PKKya en çok katılımın Hakkari’den olduğu, ölen PKK/KCK’lıların büyük çoğunluğunun da yine Hakkari ilinden olduğu belirlendi. Örgüte katılanlardan en genç üye 15 yaşında, en yaşlı üye ise 30 yaşında. PKK, 2011 yılında en büyük kaybı Ekim ayında verdi. Dağdaki militanların devletin milletiyle bütünleşmesinde en büyük engel olduğuna dikkat çekilen araştırmada, terörün güvenlik sorunu kadar sosyal bir sorun olduğu vurgulanıyor.
Batman Emniyet Müdür Yardımcısı Dr. Samih Teymur ve Mardin Ömerli İlçe Emniyet Amiri Dr. Niyazi Ekici tarafından 2007-2011 yılları arasında öldürülen-ölen toplam 790 PKK-KCK’lı üzerine bir araştırma raporu hazırlandı. Raporda, terör örgütlerinin gerek eleman kazanma süreçleri bakımından gerekse de işledikleri adi suçlar göz önüne alındığında organize suç örgütleriyle birçok benzerliklerinin mevcut olduğu ifade ediliyor. PKK yapılan araştırma ve yayınların sadece yüzde 4’lük bir kısmının gözleme dayandığına dikkat çekiliyor.
Araştırmada, PKKlıların yeni üyelere bir aidiyet duygusu verdiği, kişinin kendisini örgüt içerisinde değerli ve saygın hissetmesi, kişisel sorunlarının örgütün grup dinamiği ile birlikte çözüme kavuşturması, unutturması veya ertelemesi, kişilerin normal hayatlarında isteyip de ulaşamadıkları hedeflere örgüt vasıtasıyla ulaşması gibi faktörler sayılıyor.
PKK’YA EN ÇOK HAKKARİ’DEN KATILIM VAR
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün PKKnın kuruluşundan 2010 Ekim ayına kadarki verilerinden yola çıkılarak hazırlanan bir çalışmadan da bahsedilen araştırmada, PKK/KCKya katılımın en çok köylerden ve kırsal alanlardan olduğu, köyleri müteakiben ilçe merkezlerinden ve son olarak da il merkezlerinden örgütün dağ kadrosuna katılım olduğu belirtiliyor. Emniyetin bulgularına göre örgütün dağ kadrosuna katılımın en yüksek olduğu iller sırasıyla Hakkari yüzde 38, Şırnak yüzde 23, Tunceli yüzde 16, Bingöl ve Siirt yüzde 15’er, Muş yüzde 12, Bitlis yüzde 11 ve Mardin ve diğer Doğu ve Güneydoğu illeri yüzde 8 şeklinde devam ediyor.
Türkiye’nin PKK/KCK ile 30 yılı aşan mücadelesinde 2011 yılı dönüm noktalarından biri olduğunun vurgulandığı araştırmada, özellikle son 10 yılın en büyük ve en başarılı operasyonlarına imza atan güvenlik güçlerinin gerek istihbari anlamda, gerekse de lojistik ve teknik anlamda koordineli çalışmalar yaparak, PKKya büyük kayıplar verdirildiğinin altı çiziliyor.
ÖRGÜTÜN EN GENÇ ÜYESİ 15 YAŞINDA
Rapora göre 2011 yılında güvenlik güçlerinin çalışmaları; toplumsal olaylarda kendini yakmak veya intihar eylemi gerçekleştirmek suretiyle toplam 175 terörist ölmüş-öldürülmüş. Bu kişilere yönelik yapılan çalışmada öldürülen-ölen teröristlerin örgüte katıldığındaki yaş ortalamasının 19,5 olduğu görüldü. Örgüte katılırken en genç üye 15 yaşında, en yaşlı üye 30 yaşında olduğu belirlendi. Bu çalışmaya konu olan teröristlerden 13’ünün örgüte katıldığındaki yaşları tespit edilemedi.
2011’de örgüte katılımda 25 kişi ile (yüzde 14,2) Diyarbakır ilk sırada yer alırken, sırasıyla İran’dan 20 kişi (yüzde 11,4), İstanbul, Suriye ve Hakkari’den 15’er kişi (her biri yüzde 8,5), Van ve Mardin’den 11’er kişi (her biri yüzde 6,2) ve Irak’tan 10 kişi (yüzde 5,7) örgüte katılmış. Bu illeri ve ülkeleri sırasıyla Siirt, Şırnak, Şanlıurfa, Batman, Almanya ve Adana takip etmiş.
