Bülent Arınç 29 Ocak akşamı CNN Türkte canlı yayına katılarak birbirinden önemli açıklamalarda bulundu. siyaseti bıraktıktan sonra ilk defa bu kadar ağır ithamlarda bulunan Bülent Arınç, çözüm sürecinden, Can Dündarın tutukluluğuna kadar hatta Aydın Doğan Doğan Holdinge yapılan haksızlıklara kadar çok konuda cevaplarda bulundu. Tabi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğana da hafiften göndermeler yaparak
Arınç, Terörle mücadele ve terörün radyo ve televizyonlardaki etkinliklerin yayınıyla ilgili bu kadar hassasiyet gösteren bir insanın bir örgüt lideri gibi başına bere koyup yıldız işaretiyle neredeyse eline kalaşnikof verilmesini benim vicdanım kabul etmez dedi.
İşte Arınçın o açıklamaları:
Sorduğunuz için sırası geldiğini düşünüyorum. Aslında bu bir vicdani borçtur. Şimdi Aydın Doğan ya da Doğan Grubu ile ilgili çok şeyler yazdılar. Tehdit ettiler, baskı yaptılar. Onu at, bunu sat filan dediler. Ama bir tek şeyi ben hazmedemem. Benim Aydın Doğan Beyle ilgili bir muarefem yok, bir selamlaşmanın, birkaç toplantıya katılmanın dışında. Özel hayatına saygı duyarım, bir şey bilmem. Beraberce aynı konuyu birbirimize severek gülerek anlatmış da değiliz, ben Mesut Yılmazla karşılaşmasındaki o fotoğrafından beri onu zaman zaman eleştirmişimdir. O da bana dürüst bir şekilde olayın öyle olmadığını, aslında böyle olduğunu kibarca, bazen mektupla, bazen de bir araya geldiğimizde anlatmıştır. Hakkında pek çok konuda yanlış düşündüğümü sonradan öğrenmiş birisiyim.Efendim POAŞ davası şöyleymiş ben ilgilenmem. Ben RTÜKten sorumluydum. Benimle ilgili olan kısımlarında onların yayın organlarında bir haksızlık görmedim. Ceza vermişliğimiz çok olabilir, dizilerinden vesaireden dolayıdır.
Ama ne zaman ki, Selim Kiraz, rahmetli, biliyorsunuz adliye içerisinde DHKP-C militanları tarafından odasında şehit edildi. Şehit savcı
Cenazesine de ben gittim hükümetimizi temsilen. Eşi, çok hanımefendi bir kadın, çok metin bir insan, iki tane küçük çocuğu var, ailesi de Anadolu insanı. Şimdi onun başına silah dayanmış haldeki fotoğrafının yayınlanması bazı internet ortamında da, gazetede ortamında da çıktı. Bu çok yanlış. Bu aslında insanların vicdanlarını çok yaralayan, sadece terör örgütü propagandası değil, bir insanın yıllar sonra bile bu fotoğrafa baktığında bile gözyaşı dökeceği bir fotoğraf.Ama bunun yayınlanmasını Sayın Doğanın başına bir bere geçirerek, şuraya bir kızıl yıldız işareti koyarak terör örgütü mensubuymuş gibi fotoğraflarını montajladılar. Bu vicdansızlıktır, bu çok yanlış bir şeydir.
Neden biliyor musunuz... Sayın Cumhurbaşkanımız da çok iyi bilirler ve takdir ederler ki şöyle bir olay yaşandı. 2009dan sonra RTÜKten sorumlu oldum. RTÜKün yayın ilkeleri var. Bir de terör olaylarının yayınlanma biçimi, son dakikalarla ilgili bazı düşüncelerimiz var. Bunlar insanları paniğe sevk ediyor, korkuya sevk ediyor diye, uluslararası camiada bu yayınlar nasıl yapılıyor diye İngiltere, İspanya, Amerika ve diğer ülkelerdeki örneklerini aldık. Bizde çok kötü yapılıyor ama iyi yapılması lazım.
