Anayasa Mahkemesi, Diyarbakır eski Belediye Başkanı, eski Milletvekili Osman Baydemirin TBMM kürsüsünde yaptığı konuşmaya disiplin cezası verilmesinin ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna ilişkin başvurusunu karara bağladı. AYM Başkanı Zühtü Arslan ve 5 üye karşı oy kullandı.
Diyarbakır eski Belediye Başkanı ve eski Milletvekili Osman Baydemir, TBMMde yaptığı bir konuşma nedeniyle disiplin cezası verilmesiyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuru sonuçlandı.
Süreç şöyle gelişti: O dönem Şanlıurfa Milletvekili olan Osman Baydemir, 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmelerindeki konuşmasında Ben Kürt halkının bir evladı olarak, Kürdistandan gelen bir temsilci olarak benim şöyle bir rolüm var ifadesini kullandı.
Bunun üzerine, oy çokluğuyla Baydemirin Meclisten iki birleşim geçici çıkarılmasına ve bir aylık ödenek ve yolluğunun üçte ikisinin kesilmesine karar verildi. Bu karar üzerine Baydemir, Genel Kurul salonunu terk etti.
Osman Baydemir, konuyu Anayasa Mahkemesine taşıdı. Dilekçesinde yasama faaliyeti sırasında sarf ettiği sözleri nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini savundu.
Yüksek Mahkeme inceleme sonunda, 6ya karşı 9 çoğunluk oyuyla Baydemirin iddiasını reddetti. çoğunluğa göre TBMMnin disiplin cezası kararı, Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler kapsamında yer alıyordu.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Üyeler Hasan Tahsin Gökcan, Engin Yıldırım, Emin Kuz, Yusuf Şevki Hakyemez ve Kenan Yaşar karşı oy kullandı.
YASAMA İŞLEMLERİ YARGI DENETİMİ DIŞINDA DEĞİL
Başkan Zühtü Arslanın karşı oy metninde şu ifadeler dikkat çekti: Öncelikle belirtmek gerekir ki, Anayasanın 148. maddesi herkesin Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuru yapabilmesini öngörmektedir.
Anayasada herhangi bir yasama işleminin yargı denetimi dışında bırakıldığına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu kapsamda İçtüzük uygulanarak milletvekillerine disiplin cezası verilmesi şeklindeki işlemlerin yargıya kapalı olduğuna dair de herhangi bir anayasal düzenleme yoktur.
Esasen milletvekilliğinin düşürülmesine ve dokunulmazlığın kaldırılmasına yönelik parlamento kararlarının Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenmesine ilişkin özel düzenlemelerin bulunması -bunların dışındaki işlemlere ilişkin Anayasa Mahkemesinden iptal talebinde bulunulamayacağı anlamına gelebilirse de- milletvekillerinin temel hak ve özgürlüklerine yönelik diğer müdahalelerin olağan yargı denetimine kapatıldığı anlamına gelmemektedir.
İçTÜZÜK UYGULAMALARI DA BİREYSEL BAŞVURU KAPSAMINDADIR
Başvurucuya bir kanun hükmüne dayanılarak disiplin cezası verilmiş olsaydı, Mahkememiz muhtemelen başvuruyu doğrudan yasama işlemine veya Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemlere karşı yapılmış bir başvuru olarak değerlendirmeyecek ve kabul edilemez bulmayacaktı.
Bu sebeple Anayasa Mahkemesinin tipik bir yasama işlemi olan kanunun uygulanmasından kaynaklanan şikayetleri incelediği halde, İçtüzük hükümlerinin somut olarak milletvekillerine uygulanmasına yönelik işlemleri bireysel başvurunun kapsamı dışına çıkarmasını bu kurumun amacıyla bağdaştırmak mümkün değildir.
Kısacası milletvekillerinin temel hak ve özgürlüklerini kişisel olarak ve doğrudan etkileyen parlamento kararları bireysel başvuruya konu olabilir. Bunu engelleyen hiçbir anayasal veya yasal düzenleme bulunmamaktadır.
ÖNGÖRÜLEBİLİR DEĞİL
Tersine Anayasanın 148. maddesinde yer alan kamu gücü kavramı kapsamında bu gücü kullanan yasama organının da bulunduğu hususunda tereddüt yoktur.
Başvuruya konu parlamento kararının dayanağı olan İçtüzük hükmünün belirli ve öngörülebilir olmaması nedeniyle ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan gerekçelerle başvurunun kabul edilebilir olduğunu ve başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini düşündüğümden çoğunluğun kararına katılmıyorum.