Bingöl, Avrupa (ülke tespit edilememiş), Iğdır, Ağrı ve Malatyadan ikişer kişi, K.Maraş, Kars, Hatay, Bitlis, Elazığ, Sivas, Muş, Çanakkale, Tunceli, Tekirdağ, İzmir, Lübnan, Yunanistan ve İsviçreden de birer kişi örgüte katılmış.
ÖLEN-ÖLDÜRÜLEN PKKLILARIN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU HAKKARİ’DEN
Araştırmada, ölen-öldürülen PKK/KCK’lıların büyük çoğunluğunun (57 kişi- yüzde 32,5) Hakkari ilinde ele geçirildiği ifade ediliyor. Hakkari’yi 27 kişi ile (yüzde 15,4) Irak, 21 kişi ile (yüzde 12) Şırnak, 16 kişi ile (yüzde 9,1) Tunceli, 14 kişi ile (yüzde 8) Siirt ve 9 kişi ile (yüzde 5,1) Diyarbakır izliyor. Diğerlerinin dağılımı ise sırasıyla Hatay 8, K.Maraş 4, Batman, Sivas ve Mardin 3’er kişi, Bingöl 2, Ağrı, Ardahan, Ordu, Osmaniye, Kocaeli, Kastamonu, Muş ve Antalya 1’er kişi şeklinde.
Çalışmadaki bir başka bulgu ise 2011 yılında PKKya en büyük kayıp 68 kişi (yüzde 38,8) ile Ekim ayında verildi. Daha sonra sırasıyla Eylül ayında 25 (yüzde 14,2), Nisan ayında 19 (yüzde 10,8) ve Mayıs ayında da 13 (yüzde 7,4) PKK/KCK’lı güvenlik güçlerince öldürüldü veya öldü.
2011 genel seçimlerinden önce örgütün bahar aylarındaki ilk saldırılarına karşılık verilmesi sonucunda Nisan ve Mayıs aylarında kayıp sayılarında bir artış gözlendi. Sonrasında seçim sürecinde bir düşüş ve seçim sonrasında güvenlik güçlerinin başarılı operasyonları sonucunda örgüte çok ağır kayıplar verdirildi. 2011 yılının Ocak ayında ise örgüt kış üslenmesine geçmiş olduğundan herhangi bir kayıp söz konusu olmadı.
TERÖR GÜVENLİK SORUNU KADAR SOSYAL BİR SORUN
Araştırmanın sonuç ve öneriler bölümünde ise dikkat çekici tavsiyeler yer alıyor. Çalışmada örgütün tüm kayıplarını da ilan etmemiş olabileceği hatırlatılıyor. Terörün bir güvenlik sorunu olduğu kadar bir sosyal sorun olduğunun unutulmaması istenen araştırmada, Bizim burada terör örgütünün kayıpları üzerinde yapmış olduğumuz değerlendirme daha çok militarist politikaları destekler mahiyette olsa da aslında militarist yaklaşımların çoğunlukla soruna uzun vadede çözüm getirmediği, ancak tamamen terk edilmesi gereken bir yaklaşım da olmadığı açıktır. Güvenlik eksenli yaklaşımlarda ülkemizin genel eğilimi tehdit ve risk odaklı iki görüş arasında gidip gelmiş, özelde güvenlik güçlerimiz risk odaklı bir reaksiyon göstermiş, bu durumda da daha çok ’koruma’ ve ’korunma’ eğilimli olmuştur. Nitekim sınır karakollarımız ve kırsal alandaki jandarma karakollarının bu amaçlara hizmet ettiği bilinmektedir. Bunun yanında ülkemizin son yıllarda terör sorununu bir sosyal sorun olarak görüp topyekün bir mücadeleye girdiği, bölgede ekonomik ve sosyal yatırımları bizce orantısız bir şekilde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine kaydırdığı da bilinen bir başka gerçektir. Bu bağlamda örgüte katılımın yüksek olduğu illerimizde devlet eliyle ’acıları unutma-unutturma ve bir daha yapmama sözü’ vermesi gerektiği ve bu konuda sosyal, kültürel ve eğitsel faaliyetler yapması gerektiği, bunu da başta güvenlik güçleri marifetiyle daha sonra da valilik, kaymakamlık, milli eğitim ve sivil toplum kuruluşlarını harekete geçirmesi gerektiği kanaati hasıl olmaktadır. Ayrıca bu faaliyetlerin yukarıda bahsettiğimiz isim altında yapılması, ’psikolojik harekat’ adı altında yapılmaması gerektiği, kavramsal olarak bu terimin sıkıntılı olduğu kanaatimizdir. deniyor.