Sayın Cumhurbaşkanımız, o zaman başbakanımız dedi ki, Medya patronlarını davet edelim. Sen de ekibini getir. Benim ekibimde kim var, Anadolu Ajansı Genel Müdürü, TRT Genel Müdürü, Basın-Yayın Genel Müdürü, Basın İlan Kurumu Gelir Müdürü, RTÜK Başkanı Hepsine resmi konutta Ekim 2011de, onu çok güzel hafızamda tutuyorum, Karamehmet orada, Sayın Doğan orada, hiçbir eksiğimiz yok. Başbakanımız arzu ettiği için hepsi gelmiş eksik olmasın. Önce Sayın Başbakanımız konuştu, sonra ben konuştum ve oradakilerin hepsini temsilen Aydın Doğan konuştu. Dedi ki Sayın Başbakanım, söylediklerinizi aynen kabul ediyoruz, terörle mücadele konusu, biz de bu memleketin çocuğuyuz, biz de Anadolunun insanıyız. Biz de terörle mücadele edilmesini destekleriz.
Habercilik konusunda da hükümetimizin gösterdiği bu hassasiyetlere aynen uyacağız. Ama biz patronuz. Bu gazetelerin, televizyonların yönetmenleri var. Siz onlarla da görevlendirdiğiniz Başbakan Yardımcımız konuşsun, onlara da anlatsın. Biz de onlara talimat vereceğiz dediler. İnanın sayın Başbakanımız çok mutlu oldu, teşekkür etti. Sayın Doğan sizden bunu beklerdik dedi.
Diğerleri de tasvip ettiler. Sayın Başbakanımız bana görev verdi, bundan sonraki süreci sen götür diye. Ben hemen sıcağı sıcağına bir toplantı için Sayın Doğandan ricacı oldum. Tamam ben ev sahipliğini yapayım dedi. Hiltonda gittik. Yine bütün patronlar var. Bütün patronlar derken, bildiğim kadarıyla, Turgay Ciner ile Zamandan kimse yoktu. Kendilerine göre sebepleri varmış, bana anlattılar. Ama hemen hemen diğerlerinden bir eksiğimiz yoktu. Orada biz yine patronlara konuştuk, Tamam dediler. Biz hepsini aldık, kabul ettik. Siz genel yayın yönetmenlerine bunu yapın. Ben bir hafta sonra, rahmetli Birand da olmak üzere hepsini topladım, davet ettim daha doğrusu.
Onlar da, karşılıklı çok iyi görüşmeler oldu, Biz ilkelerimizi belirleyip, sizinle bir daha görüşelim dediler. İlkelerini belirlediler, son toplantıda da mutabık kaldığımız 7-8 maddelik prensip üzerinde anlaştık. Sayın Birand, Allah rahmet eylesin, Bunu sizinle birlikte açıklamamız halinde, bu medya bu işi hükümetle yapıyor derler, bizi de eleştirirler, sizi de eleştirirler, bu metinde mutabıksak bunu biz kendi ilkelerimiz olarak deklare edelim ve aynen uyalım. Benim de çok hoşuma gitti, onun üzerine biz mutabık kaldık ve o süreç hiçbir sızıntı olmadan devam etti.
Yani şöyle yapıyorduk: RTÜK kanununun bana verdiği bir yetki vardı, 7. maddedir o. Milli güvenlik vs. dolayısıyla bir yayın yasağı getirebiliyorduk, bir imzama bakıyordu. Ben dedim ki Bunu kullanmak istemiyorum. Daha önce Cemil Bey bir kez kullanmış. Ben de bir defa sıkıştım bir defa kullandım. (Gezi Parkı olayları sırasında) Bütün dünya bunu izliyorken, birileri penguen koymuş olabilir ama...
Bunun üzerine ben herhangi bir şey tespit edersem RTÜK başkanını arıyordum. RTÜK başkanı oradaki zinciri arıyordu, inanın 5 saniyede bitiyordu o iş. Bazen RTÜK başkanı kendisi ikaz ediyordu. Biz hiçbir sıkıntı yaşamadık.Terörle mücadele ve terörün radyo ve televizyonlardaki etkinliklerin yayınıyla ilgili bu kadar hassasiyet gösteren bir insanın bir örgüt lideri gibi başına bere koyup yıldız işaretiyle neredeyse eline kalaşnikof verilmesini benim vicdanım kabul etmez. Bu söylediklerimin hepsinin canlı şahidi o günün Sayın Başbakanı, bugünkü Cumhurbaşkanımızdır. Daha sonraki ilişkilerinde de Sayın Doğanla hep iyi olmuştur bildiğim kadarıyla.
BÜLENT ARINç KİMDİR?
