Açıklamada, yasanın neredeyse tamamının geçmiş yönetmelik ve tüzüklere dayandığı belirtilerek, kimi noktalarda ise o düzenlemelerden de geriye gidildiği savunuldu.
İŞÇİ ÖLÜMLERİ
Yasa’nın AB ve ILO normlarına uyumun gereği müstakil hale getirilmesinden başka bir yeniliği olmadığı öne sürülerek, ’’Yasa, bu anlayış ve bu içerikle onar onar gerçekleşen işçi ölümlerini engelleyebilecek dinamiklerin önünü açmamaktadır. Yasa, çalışan sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin 50 ve daha az işçi çalışan işyerlerini ve kamu çalışanlarını kapsaması dışında ülkemizin ihtiyaçlarını karşılayacak düzenlemenin çok uzağındadır’’ değerlendirmesi yapıldı.
Çalışma hakkının kullanılmasında, çalışanın beden bütünlüğünü ve sağlığını bozacak etkilerden işyerinin arındırılmasının esas olduğuna dikkat çekilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
’’İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanında yeterli ve kalıcı sonuçlara ulaşabilmek için, işten kaynaklanan ya da işle bağlantılı olarak meydana gelen kazaları, hastalıkları ya da sağlıkla ilgili diğer sorunları önlemeye dönük ulusal düzeyde, sistematik bir politikanın yaşama geçirilmesi zorunludur. Tehlike ve riskleri minimum düzeye indirmeye çaba sarf edecek bu yaklaşım, kaza ve hastalıkların neden olduğu yıkımları azaltacak, iş ile ilgili ortam ve koşulları iyileştirecektir.
SORUNLU SİSTEM
Yasa, sorunlu bir sistem üzerinden, çalışanların sağlığı ve güvenliği alanında yaşanan sorunları çözebilmesi ve arzu edilen normlara ulaşabilmesi hedefinden oldukça uzak olduğu gibi, var olan sorunların daha da derinleşmesine neden olacağını düşündürmektedir. Ayrıca, hiçbir net çerçeve belirtilmeksizin pek çok temel alanın yönetmeliklere bırakılması yasama yetkisinin devri olduğu gibi çalışanların Çalışma Bakanlığı’nın insafına terk edilmiştir.’’