Tüm anne babalar çocuklarının başarılı olmasını isterler. Onlar için birer gelecek planı hazırlarlar. çoğunlukla en az kendi ulaştıkları hedefler, hatta daha iyisi arzulanır. Bazen de ulaşamadıkları hedeflere çocuklarının vasıtasıyla ulaşmak isterler. Ancak çocuklarımız bizden farklıdır. Onlar kendi geleceklerini yaşayacaklardır, bizim onlar için planladığımızı değil.
OKUL BAŞARISI
Hayat şartlarının zorlaştığı, rekabetin arttığı günümüz koşullarında başarılı olmalarını nasıl sağlayabiliriz? Okul başarısı bunun için yeterli midir? Mutlu olsunlar yeter diyerek onları serbest mi bırakmalıyız? Yoksa hem derslerinde çok başarılı olmaları için bastırmalı, şartlarımızı sonuna kadar zorlayıp onları en iyi okullara mı göndermeliyiz? Bunun sonunda artan beklentimizi karşılayamadığında çocuğumuzdan bunun acısını çıkartacaksak bu hiç de iyi bir fikir değildir. Sadece okul başarısı hayatta yeterli değil diyorsak onu hafta sonları spora, sosyal faaliyetlere mi taşıyacağız? Böylece zaten bir arada olabildiğimiz tek zaman olan hafta sonları da koşuşturmayla mı geçecek? Günümüzün ebeveynleri gerçekten zor durumda. Hem akademik yönden başarılı, hem sosyal hem duygusal yönden sağlıklı bireyler yetiştirmeye çalışmak kolay değil.
Başarı nedir? Kupalar kaldırmak mıdır başarılı olmak? Başarı yarışlarda birinci olmak değildir. Başarı, kişinin yetenekleri oranında potansiyelini geliştirebilmesidir. Günden güne daha iyiye gitmektir. Başarısızlık ise çocuğun potansiyeli ile elde ettiği notlar arasındaki uyumsuzluktur.
ANNE VE BABA
Anne babaları en çok kızdıran şey, çocuğun düşük notlarını umursamamasıdır. Oysa çoğu çocuk umursamaz davranarak kendisi için zor olan bu durumla baş etmeye çalışmaktadır. Kimi çocuklar başarısızlıktan kendilerini sorumlu tutmazlar. Ya öğretmen takmıştır, ya arkadaşları konuştuğu için derste dikkati dağılmıştır ya da öğretmen zor sormuştur. Aslında durumu nasıl düzelteceklerini bilemediklerinden hem kendilerine hem çevrelerindekilere bu gerekçeleri bulurlar. Bazen çocuk, başarısızlığının sebeplerini gerçekten bilmez. Bu durumda anne babanın altta yatan nedenleri bulması ve çözmesi gerekir. çocuğun organik veya psikolojik bir sorunu mu var? Dikkat dağınıklığı veya öğrenme güçlüğü mü yaşıyor? Arkadaşlarıyla mı bir sorunu var? Sorun ev ortamıyla ilgili de olabilir. Kardeş kıskançlığı mı, nasıl çalışacağını mı bilmiyor, evdeki huzursuz bir atmosfer nedeniyle üzüntüden kendini derslerine mi veremiyor, anne baba ilgisiz mi? Yoksa okul çocuğun potansiyeline mi uygun değil? çözüme ulaşmak için ailenin bunları iyice anlaması, gerekirse bir uzmandan destek alması gerekir.