AK Partinin kurucularından sayılan Bülent Arınç 1948 yılında Jandarma Astsubayı İbrahim Arınç ile Sevdiye Arınçın (1919-2003) dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi.12 yaşındayken babasını kaybetti. Manisa Lisesini bitirdikten sonra, 1970 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Manisada uzun süre serbest avukatlık yaptı. Üniversite yıllarından itibaren siyasete ilgi duydu. Milli Selamet Partisinin (MSP) Manisa Gençlik Kolları Başkanlığı ve Manisa İl Başkanlığı görevlerinde bulundu.13 Ekim 1985te Refah Partisinin İzmirde düzenlediği Refah Gecesinde yapılan konuşmalar nedeniyle daha sonra Devlet Güvenlik Mahkemesinde, aralarında RP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Arınçın da bulunduğu partililer hakkında dava açıldı.
Arınç yargılama sonunda 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı ancak Yargıtay hapis cezasını iptal etti.1991 genel seçimlerinde Refah Partisi listesinden Manisadan aday oldu ancak seçilemedi, 1994 yerel seçimlerinde de, Refah Partisinden aday olduğu Manisa Belediye Başkanlığı seçimlerinde başarısız oldu. Bülent Arınç 24 Aralık 1995 Milletvekili Genel Seçimlerinde Refah Partisinden Manisa Milletvekili seçilerek ilk defa Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) girdi. Bu dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu Ve Türkiye AB Karma Komisyonunda çalıştı. Yurtiçi ve yurtdışı resmi toplantı ve sempozyumlara katıldı.
1999 genel seçimlerinde Fazilet Partisinden Manisa milletvekili seçiilen Arınç, Fazilet Partisi Grup Başkan Vekilliği görevini icra etti. Kurucuları arasında olduğu Adalet ve Kalkınma Partisinden 2002 ve 2007de Manisa, 2011 seçimlerinde ise Bursadan TBMMye seçildi.19 Kasım 2002 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına seçildi, 8 Ekim 2004te üç yıl süreyle yeniden bu göreve seçildi. 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi cumhurbaşkanlığı için adı geçen Arınç 24 Nisan 2007 günü aday olmayacağını açıkladı. 22 Temmuz Genel Seçimlerinin ardından yapılan Meclis Başkanlığı seçimlerine aday olmadı. 1 Mayıs 2009 günü yapılan kabine revizyonunda Başbakan yardımcısı olarak kabineye giren Arınç, 60ıncı, 61inci ve 62inci hükümetlerde Başbakan Yardımcısı olarak görev yaptı.Münevver Arınç ile evliliğinden 2si erkek 3 çocuk babasıdır. Oğullarından Mehmet Fatih Arınç 1997 yılında geçirdiği trafik kazasında 16 yaşında yaşamını yitirdi.
AYDIN DOĞAN KİMDİR?
Kurucu ve Onursal Başkan Aydın Doğan 1936 yılında Kelkitte, bölgenin köklü ailelerinden birinin oğlu olarak dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Kelkitte, lise öğrenimini Erzincanda tamamladı. 1958-1961 yılları arasında İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebinde okudu. Öğrencilik yıllarında Talebe Cemiyeti başkanlığı yaptı. 1959 yılında Mecidiyeköy Vergi Dairesine kaydolduktan sonra otomobil, ticari araç ve inşaat makinaları gibi sektörlerde ticaret yaptı. 1961 yılında ilk şahsi şirketini kurdu, 1970 yılına kadar şirket toptan ticaret alanında varlık gösterdi.
1974te yeni şirketiyle, sanayi alanına adım attı. 1974ü izleyen yıllarda İstanbul Ticaret Odası Meclis ve Yönetim Kurulu Üyeliğine, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Üyeliğine seçildi.
1979 yılında Milliyet Gazetesini devralarak, basın ve yayıncılık dünyasına girdi, 1994 yılında Hürriyet Gazetesini de satın alarak medyadaki varlığını pekiştirdi, çalışmaları ile bu alanda yükselen bir grafik çizdi. 1986-96 yılları arasında Türkiye Gazete Sahipleri Sendikası Başkanlığını yürüttü. 2004 yılında Dünya Gazeteler Birliği (World Association of Newspapers-WAN) toplantısında seçimle Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığına getirilen ilk Türk oldu.
1999 yılında T.C. Devlet Üstün Hizmet Madalyası ile ödüllendirildi. 1999 yılında yılında Girne Amerikan Üniversitesinden, 2000, 2001 ve 2005 yıllarında ise, sırasıyla, Ege Üniversitesi, Bakü Devlet Üniversitesi ve Marmara Üniversitesinden fahri doktora ünvanı aldı.
