AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) Üyesi Orhan Miroğlu, Diyarbakır Cezaevinin müze yapılması kararına ilişkin, Biz burayı yıkmıyoruz. Burayı kısmen hafıza mekanı olarak düzenliyoruz kısmen de genç kuşakların burada hem olup bitenleri öğrenebileceği hem de öğrendikleri şeylere saplanıp kalmadan geleceğe bakma ufku kazanabilecekleri kültürel alanlara çevirmek istiyoruz. dedi.
Miroğlu, 12 Eylül darbesi sonrası işkencelerle anılan ve kendisinin de bir süre tutulduğu Diyarbakır Cezaevinin mülkiyetinin müze yapılmak üzere Kültür ve Turizm Bakanlığına devredilmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın geçen yıl kente geldiğinde Diyarbakır Cezaevinin kapatılacağını, mahkumların nakledileceğini ve buranın kültür müzesi olarak düzenleneceğini ifade ettiğini hatırlatan Miroğlu, Şimdi mitingde Bir yıl sonra o sözü tuttuk dedi. Bugün devir işlemi tamamen gerçekleşti. diye konuştu.
Miting öncesi Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Diyarbakır Cezaevine gittiklerini aktaran Miroğlu, şöyle devam etti:
Bakanlarımız cezaevinin durumunu gözlemlemiş oldu. Adalet Bakanımız cezaevinin anahtarını Kültür ve Turizm Bakanımıza verdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı bir proje geliştirecek. Biz önerilerimizi söyledik, yine istişare içinde olacağız. Cezaevinin önemli bir kısmı kültür faaliyetlerinin yapılabileceği bir alana dönüşüyor. Ama bir daha kötü şeylerin olmaması için buranın hafızasının da bir şekilde diri tutulması lazım. Buranın hem Ulucanlar hem Sinop Cezaevinde yapılanların bir kısmı hem de Demokrasi ve Özgürlükler Adasında olanlara benzer bir işlevi de olacak. Yani bir hafıza bölümü olacak.
BU SÜREç 40 YILDIR TÜRKİYENİN GÜNDEMİNDE
Miroğlu, Diyarbakır Cezaevinin 40-45 dönümlük bir alanda bulunduğunu anımsattı.
Burada iyi bir çevre düzenlemesinin de yapılacağını belirten Miroğlu, Cezaevi zaten tamamen boşaltıldı. Mahkumların bir kısmı Diyarbakırdaki mevcut cezaevlerine, bir kısmı da başka illerdeki cezaevlerine nakledildi. Bu süreç Türkiyede tartışılacak çünkü 40 yıldır Türkiyenin gündeminde. Ben de bu konularda çok yazmış biriyim. İki kitabım yayınlandı. Bundan sonra o cezaevinde olup bitenler ve sonuçlarına ilişkin medyamız, üniversitelerimiz yani Türkiye yeniden kabaca da olsa bir tartışma yaşayacak. ifadelerini kullandı.
BU CEZAEVİNE 1981İN MART AYINDA GİRMİŞTİM, 41 SENE SONRA BUGÜN GİRİYORUM
Miroğlu, bugünkü cezaevi ziyaretinde kendi kaldığı hücreyi de gördüğünü dile getirerek, şunları söyledi:
Benim aklımda kalan, hissettiğim cezaevi devasa büyüklükteydi. çok büyük bir yer gibi düşünüyordum çünkü 3-4 bin kişi kalıyordu. Sabahtan akşama kadar müthiş bir uğultu, müthiş bir ses. Sanki büyük dağların arasında kalmış bir ovanın uğuldaması gibiydi. Bu yüzden de o cezaevi fiziki olarak bizim aklımızda çok devasa bir yer olarak kalmıştı. çünkü cezaevini gezme şansımız yoktu. Mahkemelere gözlerimiz kapalı götürülür, dönerken de aynı şekilde getirilirdik. Havalandırmadan gökyüzüne bakmak yasaktı. Ben bugün doyasıya gökyüzüne baktım. çünkü ister istemez o yasağı hatırlıyorsun. Hücreme gittim, duygusal bir andı. Bizim burayla işimiz bitmedi. 2004te yayımlanan bir kitabımı dizi ya da film yapmayı düşünüyorum. Ben bu cezaevine 1981 yılının mart ayında girmiştim ve 41 sene sonra bugün giriyorum.
BU BİR GEçMİŞLE YÜZLEŞMEKTİR
Miroğlu, toplumların geçmişe dönük reflekslerinin farklı olduğunu, bazı toplumların geçmişi sürekli yaşatmayı, bazılarının da unutmayı tercih ettiğini vurguladı.
Geçmişi unutmak da hatırlamak da bir çaredir. diyen Miroğlu, şunları kaydetti:
Bu bir geçmişle yüzleşmektir. Buraya hangi projeyi uygularsak uygulayalım bu bir şekilde geçmişi hatırlamaktır. Belli ki buradaki tercih hem unutmamak hem de bir şekilde bu acıları gömmeye çalışmak. İnsanlar gömmeye çalışmak istediği zaman da burada birtakım kültürel faaliyetler yapabilirler. Şimdi insanlar bu kararla Acaba bizim hafızamızın üstünü mü örtecekler diye sorabilir. Hayır öyle bir şey olmayacak. Kaldı ki Diyarbakır Cezaevi sadece kendi inşa edildiği alanla sınırlı bir cezaevi değil. Bu cezaevi geniş bir evren. Bu evrenle akademisyenler, kendine güvenen senaristler ilgilenebilir. Biz burayı yıkmıyoruz. Burayı kısmen hafıza mekanı olarak düzenliyoruz, kısmen de genç kuşakların burada hem olup bitenleri öğrenebileceği hem de öğrendikleri şeylere saplanıp kalmadan, geleceğe bakma ufku kazanabilecekleri kültürel alanlara çevirmek istiyoruz.