Rapordan:
Kürtler bundan sonraki süreçte rejim, muhalifler ve DAEŞ arasındaki sorunlardan faydalanarak ve kendi dar hedefine odaklanarak fiili ya da uzun vadede anayasal bir Kürt bölgesi inşa etme imkanına sahip olabilir
Azezın kontrolü için yapılacak operasyonların önünde iki engel söz konusudur. Birincisi YPGnin yerel halk arasından destek bulamayacak veya kontrol ettikten sonra meşruiyetinin zayıf olacağı gerçeğidir. Ancak Arap çoğunluklu Tel Abyadın ele geçirilmesinde görüldüğü üzere askeri alanda ilerledikleri sürece halktan ciddi bir dirençle karşılaşmayacaklardır. İkinci ve daha önemli sorun, Tel Abyadda terör örgütü DAEŞe karşı verilen ABD desteğinin Azez bölgesinde kime karşı verileceğidir
Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezinin (ORSAM) hazırladığı raporda, Kürtlerin ülkedeki taraflar arası sorunlardan faydalanarak Kürt bölgesi oluşturabileceğine işaret edilerek ancak Kobani ve Afrin arasında bağlantıyı sağlayacak Azezi almak için engellerin ortadan kalkması gerektiği vurgulandı.
ORSAM araştırmacılarından Oytun Orhanın hazırladığı Suriyede Kürt Kuşağı Mümkün mü? adlı raporda, Suriyenin kuzeyindeki Kürtlerin Kobani-Afrin bağlantısını sağlayarak bütüncül bir bölge oluşturma hedefini gerçekleştirme ihtimali tartışıldı.
Telabyadı alarak, kontrollerinde bulunan Kobani ve Cezire arasındaki bağlantıyı sağlayan Kürtlerin, Kobani ve Afrin arasındaki Azezin ele geçirmesinin önünde engeller olduğu belirtilen raporda, şu değerlendirme yapıldı:
Suriyede Kürt Kuşağı ihtimali
Azezın kontrolü için yapılacak operasyonların önünde iki engel söz konusudur. Birincisi YPGnin yerel halk arasından destek bulamayacak veya kontrol ettikten sonra meşruiyetinin zayıf olacağı gerçeğidir. Ancak Arap çoğunluklu Tel Abyadın ele geçirilmesinde görüldüğü üzere askeri alanda ilerledikleri sürece halktan ciddi bir dirençle karşılaşmayacaklardır. İkinci ve daha önemli sorun, Tel Abyadda terör örgütü DAEŞe karşı verilen ABD desteğinin Azez bölgesinde kime karşı verileceğidir.
ABD hava desteği olmadan YPGnin başarı şansının olmadığı iddia edilen raporda, Kobani-Afrin arasındaki bölgenin bir kısmının Türkiyenin de desteklediği gruplar tarafından kontrol edildiği, bölgeye yönelik ABD hava desteğinin Azezin önce DAEŞin eline geçmesi, ardından DAEŞle mücadele kapsamında Kürtlere destek verilmesiyle mümkün olacağı savunuldu.
Orhanın raporunda, ABDnin DAEŞin kuzeyle olan bağını keserek kuzey Suriye hattı boyunca YPGnin kontrolünde bir tampon bölge oluşturmaya çalıştığını ileri sürülerek, Ancak tarihteki örneklerden de yola çıkarak tampon/güvenli/uçuşa yasak bölgelerin sınırları uzun vadede kalıcı hale gelerek yeni siyasal yapının oluşma sürecinde otonom/federal bölgelerin sınırlarına dönüşmektedir ifadesine yer verildi.
Raporda, Kürtlerin hakimiyetindeki bölgelerde yaşayan Arap ve Türkmenleri ürkütmeyecek söylem ve yönetim modeliyle otoritelerini meşrulaştırmaya çalışacakları öne sürülerek, Kürtler bundan sonraki süreçte rejim, muhalifler ve DAEŞ arasındaki sorunlardan faydalanarak ve kendi dar hedefine odaklanarak fiili ya da uzun vadede anayasal bir Kürt bölgesi inşa etme imkanına sahip olabilir denildi.
TÜRKİYENİN SEçENEKLERİ
Bu gelişmelere karşılık Türkiyenin doğrudan askeri müdahale ve müttefiklere daha yoğun destek olmak üzere iki seçeneği olduğu savunulan raporda, şunlar belirtildi:
(Doğrudan müdahaleyle güvenli bölge kurma seçeneği) Burada müdahalede bulunulacak alan DAEŞin kontrolündeki Türkmen-Arap nüfusun yoğun olarak yaşadığı Cerablus ile Afrin kantonları arasında kalan bölge olacaktır. Türkiye bu bölgedeki DAEŞ varlığına son verecektir. Türk ordusu, dost gruplar kendi bölgelerini koruyacak düzeyde güçlenene kadar bölgede kalacaktır. Bu seçenek çok riskli ancak başarı şansı yüksektir.
Raporda, ikinci seçenek olarak bölgedeki müttefik unsurların daha yoğun desteklenerek, gerektiğinde sınır ötesinden askeri destek vererek DAEŞe karşı ilerleme kaydetmelerinin sağlanması gösterildi.
Bu seçeneğin başarı şansının düşük olduğunun iddia edildiği raporda, şunlar kaydedildi:
Türkiye her iki senaryoda sınırının belli bir kısmını güvence altına almış olacaktır. Bundan sonraki süreçte de ortaya çıkan fırsatları kullanarak tampon bölgeyi doğu ve batıya doğru genişletebilir. Bunun yanı sıra artık sürdürülemez olduğu ifade edilen Suriyeli sığınmacı akımı konusuna da nispeten bir çözüm bulunmuş olacaktır.