1996 yılında Aydın Doğan Vakfını kurarak, o güne kadar toplum için yapmakta olduğu hizmetleri bir şemsiye altına topladı; Vakfın hizmetlerini eğitim, kültür, kamu sağlığı, bilimsel araştırma, spor ve ekonomi alanlarında yoğunlaştırdı. Kendisinin ve aile fertlerinin ismini taşıyan birçok okul, yurt, spor salonu, park yaptırdı. Vakıf her yıl dünyanın en saygın ödüllerinden biri olan Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışmasını düzenliyor, Genç İletişimciler Yarışması ile de iletişim öğrenimi görenlere destek veriyor. Ayrıca verdiği Aydın Doğan Ödülüyle edebiyattan müziğe, mimarlıktan sosyal bilimlere kadar çeşitli kültür ve sanat alanlarına destek oluyor.
Aydın Doğan, 1977 yılından bu yana İstanbul Ticaret Odası vergi rekortmenleri arasındadır. 1961 yılında üç kişiden oluşan şirketini bugün doğrudan iştirakleri, stratejik ortaklıkları ve ticari temsilciliklerindeki 20 bini aşkın çalışanı ile geniş bir tüketici kitlesine hizmet veren Türkiyenin önde gelen gruplarından biri haline getirmiştir.
Aydın Doğan evlidir, dört çocuk ve sekiz torun sahibidir.
Recep Tayyip Erdoğan kimdir?
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyetinin 2003 yılından beri (59., 60. ve 61. Dönem) başbakanı ve 2002 yılından beri Adalet ve Kalkınma Partisinin kurucusu ve genel başkanıdır.10 Ağustos 2014 tarihinden itibaren de Türkiye Cumhuriyetinin 12. Cumhurbaşkanıdır. Aslen Rizeli olan Recep Tayip Erdoğan 26 Şubat1954 yılında,Kasımpaşada ailesinin üçüncü çocuğu olarak doğdu. Babası Ahmet Erdoğan, annesi iseTenzile Erdoğandı. Babası, deniz yollarında kıyı kaptanı olarak çalışırdı. Babası Ahmet Erdoğan ailesiyle birlikte 13 yaşında Rizenin Güneysu ilçesinden İstanbula göç ettiğinde Kasımpaşa semtine yerleşmişlerdir. Recep ayında doğduğu için Recep adı ve dedesinin adını verdikleri Tayyip Erdoğanın 3ü erkek ve 1i kız olmak üzere 4 kardeşi daha bulunmaktaydı.Hayatının önemli bir bölümü İstanbulun en eski yerleşim yerlerinden biri olanKasımpaşada geçti. İlkokulu Piyale Paşa İlkokulunda okudu. Okul yıllarında okul harçlığını temin etmek için kağıtlı şeker satardı. 1965 yılında Piyale Paşa İlkokulunu bitirip, İstanbul İmam Hatip Okuluna başladı. Okuldaki şiir okuma yarışmalarına, liseler arası münazaralardan, kompozisyon yarışmalarına, atletizmden, futbol turnuvalarına kadar pek çok sportif, sosyal ve kültürel etkinliklere katıldı. Yatılı okudu. Babası haftada 2,5 TL. verirdi. Hafta sonlarında top sahalarına gider, su satardı. Yol parası vermemek için Kasımpaşadan Eminönüne yürüyerek gider, nane, limon ve okaliptüs şekerlemeleri alıp satardı.
Spor çalışmalarını ilerleten Erdoğan 1969 yılında, 15 yaşındayken Camialtı Spor Kulübünden transfer teklifi alarak bu kulupte spor etkinliklerine devam etti.
İmam Hatip Okulundan 1973 yılında mezun oldu. Fark dersleri sınavını vererek Eyüp Lisesinden de diploma aldı. Ardından 1973 -1974 sezonunda Vatan Caddesi ile Aksaray Caddesinin kesiştiği Gürani Sokakta bulunan ve 12 Mart 1971deki askeri darbeden sonra 25 Ağustos 1971 tarihinde yasayla özelleştirilen aslında adı İstanbul Tuna İktisadi ve Ticari Bilimler Yüksek Okulu olanAksaray İktisat ve Ticaret Yüksek Okuluna kaydını yaptırarak girdi. Recep Tayyip Erdoğanın okul numarası 2443 olmasına rağmen Marmara Üniversitesinden verilen diplomasında ise öğrenci numarası, 8345 olarak görülmektedir. Okulun devam mecburiyeti olmayan gece bölümünde okudu ve gündüzleri başka işlerde çalıştı.
