Bayraktar, Türkiye, bağ alanları büyüklüğünde 5, üretimde 6. sırada. Ama üzümün anavatanı Anadolu. Üzümde çeşit sayısı korunmalı, geçmişte sökülmüş bağ alanları yeniden kurulmalıdır. dedi.
Konuyla ilgili yazılı açıklama yapan TZOB Başkanı, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün 2011 yılı verilerine göre üzüm üretiminde 9 milyon 67 bin tonla Çinin ilk sırayı aldığını bunu 7 milyon 115 bin 500 tonla İtalya’nın, 6 milyon 756 bin 449 tonla ABD’nin, 6 milyon 588 bin 904 tonla Fransa’nın, 5 milyon 809 bin 315 tonla İspanyanın izlediğini kaydetti. Bayraktar, Türkiyenin 2011 yılında 4 milyon 296 bin 351 tonla altıncı, Şilinin 3 milyon 149 bin 380 tonla yedinci, Arjantinin 2 milyon 750 bin tonla sekizinci, İranın 2 milyon 240 bin tonla dokuzuncu, Avustralyanın 1 milyon 715 bin 717 tonla onuncu sırada bulunduğunu belirtti.
TÜRKİYE BAĞ ALANINDA 5. SIRADA
Türkiyenin 472 bin 545 hektar olan bağ alanıyla 963 bin 95 hektar bağ alanı olan İspanyanın, 764 bin 124 hektar bağ alanı olan Fransanın, 725 bin 353 hektar bağ alanı olan İtalyanın ve 596 bin 900 hektar bağ alanı olan Çinin ardından beşinci sırada yer aldığı bilgisini veren Bayraktar, dünya nüfusunun yüzde 1,1ini barındıran Türkiyenin dünya üzüm üretiminin yüzde 6,22sini karşıladığını vurguladı.
REKOLTEDE AZALMA BEKLENTİSİ
Bu sene üzüm üretimin, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) birinci tahminlerine göre, geçen yıla oranla yüzde 2,4 azalmayla 4 milyon 185 bin 126 tondan 4 milyon 85 bin tona inmesinin beklendiğini belirten Bayraktar, Toplam meyve üretiminin yüzde 22,5i üzümden oluşuyor. Manisa gibi bazı üzüm üretim bölgelerinde kışın don, ilkbaharda dolu olması, hasat zamanı da yağmur yağması rekolteyi önemli ölçüde düşürdü. dedi.
Dünyada bağcılık için en elverişli iklim kuşağında yer alan Türkiyenin en fazla bağ alanlarının Manisa, Denizli, Kahramanmaraş , Mersin, Gaziantep, Diyarbakır, Nevşehir, Mardin, Şanlıurfa, Karaman, Kilis, Elazığ, İzmir, Adıyaman, Bursa, Konya, Çorum, Kayseri, Malatya, Isparta, Ankara, Tokat, Adana, Çanakkale, Uşak, Batman, Hatay, Yozgat, Niğde, Antalya, Tekirdağ, Sakarya, Aksaray, Burdur ve Balıkesirde bulunduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
Özellikle 1980 sonrası gerileme yaşayan bağcılık, son yıllarda modern üretim tekniklerinin uygulanması ve yatırımların artmasıyla gelişmeye başladı. 1970li yılların başında bağ alanlarının büyüklüğü 860 bin hektardı. O tarihten bu yana bağ alanları yüzde 45 azaldı. Bu alanlar korunsaydı Türkiye bağ alanı büyüklüğünde İspanyanın ardından dünya ikincisi olurdu. 2011 yılında üretilen üzümün yüzde 48i sofralık, yüzde 33ü kurutmalık, yüzde 10u pekmez, pestil, sucuk, şıra ve yüzde 9u da şaraplık üzümdür. Ülkemiz nüfusu sürekli artış göstermesine rağmen kişi başına üzüm tüketimimiz artmamış, aksine azalmıştır. 1990ların başında yaklaşık 45 kilogram olan kişi başı üzüm tüketimi günümüzde 34,8 kilograma inmiştir. Çekirdeksiz kuru üzümde ise iç tüketim toplam 20-25 bin tondur.
BAĞLARI KORUMAK İÇİN TEMİZ VE SAĞLIKLI FİDAN
Bağlarda özellikle bakteriyel hastalıklar, virüs hastalıkları ve floksera zararlısına karşı ilaçlı mücadelenin yapılamadığını, bu nedenle virüs ve bakteriyel hastalıklara karşı en etkin yöntemin temiz ve sağlıklı fidan kullanımı olduğunu belirten Bayraktar, Floksera ve nematodlar için dayanıklı anaçları ile bağların tesis edilmesi gerekmektedir. Aşılı asma fidan üretiminde en büyük sorun yetersizliktir. Aşılı fidan talebi yılda 8-10 milyon adettir ancak üretim talebi karşılayamamaktadır. diye konuştu.
EMANETE VERMEYİN ÜZÜMÜ DEPOLARDA TUTUN
Arz fazlası ürünün, fiyatın düşmesi dolayısıyla döviz kaybına, üreticinin ve ülkenin zarar etmesine neden olduğunu bildiren Bayraktar, Çekirdeksiz üzümdeki rekolteye bağlı olarak arz talep dengesinin bozulması, üreticilerimiz aleyhine işlemekte ve bir yıllık emeklerinin sonucunda maliyetin altında ürün satmak zorunda kalmakta veya ürün toplanmadan bağda kalmaktadır. Üreticimiz üzümü emanete vermez, ihtiyacı kadar olan malı satışa çıkarıp geri kalanını depoları veya ziraat odaları depolarında tutarsa fiyat düşmez. şeklinde konuştu.
CİHAN