Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, geçen yıl 50 bin çocuğa üstün yetenekli tanısı konuldu. Özel merkezlerde zeka testleri yapılmış ve üstün yetenekli tanısı konulmuş çocuk sayısının toplamı ise bilinmiyor. Tespit edilenler şanlıysa ve ekonomik güçleri yetiyorsa, özel eğitim alabiliyorlar. Ancak tanı almamış, özel eğitim imkânına sahip olmayan binlerce çocuk ise sistemde kaybolup gidiyor.
>Durum böyle olunca, ailelere de büyük sorumluluklar düşüyor. Üstün yetenekli çocuğun özelliklerini anlamak aslında çok da güç değil. Uzmanlara ve üstün çocuk sahibi ailelere göre göre, erken okuyup yazma, ders başarısı her zaman gösterge değil. Başka belirtiler de var. Üstün tanısı uzmanlarca konulduktan sonra ise ipuçlarını hiç bırakmamak ve çocuğa hayat boyu destekte bulunmak gerekiyor. Üstün yetenekli çocuk için ailelerin de çoğu zaman üstün performans göstermesi gerekiyor .
>Uzmana başvurun
>Prof. Dr. Ümit Davaslıgile göre çocukların üstün yetenekli olduklarına dair belirtileri bebeklikten itibaren görmek mümkün ancak bu belirtilerin tümünün bir çocukta toplanması gerekmiyor. Okul çağına gelmeden kendi başına okumayı öğrenen çocuklar olduğu gibi okulda okuma yazma öğrenen çocuklar da var. Erken okuma, yazma belirtisi mutlaka bir üstün yetenek belirtisi değil. Üstün yetenekli çocuklar genellikle yüksek fiziki enerjiye sahip. Bu nedenle hiperaktivite ile karıştırılabiliyor. Üstünler, hiperaktif çocuklardan farklı olarak ilgilendikleri alanda dikkatlerini yoğunlaştırabiliyor.
>Ailelere dikkat çağrısı
>Çocuğunun üstün yetenekli olduğuna dair belirtilerden şüphelenen ailelerin uzmana başvurması gerekiyor. Davaslıgil, aileleri üniversitelerdeki üstün zekâlılar eğitimi anabilim dallarına, çocuk psikiyatristlerine veya Rehberlik Araştırma Merkezlerine (RAM) yönlendiriyor. Üstün yetenekli çocuk sahibi ailelerin dikkat etmesi gereken pek çok nokta var. Davaslıgil bunları şöyle özetliyor:
>Çocukların merakının giderilmesine özen göstermeliler. İyi birer dinleyici olarak da anne-babalar üstün çocuklarına destek sağlayabilirler. Zekâ düzeyleri yüksek diye sosyal ve duygusal açıdan kaldıramayacakları sorumlulukları onlara yüklememeliler. Eğer üstün çocuğa yaşıtlarıyla etkileşim içinde olma fırsatı verilmezse, sosyalleşme açısından uyumsuzluk beklenebilir. Çoğu zaman üstün çocuklar yalnız çocuklar olarak karşımıza çıkarlar. İşte anne-babalar bu tür çocuklarının bu alanda sorunlar yaşamamaları için, onların zihinsel düzeyde iletişim kuracakları ve aynı zamanda da sosyal etkileşim içinde olacakları bir arkadaş grubuna sahip olmaları konusunda imkânlar yaratmalılar. Eğer bu iki işlevi aynı arkadaş grubu karşılayamıyorsa, o zaman iki farklı arkadaş grubuna gereksinim vardır.
>Disiplin ve doğru çalışma alışkanlığı kurulmalı
>Davaslıgil, üstün çocuklar üstünlüklerinden dolayı özel imtiyazlara sahip olmaması gerektiğini de vurguluyor:
>Anne-babalar genellikle zihinsel üstünlüğün üzerinde dururlar ve spor, dans, oyun için gerekli basit harekî becerilerin geliştirilmesi için fırsat yaratmazlar. Bunun sonucunda da çocuklar gülünç duruma düşmemek amacıyla, çeşitli spor, dans ve oyunları denemekte isteksiz kalırlar ve normal yaşıtlarıyla ortak bir noktada buluşma olasılıklarını azaltırlar. Üstün çocukların potansiyalleri oranında başarı gösterememelerinin başlıca nedenlerinden biri çalışma alışkanlığına sahip olmamaları. Bu nedenle, çocuklarına iç disiplin kazandırarak doğru çalışma alışkanlığını yerleştirme görevi de ailelere düşüyor.