve uygulamaları nedeniyle zorla yerinden edilme riskiyle karşı karşıya.
Filistin ile İsrail yönetimi arasında 1995te imzalanan İkinci Oslo Anlaşması çerçevesinde işgal altındaki Batı Şeria A, B ve C bölgelerine ayrılmıştı. Batı Şerianın yüzde 18ini kapsayan A bölgesinin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistine, yüzde 21lik B bölgesinin idari yönetimi Filistine güvenliği ise İsraile devredilirken, yüzde 61ini kapsayan C bölgesinin idare ve güvenliği İsraile bırakılmıştı.
YERLEŞİMCİLER TEHCİR TAKTİKLERİNDE UZMANLAŞTI
Norveç Mülteci Konseyi İletişim Danışmanı Shaina Low, yerleşimci şiddetinin, bu saldırılara karşı en savunmasız durumda olan Batı Şerianın C bölgesindeki Filistinlilerin yaşamını tüm yönleriyle etkilediğine dikkati çekti.
Low, Kaçak yerleşimlerin artan hızda kurulması ve Filistin topraklarının gaspı buradaki Filistinli toplulukları boğuyor, geçim kaynaklarını yok ediyor ve Filistinlilerin hayatlarını riske atıyor. dedi.
Low, yasa dışı yerleşim birimlerinde yaşayan Yahudi yerleşimcilerin, Filistinlilerin tarım arazilerine ulaşmalarını engellemek ve onları yerinden etmek için uyguladıkları taktiklerde uzmanlaştığını ifade ederek, şunları söyledi:
Bu uygulamaların, bir stratejinin parçası olduğunu düşünüyorum. Yerleşimcilerin, Filistinlileri gitmeye zorlamak için sürekli şiddet, sindirme, taciz ve yeni kaçak yerleşimler kurma gibi yöntemlerde ciddi biçimde uzmanlaştıklarını gördük. Filistinli topluluklar en sonunda yerlerinde kalmanın kendileri için güvenli olmadığını anlıyorlar. Normal hayatlarına geri dönemiyorlar ve ayrılmaktan başka çareleri kalmıyor.
İsrail ordusunun da buralarda yaşayan Yahudi yerleşimcilere koruma sağladığına dikkati çeken Low, şöyle devam etti:
Bu yıl boyunca geliştiğini gördüğümüz rahatsız edici eğilimlerden biri de, yalnızca yerleşimci saldırılarındaki artış değil, aynı zamanda İsrail askeri varlığıyla veya katılımıyla yaşanan yerleşimci saldırılarının oranı. Bu vakaların birçoğunda askerler, yerleşimcileri ya saldırıları sırasında koruyor ya da bu saldırılarda yerleşimcilerle birlikte yer alıyor.
Uluslararası hukuka göre, işgalci bir güç olarak İsrailin işgal altındaki nüfusun üyelerini kendi iradeleri dışında yaşadıkları yerlerden zorla tahliye etmesi yasak. Zorla terimi, fiziksel gücün yanı sıra şiddet korkusu verme, gözaltı, psikolojik baskı, tehdit veya gücün kötüye kullanılması anlamını da içeriyor.
Low, Uluslararası hukuka göre, işgal altındaki bir halk olarak Filistinliler korunma statüsündeki kişilerdir ve İsrailin onları, İsrailli yerleşimcilerin uyguladığı şiddetten korumak dahil olmak üzere koruma yükümlülüğü var. dedi.
ULUSLARARASI TOPLUMUN SORUMLULUĞU BULUNUYOR
İsrailin uluslararası hukuku hiçe sayarak Batı Şeriada Yahudi yerleşim birimleri inşasına devam etmesinin ve Filistinlilerin yerinden edilmesinin iki devletli çözüm imkanını da riske attığı uyarısında bulunan Low, sözlerini şöyle tamamladı:
Uluslararası toplumun, İsrailin şiddet uygulayan yerleşimcilerden hesap sormasını istemek için harekete geçme ve İsraili sorumlu tutma yükümlülüğü bulunuyor. Uluslararası toplum İsrailden hesap sormazsa, (Batı Şerianın) C bölgesinde Filistinli kalmayacak. Bu da uluslararası toplumun desteklediğini iddia ettiği iki devletli çözüm umutlarını sona erdirecektir.