Kandil, HDP ve İmralı arasında son dönemde yaşanan güç mücadelesi, Kürt siyasi aktörleri arasında hiyerarşinin ve ilişkinin silahların gölgesinde yeniden tanımlanma arayışı olarak değerlendirildi.
PKKnın son saldırıları, HDPnin bağımsız bir aktör olmasını istemeyen ve kendisine bağımlı kalmasını isteyen Kandilin bir taktiği şeklinde yorumlanıyor. Demokratik siyasetin kendisini ikinci plana atacağı endişesiyle hareket ettiği düşünülen Kandilin, çözüm Sürecini sahiplenen bir irade beyanında neredeyse hiç bulunmadığına dikkat çekiliyor.
Kandil, HDP ve İmralı arasında 7 Haziran seçimleri öncesinde başlayan ve seçimlerden sonra artarak devam eden tartışmalar incelendiğinde, süreçle ilgili Abdullah Öcalan ya da HDP kanadından gelen olumlu açıklamaların hemen ardından olumlu havayı boşa çıkaracak bir girişim ya da değerlendirmede bulunulduğu ortaya çıkıyor.
- Emanet oy tartışması
HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, 7 Haziran genel seçiminin yapıldığı gün sonuçların netleşmeye başladığı saatlerdeki açıklamasında, Bizim aldığımız oyda bize emanet edilen oylar olduğu gerçeğini çok iyi biliyoruz ve hiç aklımızdan çıkartmayacağız. Emanet oy veren bütün yurttaşlarımıza bunun teminatını veriyoruz ifadesini kullanmıştı.
Önderin bu açıklaması, HDP ile Kandil arasında emanet oy tartışmasına neden olmuştu.
KCKnın yönecilerinden Mustafa Karasu, katıldığı bir canlı yayında bu açıklamayı eleştirerek, Emanet oylar falan yoktur. HDPliler de bunu yanlış değerlendiriyor. Bazıları HDPnin barajı aşması için oy vermiş olabilir. Bu emanet değildir. Öyle emanet oylardan falan bahsetmemek gerekir. HDP seçime ilkeleriyle girdi ve HDPnin ilkeleri oy kazandı yorumunda bulunmuştu.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise Karasunun bu değerlendirmesi üzerine HDP olarak demokrasiyi, barışı, özgürlüğü savunmaya devam ediyoruz mesajı veriyoruz. Yoksa HDP emaneten barajı geçmiştir diye bir durum yok. HDP çok güçlü bir tabanla barajı aşmıştır ama o yüzde 13ün içinde 0,1 bile emanet oy varsa biz ona kıymet verdiğimizi, anladığımızı, değer verdiğimizi ifade ettik, böyle anlamak lazım açıklamasında bulunmuştu.
- Koalisyon konusunda fikir ayrılığı
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, 16 Haziran tarihinde koalisyon konusunda yapmış olduğu açıklamada, HDPye herhangi bir siyasi partiden resmi bir talep ve teklif gelmediğini, süreç bakımından gelebilecek tüm görüşme taleplerine kapılarının açık olacağını dile getirmişti.
Yüksekdağın bu açıklamasına ise Kandilden Duran Kalkan sert tepki göstermiş, katıldığı bir televizyon programında, Yeni güçler; HDP de mevcut güçleri yönetmeye giremez. Girerse düzen partisi olur. Türkiyeyi bu yasa, anayasa ile kim yönetir, hükümet olursa o düzenin partisi olur. CHP ve MHP de yeniden yapacak durumda değiller. Hükümet arayışını mevcut düzeni sürdürmek amacıyla düşünmemek gerekir. Türkiye halkının yeniden demokratikleşmesi olarak ele almak lazım ifadesini kullanmıştı.
- Silah bırakma restleşmesi
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, 11 Haziranda Silahların bırakılması konusunda da muhatap biz değiliz. Silah bırakma çağrısını PKK lideri Abdullah Öcalan yapabilir açıklamasında bulunmuştu. Demirtaşın bu açıklamasına ilk tepki KCKdan geldi.
Demirtaşın açıklamasından bir gün sonra PKKya yakın ANF internet sitesinde yer alan KCK açıklamasında, Türkiyenin demokratikleşmesini ve Kürt sorununun çözümünü isteyen çok farklı kesimler ve bireyler HDP içinde yer almaktadır. Dolayısıyla böyle bir çağrıyı HDP yapamayacağı gibi, mevcut İmralı koşullarında bulunan önder Aponun da böyle bir çağrıyı yapması mümkün değildir görüşlerine yer verilmişti.
