Faiz oranlarının yüzde 50ye çıkması, Para Politikaları Kurulu tarafından enflasyonun düşürülmesine yönelik bir adım olarak görülüyor. Ancak, Ekonomim yazarı Alaattin Aktaşa göre, geçmişte düşük faiz politikalarının yol açtığı hayat pahalılığı, enflasyonun düşmesiyle kolayca ortadan kalkmayacak.
Geçmişin İzleri: Faiz İndirimi ve Sonuçları
Ülke genelinde son iki-üç yıldır en çok konuşulan konuların başında enflasyon ve hayat pahalılığı geliyor. Aktaşa göre, bu durumun temel nedeni, faiz oranlarıyla oynanması ve bu durumun döviz kurlarında artışa sebep olması. 2021in eylül ayında başlayan ve geçen yıla kadar devam eden faiz indirimi sürecinin yarattığı sıkıntılar, halen yaşanıyor.
Faiz ve Hayat Pahalılığı Dengesi
Türkiye, enflasyon ve hayat pahalılığı konusunda dünyadan ayrışıyor. Faiz indirimlerinin yol açtığı tahribat, yıllar sonra dahi hala hissediliyor. Faiz oranlarının yüzde 19dan aşağı indirilmesi, o dönemdeki şartlara göre oldukça cazip görünse de, şu anki faiz oranlarıyla kıyaslandığında gerçekten yetersiz kalıyor.
Hayat Pahalılığının Gerçek Yüzü
Aktaş, enflasyonun düşürülebileceğini ancak hayat pahalılığının tamamen ortadan kaldırılamayacağını vurguluyor. Fiyat-gelir dengesi bozulduğunda, gelir artışları sadece fiyat artışları kadar olabilir. Bu durumda, eski günlere dönüş artık mümkün değil.
Hayat Pahalılığıyla Baş Etme Yolları
Her ne kadar enflasyon düşürülebilse de, hayat pahalılığına karşı mücadele etmek zorunda kalacağız. Gelirler artsa da, fiyatlar da artacak ve bu dengeyi sağlamak her zaman zor olacak. Ancak, tasarruf yapma, bütçe planlama ve gereksiz harcamalardan kaçınma gibi adımlarla hayat pahalılığıyla daha iyi başa çıkabiliriz.
Alaattin Aktaşın değerlendirmesi, faiz politikalarının enflasyon üzerindeki etkilerini ve hayat pahalılığının gerçek yüzünü gözler önüne seriyor. Ekonomik belirsizliklerle baş etmek her zaman zor olsa da, doğru adımlarla ve sağlam bir ekonomik planlamayla bu zorlukların üstesinden gelebiliriz.