AİLEDEKİ İLGİ ORANI
Bazı aileler okul ve okumaya çok önem verirken, bazısı vermez. Ailenin ilgisizliği çocukta motivasyon kaybına neden olur. çocuk okuldan eve geldiğinde onun ödevleriyle, okulda ne yaptığıyla, aç veya tok olup olmadığıyla ilgilenen olmadığında çocuk okula karşı ilgisini kolaylıkla kaybedebilir. Başarısının karşılığında ödülü, başarısızlık karşısında da cezayı görmelidir. İlgisizlik kadar otoriter ve sert tutum da çocuğa zarar verir. Bu tip ailelerde çocuğun hatası hoşgörüyle karşılanmaz. çocuk sık sık eleştirilir, karşılaştırılır, azarlanır ve hatta cezalandırılır. Anlayışsız bu tuttum çocuğun korkuyla yaşamasına, kendine güvenmeyen, söz hakkı olmayan bir birey haline dönüşmesine ya da isyankar ve zorba olmasına neden olur. Bazı aileler de baskıcı olmanın tam tersi bir davranış gösterir. çocuklarını özgür bırakırlarsa özgüveni yüksek bir çocuk yetiştirebileceklerini sanırlar. Ancak bu durum otoriter yaklaşımdan daha kötü sonuç verir. Her istediği yapılan, çaba harcamadan, sorumluluk almadan her hakka sahip olan çocuklar derslerini çalışmaya da ihtiyaç duymazlar. çünkü bir ideale, amaca sahip değillerdir. Geç yatar, istediği saate kadar oynar, belli bir programı yoktur. Ona özel yemek pişer, istemediği zaman okula gitmez. Oyuncaklar çabasının ve çalışmasının sonucu değildir. İhtiyaç bile duymadığı pek çok şeye sahip olan bu çocuğun başarılı olması beklenebilir mi?
BİLGİDEN YOKSUN
çalışmak, kazanmak, çaba harcamak gibi kavramlardan yoksun büyüyen çocukların günümüzde sayısı oldukça fazla. çalışan ebeveynlerin zamansızlıktan çocuklarıyla ilgilenememeleri, ayırdıkları sınırlı vakitte de sorun çıkmaması için birçok isteğe göz yummaları sonucu saygısız, çalışma alışkanlığı gelişmemiş, kendini hep haklı gören, otoriteyi umursamayan bir nesil yetişmekte. Bu ailelerin süratle çocuğun hayatına bir düzen getirmeleri, olanakları sınırlayıp ona üstesinden gelebileceği sorumluluklar vermeleri, çocuğun direnişleri karşısında yılmamaları ve kararlı davranmaları gerekir. Sadece ders konusunda değil, insan ilişkilerinde de sevgi ve saygıyı öğretmek, spor yapmasını sağlamak çocuğun enerjisini artıracaktır. Hayatını düzene sokarken eğlence ve görevleri orantılı bir şekilde dağıtmak gerekir. Hele günümüzde elektronik ve bilgisayarla iç içe büyüyen çocukların zamanlarını ayarlamayı öğrenmeleri şarttır. Yoksa internette geçirdikleri vakit onların tüm enerjisini tüketir.
Bazı çocuklar sınıf seviyesinin altında veya üstünde gelişim gösterirler. Bu durumda ders programı ona uygun olmaz. çocuk sıkılır, okulu ve dersi sevmez. Başarısız olduğunda da tembel olarak adlandırılır. Bu çocuklar için özel programlar hazırlanmalı, yetenek düzeyleri, ilgi alanları göz önünde tutulmalıdır.
ÖĞRETMEN İLİŞKİSİ
Kuşkusuz öğretmenin öğrencisiyle kurduğu ilişki en az ailelerin davranışları kadar önemlidir. Öğrencilerinin gelişim düzeyini bilerek, yetenek ve ilgilerine göre programlar hazırlayan, ilgili ve tecrübeli öğretmenler çalışma alışkanlığını kazandırmak konusunda temel bir işlevi yerine getirir. Özellikle öğrencinin ilgi ve dikkatini uyanık tutabilen, çabayı görüp teşvik eden öğretmenler okulu ve okumayı çocuklara sevdirir.
SEVGİ EN ÖNEMLİSİ
Özetle, ailesini, okulunu, öğretmenini, arkadaşlarını seven, sevildiğini bilen, çalışma alışkanlığı kazanmış, düzenli ve programlı olan, neyi neden öğrendiğini bilen çocuklar öğrenmeye açık olurlar. Araştırmayı ve bilgiye ulaşmayı isterler. Bir hedef uğruna çalışırlar. Bunun karşılığını aldıklarında öğrenme arzuları kamçılanır. çalışmaktan zevk alırlar. Bu çocuklar başarılı olurlar. Başarısızlık ise sadece çocuğa ait bir sonuç olamaz.
Mutlaka öncesinde ailenin uyanık olması, çocuğunu iyi takip etmesi gerekir. Takip edilen yol başarısızlığa doğru gidiyorsa, bunun nedenleri araştırılıp gereken önlemler zamanında alınmalıdır. Kötü bir karneyle karşılaşıldığında tepki vermek için artık çok geçtir. Asıl suçlu hiçbir zaman çocuk değildir.