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat ise Özgür Gündem gazetesinde yayınlanan 22 Temmuz tarihli yazısında HDPden bazı kişilerin AKPnin oyununa gelerek silah bıraktırma adresi olarak Apoyu göstermeleri büyük bir yanlıştır ifadesini kullanarak Demirtaşı eleştirmişti.
- Kuzu: Öcalanı pasifize ettiler
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın başdanışmanı Burhan Kuzu, çözüm Sürecinin kıymetinin ne HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ne HDP ne de PKK tarafından anlaşıldığını söyledi.
Kuzu, Benim gördüğüm 7-8 tane ayrı PKK var, bir tane değil. Her biri bir ülkenin taşeronu, değişik amaçları var, ticaret yapıyorlar, silah kaçakçılığı, kadın ticareti, uyuşturucu ticareti var. Bunların kendiliğinden hadi biz gidiyoruz diyeceklerine pek ihtimal vermiyorum. Ağababaları bunları kapatmadıkça bunlar bu işe devam eder dedi.
Yaşanan süreçte önemli olanın Demirtaş ve HDPnin tutumu olduğuna işaret ederek, Demirtaş ve HDPnin dağ kadrosunun siyasi uzantıları olarak davrandıklarını belirten Kuzu, Terör olayları karşısında bir kınama bile yapamıyor, yaptığın yanlıştır diyemiyor. Her tarafı yakıyorlar, yıkıyorlar, her gün şehit cenazesi geliyor bunları kınayamıyor. Bence söylemek de istemiyor, çünkü o da aynı, farklı düşünmüyor ifadesini kullandı.
Biraz Öcalan farklı, daha makul düşünüyordu. Onu da bu seçimde pasifize ettiler diyen Kuzu, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
Bu seçimde özellikle Demirtaşı öne çıkartanlar, bir proje olarak öne sunanlar, saz verip, çaldırıp söyletenler, sempatik gösterip barajı aşıranlar çözüm Sürecinin düşmanlarıydı aynı zamanda. Demirtaş, çözüm Sürecini hiçbir zaman istememiştir, hiçbir zaman samimi olmamıştır. Biz isterdik ki 80 milletvekili ile bu insanlar güzel bir şekilde siyaset yapabilseler, makul davranabilseler. çözüm Sürecinin yürütüldüğü barış ortamında bile bin 915 olay yapmışlar. Her fırsatta kan dökmekten geri kalmadılar ama çözüm Süreci adına devlet alttan aldı. Seçimden sonra hükümetin de zayıf olduğu dönemde bunu fırsat bilerek tekrar olayları canlandırdılar.
Burhan Kuzu, HDPnin ne yapmak istediğini, taleplerinin ne olduğunu bilmediklerini, karşılarında net duruş sergileyen bir yapı bulunmadığını aktardı.
- Kandilin iradesi HDPnin iradesinin önüne geçmiştir
Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, Kandilin iradesinin HDPnin iradesinin önüne geçtiğini söyledi.
Seçimden sonra terör olaylarının yeniden başlamasına değinen Akgün, HDPnin zannedilenin, beklenenin ötesinde bir siyasi güçle Meclise girmesi ve koalisyon görüşmeleri dahil olmak üzere muhatap alınıp, Başbakan tarafından ziyaret edilmesi Kandili rahatsız etti. HDPnin kendi başına bağımsız bir aktör haline gelmesini istemediler dedi.
Kandilin eylemleri HDPyi ikinci, üçüncü plana itecek bir zemin yarattığına değinen Akgün, Bugün olanlar, sadece bu çözüm Sürecinin durması değildir. Kürt siyasi aktörleri arasında hiyerarşinin ve ilişkinin silahların gölgesinde yeniden tanımlanma arayışıdır ifadesini kullandı.
Akgün, Bu çerçevede meşru zeminde siyaset yapmak isteyenlere alan daraltılıyor. Kutuplaşma ve çatışma ortamında herkesin Kandilin iradesine boyun eğmesi isteniyor. Ama bu ortamda HDP de kendisinin kullanışlı bir aktör olduğunu, Mecliste işe yarayabileceğini, siyasi açıdan uluslararası alanda Kandili de koruyabileceğini göstermek istiyor. Brükseli ziyaret ederek Türkiye üzerinde Avrupanın siyasi baskısını oluşturmaya çalışıyor. çatışmacı ortamda açıkçası hem söylem hem de siyaset üzerinde bir anlamda vesayetçi bir kurum olarak Kandil öne çıkıyor açıklamasında bulundu.
-Senkronize çalışacak pozisyona çekmeye çalışıyor
Kandilin HDPyi kendisiyle eşgüdümlü, senkronize çalışacak pozisyona çekmeye çalıştığını belirten Akgün, Kandil, HDPnin bağımsız bir aktör olmasını istemiyor. Tam tersine kendisine bağımlı hareket etmesini istiyor. Eğer bu çatışmacı ortam olmasaydı, çözüm süreci devam etseydi HDP çok daha siyaseten güçlenebilir ve bağımsız hareket eğilimine girebilirdi. Ama bu ortamda PKK ya da Kandilin emrine çekilmek isteniyor dedi.
