İdam, kötü muamele, insan hakları ihlalleriyle anılan bu dönemi ve mimarı darbeci Kenan Evrenin 32 yıl sonra hakim karşısına çıkarılma sürecini sizler için değerledik.
Evrenin talimatı üzerine, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Hasan Saltık, 4 aylık çalışma sonucunda ülkeyi karanlığa sürükleyecek Bayrak Harekatı adı verilen darbe planını hazırladı.
Ardından ordu komutanlarına, 11 Temmuz saat 04.00te harekete geçileceği bilgisi verildi.
Ancak Süleyman Demirelin başbakanlığındaki hükümetin 2 Temmuzda güvenoyu almasıyla darbeciler bu planı erteledi.
Tarihler 12 Eylülü gösterdiğinde, Türkiye demokrasisine darbe vuracak plan, sabaha karşı uygulandı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasundan oluşan darbeci Milli Güvenlik Konseyi, bütün yetkileri ele aldı.
Anayasayı kaldıran darbeciler, ardından TBMMyi lağvederek antidemokratik faaliyetlerine hız verdi.
Ülke genelinde sıkıyönetim ilan edildikten sonra sivil toplum kuruluşlarını hedef alan darbeciler, Türk Hava Kurumu, çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki dernekleri kapattı.
Siyasi partilerin kapısına kilit vuran darbeciler, Süleyman Demirel ile Bülent Eceviti Hamzakoy, Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeşi ise Uzunadaya sürgüne göndererek siyasi yasaklar getirdi.
İDAMLAR BAŞLADI
Antidemokratik uygulamalarına her gün yenisini ekleyen darbeciler, acısı yıllarca hafızalardan silinmeyecek idam kararlarına da imza attı.
Takvimler 9 Ekim 1980i gösterdiğinde sol görüşlü Necdet Adalı ile ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi.
Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Erene de idam cezası verildi. Erenin idam hükmü, Yargıtay tarafından 2 kez iptal edilmesine rağmen Milli Güvenlik Konseyince onaylanan kararla ve yaşı büyütülerek 13 Aralık 1980de Ankara Ulucanlar Cezaevinde infaz edildi.
Kenan Evrenin Eren için söylediği Asmayalım da besleyelim mi? ifadesi, darbecilerin insan hakları ihlali konusunda sınır tanımayacaklarının itirafı oldu.
Kanlı uygulamaların yanı sıra demokrasinin askıya alındığı süreçte 650 bin kişi gözaltına alındı, 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi hakkında idam talep edildi.
Hukukun askıya aldığı o günlerde, 517 kişi ölüm cezasına çarptırıldı ve 50 kişi hakkında idam kararı yerine getirildi.
Onlarca gazeteci hakkında binlerce yıla varan hapis cezası istendi, 14 bin kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı, 30 bin kişi ise sakıncalı olduğu iddiasıyla işinden edildi.
Kültür ve sanat hayatının da hedef alındığı 12 Eylülde, yaklaşık bin film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
DARBECİLER HAKKINDA DAVA
Darbeci generallerin belirlediği danışma meclisinin hazırladığı anayasa, 1982de güdümlü referandumla yüzde 92lik evet oyu aldı.
Evren ve diğer darbeciler, darbe anayasasına dahil ettikleri geçici 15. madde ile ömür boyu dokunulmazlık hakkı kazanarak olası bir yargılanmaya karşı önlem aldı.
Ancak Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağına dair geçici 15. madde, 12 Eylül 2010daki referandumla anayasadan çıkarıldı. Böylece darbecilerin yargılanmasının önü açıldı.
Referandumdan bir gün sonra Türkiyenin dört bir tarafından darbeciler ve onların talimatlarını uygulayanlar hakkında suç duyurusunda bulunuldu.
Bunu üzerine o dönem hayatta olan Milli Güvenlik Konsey üyelerinden Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma açıldı.
Haklarındaki iddianame, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesince 10 Ocak 2012de kabul edilen iki darbeci, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek ile suçlandı.
Sağlık gerekçesiyle duruşmalara katılmayan darbeci generaller, video konferans aracılığıyla yaptıkları savunmalarında suçlamaları kabul etmedi, kurucu iktidar olduklarını, mevcut mahkemelerin kendilerini yargılayamayacağını iddia etti.
Yargılamanın devam ettiği dönemde Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi yasayla kapatılınca dosya Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesine devredildi.
Mahkeme, 18 Haziran 2014te Evren ve Şahinkayayı, 1979da verdikleri muhtırayla anayasa ve TBMMyi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs, 1980deki darbeyle de anayasayı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMMyi ıskat ve cebren men suçunu işledikleri gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı.
Mahkeme, takdiri indirimle bu cezayı müebbet hapse çevirdi, ayrıca 2 darbecinin rütbelerinin sökülmesine karar verildi.
ÖLDÜKLERİ İçİN DAVA DÜŞTÜ
Hükmün ardından sanık avukatları, kararı temyiz etti. Dosya Yargıtaydayken Evren 10 Mayıs 2015te 98 yaşında, Şahinkaya ise 9 Temmuz 2015te 90 yaşında öldü.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi temyiz incelemesinde, sanıkların ölümleri nedeniyle davanın düşürülmesine karar verdi.
Dosyayı yeniden gören ilk dereceli mahkeme, karara uyarak düşme kararı verdi ve dosya tekrar ceza dairesine gönderildi.
Daire, yerel mahkemenin kararını bu kez de usul yönünden bozdu.
Bozma kararında, yerel mahkemenin gerekçesinde lehe olan kanunun 765 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) hükümleri olduğu belirtilmesine karşın, hüküm fıkrasında 5237 sayılı TCK ve Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca karar verilmesinin kanuna aykırı olduğu belirtildi.
Ceza dairesinin bozma kararına yine uyan mahkeme, Evren ve Şahinkaya hakkında kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verdi.
Ayrıca Evren ve Şahinkayanın mal varlıklarına el konulması ve sanıkların rütbelerinin geri alınmasına yer olmadığına hükmedildi.