Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, ’’Bugün her ne kadar karşılıklı heyetler halinde oturmuş olsak da masanın diğer tarafı ile bu tarafı bizim için aynıdır. Çünkü biz rakip değiliz, aynı gemide bulunduğumuzun bilincindeyiz’’ dedi.
Kamu görevlileri sendikaları ile Hükümet arasındaki toplu sözleşme görüşmelerinin ilk oturumu Bakanlıktaki Eşref Moralı Toplantı Salonu’nda başladı.
Toplantının açılışında konuşan Bakan Çelik, 12 Eylül’de yapılan referandumun en önemli sonuçları arasında kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı tanınmasının da yer aldığını belirtti. Toplu sözleşme sistemini mümkün kılan kanunun hazırlık sürecinin sosyal tarafların katılımıyla yürütüldüğünü ifade eden Çelik, tasarının Başbakanlığa ve TBMM’ye intikal etmesine ilişkin bütün süreçlerde sosyal tarafların katkıları alındığını anlattı.
Kamu yönetiminde yöneten-yönetilen ayrımından çok birlikte yönetim anlayışının egemen olmaya başladığını dile getiren Çelik, açıklık, hesap verebilirlik, demokratik yönetim gibi kavram ve ilkelerin, sivil toplum kuruluşları ile yönetilenlerin idari süreçlere daha fazla iştirak ettikleri bir yapıyı zorunlu kıldığını söyledi.
Kamu kaynaklarının yöneticilerin elinde bir ayrıcalık değil, verilmiş bir emanet olduğuna işaret eden Çelik, hep daha iyiyi bulmayı amaçladıklarını vurguladı.
Bugün kamu görevleri sendikacılığı açısından gelinen noktayı eleştirenler de olabileceğini belirten Çelik, yapılan eleştirilerin daha iyiye ulaşma çabası olduğunu düşündüklerini ifade etti.
Kamu çalışanlarının daha iyiyi hak ettiğini anlatan Çelik, ’’Önümüzdeki süreçte inşallah bunlar da gerçekleşecektir’’ dedi.
Son 10 yılda gerçekleştirilen toplu görüşmelerde Hükümet adına verilen sözlerin tamamının gerçekleştirildiğine işaret eden Çelik, kamu personel sistemini ilgilendiren 65 konuda önemli düzenlemelerin yapıldığını vurguladı.
Çelik, dün yapılan özürlü memur sınavına yaklaşık 60 bin adayı katıldığını dile getirerek, bunlardan yaklaşık 5 bininin atamasının kısa sürede gerçekleştirileceği müjdesini verdi.
Kamu personelinin özlük haklarını düzenleyen bir çok mevzuatta kamu çalışanlarının beklentilerine uygun düzenlemeler yapıldığını söyleyen Çelik, yapılanların toplu görüşmelerin de kazanımları olduğuna dikkati çekti.
Pazarlık süreci, 2009’daki mutabakat çerçevesinde gerçekleştiriliyor
Bakan Çelik, bugün başlatılan toplu pazarlık sürecinin 2009 yılında taraflar arasında varılan mutabakat çerçevesinde gerçekleştirilen kamu görevlilerinin sendikal ve demokratik hakları çalıştayının neticesi olduğunu belirtti.
Küresel ekonomik krizin bütün dünyayı etkilediğini ifade eden Çelik, henüz krizin bitmediğini söyledi. Türkiye’nin alınan ekonomik tedbirler sayesinde krizi hafif hissettiğine işaret eden Çelik, kriz sebebiyle pek çok Avrupa ülkesinde kamu harcamalarında kısıtlamaya gidildiğini, ücretlerin dondurulduğunu, işten çıkarmalar gerçekleştiğini anlattı.
Bütün bu gelişmelere rağmen 10 yıllık dönemde kamu personelinin enflasyona ezdirilmediğini vurgulayan Çelik, ’’2002 yılında aile yardımı dahil en düşük devlet memuru aylığı 392 TL iken 2012 yılı ocak ayı itibariyle aile yardımı dahil en düşük devlet memuru aylığı bin 633 TL’ye çıkmıştır. 2002 yılında aile yardımı dahil ortalama devlet memur aylığı 578 TL iken 2012 ocak ayı itibariyle aile yardımı dahil ortalama devlet memuru aylığı bin 894 TL’ye çıkmıştır’’ diye konuştu.