Kandilin, Abdullah Öcalanı günlük siyasetten kopuk gördüğünü, planına çok güvenmediğini ancak Kürtler üzerindeki etkisinden de çekindiğini ifade eden Akgün, şöyle konuştu:
Öcalanın gücü Kürt halkının nabzını tutmasından geliyor. Hem HDP hem Kandil hiçbir zaman Öcalanı karşılarına alamazlar. Brükselden Öcalanın görüşleri alınmadan fikir açıklanmayacağı söylendi. Bu ne demek, tekrar müzakereye dönülecekse bu Öcalanın üzerinden yapılacak, Öcalan tekrar müzakere çağrısı yapıp ateşkes ilanı yapılmasını isteyecek. Sanki Öcalanın fikirlerine saygı duyuyorlarmış, önem veriyorlarmış gibi bir görüntü oluşturuluyor ama esasen Öcalanı kendi pozisyonlarına çekmek için sürekli oldu bittiler yapıyorlar. Bu da oyunun bir parçası.
- Beklentiler gerçekleşmedi
Akgün, halkın HDPnin Türkiyelileşme projesine oy verdiğini vurguladı. HDPnin ayrılıkçılıktan ve şiddetten vazgeçmesini izteyen Akgün, Türkiyenin normalleşmesine katkı yapması, PKKnın silahsızlanmasını sağlaması yönündeki beklentilerin gerçekleşmediğini söyledi.
Bunun için HDPye yeterli süre de tanınmadığını ifade eden Akgün, HDPnin siyasi imkanları kullanması istenebilirdi ama Kandilin gölgesi düştüğü için böyle bir rol oynama şansı da kalmadı değerlendirmesinde bulundu.
Akgün, HDP için hala bir manevra alanının olduğunu düşündüğünü belirterek, HDP için siyaset alanının Kandilden bağımsız hareket ettiği oranda genişleyeceğini bildirdi.
HDPnin 7 Hazirana göre meşruiyet alanının daraldığını dile getiren Akgün, aktör olma, oyun kurma, Türkiyenin sorunlarına çözüm üretme imkanlarının azaldığına işaret etti.
Akgün, her şeye rağmen HDPnin varlığının imkan ve fırsat olarak görülmesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
Meşru siyasetten tamamen dışlayamayacağınıza göre, yarın yeniden müzakere masası açılacaksa mutlaka HDP üzerinden bazı şeylerin yürütülmesi lazım. Ama HDP de Kürt siyaseti konusundaki tekelci konumu kaybetti. Başta muhafazakar Kürtler olmak üzere bundan sonraki müzakere sürecinde HDPnin yanında dengeleyici unsur olarak yer almaları gereği de ortaya çıktı. Sadece HDP değil, HDP dışındaki Kürt aktörlerin de bulunması gereği ortaya çıktı. Devlet bunu dikkate alacaktır.
- Kandil, HDPyi meşruiyet dışında kalmaya zorluyor
Akil İnsanlar Heyeti İç Anadolu Bölgesi Grubu Başkanı olarak da görev yapan gazeteci-yazar Ahmet Taşgetiren, çözüm Sürecinin bütün amacının Kürt siyasi hareketini meşru zemine çekmek, silahlı yapıyı sona erdirmek olduğunu ancak silahlı yapının başka hesaplar içerisinde hareket ettiğini ve bir tür vesayet oluşturduğunu söyledi.
Kandilin HDPyi meşruiyet dışında kalmaya zorladığını vurgulayan Taşgetiren Eğer Selahattin Demirtaş, meşru bir siyasi sözcü, siyasi aktör haline gelmek istiyorsa tabii ki üzerindeki silah vesayetini ortadan kaldırması, tavır koyması lazım. Demirtaşa oy veren kesimlerin bir bölümü ya da barajı aşmaya yardım eden kesim, silahlı yapının sona ermesi ve siyasi temsilin etkin hale gelmesi için oy verdi diye düşünüyorum dedi.
HDP ve Kandilin Öcalana bakışını değerlendiren Taşgetiren, Öcalandan Kandil ve HDPnin pozisyonunu güçlendirecek bir açıklama geldiğinde onu lider olarak görüyorlar ama silahlı hareketi meşruiyete zorlayıcı tavır gelince de ona mesafeli davranıyorlar. Öcalan, 2013 Mart ayında, geçen sene de açık olarak silahlı mücadele döneminin bittiğini ilan etti ama o zamandan beri ayak sürümeye devam ediyor hem Kandil hem onun uzantıları diye konuştu.