1977-1978 öğretim yılında Ekonomi, İşletme ve Siyasal Bilimler Fakültesini açan İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, bünyesindeki Aksaray İktisat ve Ticaret Yüksek Okulu gibi kimi yüksek okulları; Ticari Bilimler Fakültesi adı altında birleştirdi. Böylece Recep Tayyip Erdoğan, Aksaray İktisat ve Ticaret Yüksek Okulunda başladığı öğrenimi, Şubat 1981deİstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, Ticari Bilimler Fakültesinde bitirdi. Recep Tayyip Erdoğanın mezuniyetinden sonraki yıl okulun adı 1982yılında gerçekleştirilen düzenlemelerle de Marmara Üniversitesi adına çevrildi. 23 Mart 2012 tarih ve 28242 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu kararıyla, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi kapatıldı ve yerine İşletme, İktisat ve Siyasal Bilgiler fakülteleri kuruldu.
Bu arada Camialtı Spor Kulübünden, İ.E.T.Tye transfer oldu. 1976 yılında İ.E.T.T futbol takımı İstanbul şampiyonu oldu. 12 Eylül 1980 sonrası İ.E.T.Tden ayrılmak zorunda kaldı. 16 senelik futbol hayatını da böylece noktalamış oldu.
Üniversite yıllarında aktif sosyal ve siyasi hayatın içinde yer almaya başladı.. Milli Türk Talebe Birliğindeki görev yıllarından sonra, 1976 yılında Milli Selamet Partisi Beyoğlu Gençlik Kolu Başkanlığına ve aynı yıl MSP İstanbul İl Başkanlığına seçildi. 1977 yılında bir konferans münasebetiyle tanıştığı EmineHanımla 4 Temmuz 1978de evlendi. Evliliklerinden 2 erkek, 2 kız olmak üzere 4 çocukları oldu. (Ahmet Burak, Necmeddin Bilal, Esra ve Sümeyye.)
12 Eylül 1980de İ.E.T.Tden ayrılınca özel sektörde çalışmaya başladı. Bir müddet özel sektörde çalıştıktan sonra 1982 yılında askere gitti. Yedek subay eğitimini Tuzlada yaptı. İstanbul Hastalda 77. piyade alayında askerliğini tamamladı. Askerlik sonrası daha önce çalıştığı özel şirkette yaklaşık 1,5 sene çalıştı. Daha sonra başka bir şirkette Genel Müdür olarak göreve başladı..
12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra 1983 yılında kurulan Refah Partisi ile siyasi hayatı tekrar başlamış oldu. 1984 yılında Beyoğlu İlçe Başkanı, 1985 yılında da İl Başkanı ve M.K.Y.K üyesi seçildi. 1984-1994 yılları arasında partisi ile bir çok seçime girdi. 1986 ara seçimlerinde milletvekili adayı oldu. 1989 yılında Beyoğluilçesinden belediye başkan adayı oldu. Partisi 1989 seçimlerinde 2. parti oldu.1991 senesinde tekrar milletvekili adayı oldu. Seçimi kazandı ve milletvekili oldu.Daha sonra tercihli oy sistemi nedeniyle yüksek seçim kurulu mazbatasını iptal etti.
27 Mart 1994 seçimlerine kadar İstanbul İl Başkanlığı görevini sürdürdü. 27 Mart 1994 seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu ve %25,19 oy alarak seçimi kazandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde hakkında çok sayıda dava açıldı. Akbil, İsfalt ve İdo hakkında açılan yolsuzluk davaları, milletvekili seçildiği dönemde geçici olarak donduruldu.
Fazilet Partisinin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması üzerine, parti içindeki iki farklı görüşü oluşturan milli görüşçüler ve yenilikçiler hareketleri kendi partilerini kurdular. Recai Kutan, milli görüşçüler ile birlikte Saadet Partisini kurarken, Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki yenilikçiler 14 Ağustos 2001 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi (A.K.P.)yi kurdular.
Adalet ve Kalkınma Partisinin ilk genel kongresinde Erdoğan başkan seçildi. A.K.P., 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçimlerde %34.29 oy alarak birinci oldu. Partisinin genel seçimleri kazanmış olması ve de iktidar partisi konumunda yer alması Erdoğanı meclise sokmak için yeterli olmadı; çünkü seçim yasağı bulunmaktaydı. Parti başkanlığı ve başbakanlık görevine, bir süre Abdullah Gülbaktı.