Önkol’un faili nerede?

Ceylan Önkol’un katledilmesine ilişkin etkin soruşturma yürütülmediği belirten STÖ’ler, Türkiye’yi, çocukların yaşamını yitirmesinde sorumluluğu olan failleri tespit ederek etkili soruşturma sürecini başlatmaya çağırdı.

Haberler 29.09.2022 - 01:44 Son Güncelleme : 01.01.0001 - 00:00

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi çocuk Komisyonu, Diyarbakır Barosu çocuk Hakları Merkezi, Rengarenk Umutlar, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği (Şhuder) ve Göç Vakfı, Ceylan Önkolun ölüm yıldönümü dolayısıyla Diyarbakır Adliyesi önünde ortak basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya Rosa Kadın Derneği üyeleri ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı Bünyamin Şeker de katıldı.

CENAZE 7 SAAT YERDE KALDI

Diyarbakır çocuk Hakları Komisyonu üyesi Eylül Özgültekin, Diyarbakırın Lice ilçesi Şenlik Mahallesine bağlı Xanbaz mezrasında 28 Eylül 2009 tarihinde koyunlarını otlattığı sırada havan mermisi ile 12 yaşındaki Ceylan Önkolun 13 yıl önce bugün yaşamını yitirdiğini hatırlatarak, Ceylanın ailesi patlama sesi duyup olay yerine gittikten 15 dakika sonra durumu savcılığa ve Abalı Karakoluna bildirmesine rağmen, Ceylanın cansız bedeni 6-7 saat yerde kalmıştır dedi.

CEYLANIN OTOPSİSİ KARAKOLDA YAPILDI

Savcı ve otopsi yapacak doktorların olay yerine riskli ve can güvenlikleri olmadığı gerekçesiyle gitmeyince ailenin kendi imknıyla Ceylanın bedeninin parçalarını toplayıp Abalı Karakoluna götürdüğünü belirten Özgültekin, Ceylanın otopsisi Abalı Karakolunun bahçesinde yapılmıştır. Ceylanın olay yeri fotoğrafları yine savcılık talimatı ile köyün imamı tarafından çekilmiştir. Kriminal Polis Laboratuvarı Daire Başkanlığı tarafından Ceylanın yaşamını yitirmesine dair bir rapor hazırlanmış ve hazırlanan raporda, Önkolun mühimmata sert bir cisimle vurduğu ve ölümüne bu vurmanın yol açtığı belirtilerek, mühimmatına vurması sonucu meydana gelen infilak neticesi hayatını kaybetmiş olabileceği değerlendirilmektedir demiştir diye belirtti.

RAPORLAR BOMBAATARA İŞARET EDİYOR

Dönemin İHD ve Prof. Dr. Ümit Biçerin hazırladığı alternatif raporu hatırlatan Özgültekin, Prof Dr. Ümit Biçer; kişinin patlayıcı madde sonucu ortaya çıkan balistik etkiyle iç organların parçalanması sonucu ölmüş olduğu, Lice Cumhuriyet Başsavcılığının 28 Eylül 2009 tarihli Adli Muayene Tutanağı 2. Patlamadan mütevellit parçalanmış, deforme olmuş parçaların 40 mmlik bombaatar mühimmatına ait olduğu, başkaca bir patlayıcıdan söz edilmediği; vücuttaki lezyonlar ve fotoğraflar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; patlamanın kişinin müdahalesi olmaksızın önünde yerde veya yere yakın olarak meydana geldiği, kişinin eli veya elinde bulunan bir nesneyle müdahalesinin düşünülmediği kanaatini bildirir mütalaa sunmuştur şeklinde ifadeler kullandı.

DOSYA RAFA KALDIRILDI

Soruşturmayı yürüten dönemin savcısının 4 Nisan 2013te Önkolun ölümüne neden olan ancak bir türlü bulunamayan şüpheliler hakkında, Görevini kötüye kullanmak suçlamasıyla açtığı soruşturmada takipsizlik kararı verdiğini hatırlayan Özgültekin, yine savcılıkça, Ceylanın yaşamını yitirmesinden 5 yıl sonra (30 Nisan 2014) soruşturma dosyasında mühimmatın sabit durduğu, daha önce kim tarafından atıldığının belli olmadığı gerekçesiyle daimi arama kararı vererek, dosyayı rafa kaldırdığını söyledi. Özgültekin, AİHMin de verilen kararda ihmal bulmadığını kaydetti.

10 YILDA 228 çOCUK KATLEDİLDİ

Kolluk görevlilerinin şüpheli konumunda yer aldığı diğer dosyalarda olduğu gibi Önkol dosyasında da çok etkili ve tarafsız bir soruşturma yürütülmediğini ifade eden Özgültekin, cezasızlık politikasının istisnasız ve istikrarlı bir şekilde uygulandığını ekleyerek, Ceylanın yaşamını yitirmesinden sonraki sürece bakıldığında da yaşamını yitiren tek çocuğun maalesef Ceylan olmadığı görülmüştür. İnsan hakları Derneği Diyarbakır Şubesinin 2021 yılında yayınladığı 2011-2021 Tarihleri Arası Silahlı çatışma Ortamında çocuklara Yönelik Yaşam Hakkı İhlalleri Raporunda bölgede en az 228 çocuğun gerek kolluk gerekse farklı aktörler tarafından yaşamını yitirdiğine dikkat çekmiştir dedi.

TÜRKİYEYE çAĞRI

Devletin imzacısı olduğu tüm ulusal ve uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getirmeye davet eden Özgültekin, son olarak şunları söyledi: Tarafı kim olursa olsun her çocuğun yaşam hakkını koruma yükümlülüğü devlete aittir. Bu sebeple çatışmaların hiçbir koşul altında çocukların yaşam alanlarını etkilemesine izin vermemelidir. Bir kez daha, Türkiyenin BM çocuk Hakları Sözleşmesine taraf olduğunu, bu sözleşmeyle tüm çocukların yaşama ve gelişme hakkının güvence altına alındığını bütün sorumlulara hatırlatıyoruz. Türkiye Devletini; sözleşmedeki yükümlülükleri gereğince; her bir çocuğun ölümünde koşulsuz şartsız çocuklardan yana taraf olmaya ve çocukların yaşamını yitirmesinde sorumluluğu olan her failin tespit edilerek etkili bir idari ve cezai soruşturma sürecini başlatmaya çağırıyoruz!

Ana Sayfaya Git