Bakan Çelik, en düşük devlet memuru aylığında enflasyondan arındırılmış bir şekilde 2003’te yüzde 5,4, 2004’te yüzde 2,9, 2005’te yüzde 5,4, 2006’da yüzde 11,7, 2007’de yüzde 1,7, 2008’de yüzde 11,9, 2009’da yüzde 2, 2010’da binde 2, 2011 yılında yüzde 7,1 oranında reel artış sağlandığını vurguladı.
2002 yılında en yüksek devlet memuru aylığının en düşük devlet memuru aylığının 7 katı olduğuna işaret eden Çelik, 2012 yılının ocak ayında bu oranın 3,9 kata düştüğünü söyledi.
’’Başka ülkelerdeki mevzuatı inceledik’’
Toplu sözleşme hakkının kullanımına ilişkin yasa çalışmaları sırasında başka ülkelerde örgütlenme ve toplu pazarlık hakkının kullanımına ilişkin mevzuatın incelendiğini anlatan Çelik, Almanya’da federal düzeyde çalışan 130 bin kamu görevlisinin toplu sözleşme ve grev hakkı kapsamı dışında tutulduğunu, kamu görevlileri için ayrı bir yasa bulunmadığını, imzalanan toplu sözleşmelerden bütün kamu çalışanlarının yararlandığını söyledi.
Hollanda’da imzalanan toplu sözleşmelerin doğrudan yürürlüğe girdiğini belirten Çelik, İngiltere’de ise hükümetin onayı arandığını ifade etti.
Kamu görevlilerin örgütlenme hakkının kullanımında veya toplu pazarlık uygulamalarında uyuşmazlık halinde izlenmesi öngörülen yol ve yöntemlerde, metinlerin yürürlüğe girme usullerinde bütün ülkelerde uygulanan tek bir yöntemden bahsetme imkanı olmadığını anlatan Çelik, ’’4788 sayılı kanunda değişiklik yapan 6229 sayılı kanunun dünya üzerindeki örneklerinden geri bir düzenleme olmadığı hatta bazı açılardan ilgili ülke uygulamalarından daha ileri hükümler getirdiği söylenebilir’’ ifadesini kullandı.
’’Masanın diğer tarafı ile bu tarafı bizim için aynıdır’’
Bakan Çelik, 10 yıldır yürütülen sürecin adı toplu görüşme olsa da verilen sözlerin yerine getirildiğini söyledi.
Çelik, şöyle devam etti:
’’Şimdi ise müzakerelerimize toplu sözleşme görüşmeleri adı altında devam edeceğiz. Kamu görevlileri sendika ve konfederasyonlarımız toplumun en eğitimli kesimini temsil eden sivil toplum kuruluşları olarak demokratik yönetim anlayışına ve olgunluğuna sahip organizasyonlardır. Bugün her ne kadar karşılıklı heyetler halinde oturmuş olsak da masanın diğer tarafı ile bu tarafı bizim için aynıdır. Çünkü biz rakip değiliz, aynı gemide bulunduğumuzun bilincindeyiz. Bu masa, kamu yönetimi ile kamu çalışanlarını temsil eden sivil toplum kuruluşlarının birbirini daha iyi anladığı, kendisini diğerinin yerine koyduğu empati platformudur.
İdareci çalışanı, çalışan da idareciyi anlayacaktır inancındayım. Hepimiz burada bir karara varırken hem ülkemizin içindeki durumu, hem de dünya ekonomisinin nasıl bir seyir izlediğini tabii ki göz önüne alacağız. Bizler sayıları milyonları bulan kamu çalışanlarımızın ve emeklilerimizin sorunları göz ardı etmeyeceğiz. Ancak bunu yaparken yatırımlarımızı da, ülkemizin geleceğini de, kamu çalışanları dışındaki toplum kesimlerinin beklentilerini de göz önünde bulundurmak zorundayız. Zira, çiftçimizin, esnafımızın, sanayicimizin, işsizimizin, öğrencilerimizin de hükümetimizden beklentileri bulunmaktadır. Hepimizin seyahat ettiği bu geminin bizim dışımızda da sakinleri bulunduğunu unutmadan hareket etmeliyiz. Bugün başlattığımız bu sürecin olgunluk içinde tamamlanacağına gönülden inanıyorum. İnşallah müzakerelerin bu masada karara bağlanacağı umudunu taşıyorum.’’