- Kandil, demokratik siyasete inisiyatif vermek istemedi
Anayasa Hukukçuları Derneği Başkanı Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez, Kandilin 7 Haziran genel seçiminden hemen sonra HDPnin elinden inisiyatifi almak için terör eylemlerini hızlı bir şekilde gerçekleştirmeye başladığına dikkati çekerek, Burada inisiyatifi Kandilin elinden bırakmak istememesi gibi bir endişe var dedi.
HDPden beklenenin gerçekleşmediğini belirten Hakyemez, siyasi aktörleri eleştirdiği dozda olmasa dahi en azından Kandilin şiddet eylemlerine son vermesini açık bir şekilde ifade etmesi gerektiğinin üzerinde durdu.
Kandilin yaptıklarını eleştiremediği için HDPnin zor durumda kaldığını vurgulayan Hakyemez, şöyle devam etti:
HDP, seçimden hemen sonra aldığı yüzde 13lük oyun sevincini bile yaşamayadı. Şu anda siyasi partiler içerisinde en zor durumda hangisi diye sorarsanız, özgürlük, barış, demokrasi, insan hakları vurgusuyla seçime girip sonrasında da şiddet eylemleri gerçekleştiğinde bunları kınayamayan, bunlara son verilmesi gerektiğini Kandile açık bir şekilde ifade edemeyen bir HDP ile karşı karşıya kaldık. Bu HDPnin sıkıştığı durumu gösteriyor.
Hakyemez, Kandilin demokratik siyasete inisiyatif vermek istemediğine dikkati çekerek, Silahlı bir unsur için de bu normaldir. Siyaset daha fazla ön planda olursa, silahlı unsurun ikinci plana düşeceği ve zamanla yok olacağı aşikardır. Zaten çözüm Sürecinin başından itibaren Kandil bu işe çok hevesli değildi. Hep Abdullah Öcalanın açıklamalarından sonra işi yokuşa sürecek açıklamalarda bulunuyordu. çözüm Sürecini sahiplenen bir irade beyanı Kandilde hemen hemen hiç olmamıştır. Şimdi de HDPnin bu başarısından sonra siyasette etkili olması durumunda, Kandilin ikinci plana atılacağı algısı vardı ifadesini kullandı.
Hakyemez, Kandilin kendi başına hareket etmediğini, uluslararası güçlerin etkili olduğunu belirterek, Uluslararası güçlere de çok fazla gerek yok. Kandildekilerin düşüncesi de belli. Onlar da terör eylemleri ile birlikte kendilerini bu şekilde ifade etmeye çalışıyorlar dedi.
HDPnin bir siyasi parti olmadığı ortaya çıkıyor görüşüne yer veren Hakyemez, şunları kaydetti:
Siyasi partinin özgür bir şekilde önerilerini ortaya koyabilmesi lazım. Özellikle yüzde 13 oy alan demokratik siyaseti savunan bir siyasi parti böyle bir pozisyonda şiddeti açık bir şekilde reddetmesi gerekir. HDP bunu yapamıyor. Bölge halkı çözüm Sürecini duyduğundan beri hep umutluydu. 3 senedir hiçbir canın kaybolmaması müthiş bir başarıydı. Yeniden önceki terör eylemleri ile karşı karşıya kaldı. Bölge halkı büyük bir umutsuzluk içinde.
- PKK derhal silah bırakma kararı almalıdır
Hak ve Özgürlükler Partisi (Hak-Par) Genel Başkanı Fehmi Demir, Kandilin, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaşı siyaseten bitirmek istediğine dair iddialar üzerine, Kandilin bitirmek istediğine dair elimde somut veri yok. Ama bir şeyi biliyorum, PKK, kendisinin önüne geçmesini istemez ifadesini kullandı.
Demir, PKKnın yapısı gereği kendi inisiyatifi dışında başka bir hareketin gelişmesine, çözüm üretmesine izin vermeyeceğini dile getirdi.
Kandil ve HDPnin, Abdullah Öcalana nasıl baktığına da değinen Demir, Öcalan halen PKKnın lideri konumunda. İki taraf da Öcalan bizim irademiz, bu sorunun çözümü Öcalandan geçer diyor. Bize göre de o zaman Öcalanın dediklerini yapmaları lazım. Öcalan, PKKnın artık silahlı mücadele döneminin kapandığını, PKKnın silah bırakması gerektiğini söylüyordu. Eğer öyleyse Öcalanın dediklerine uymaları gerekir diye düşünüyorum değerlendirmesinde bulundu.
Demir, seçim ve PKK operasyonları sonrası HDP yönetiminin izlediği siyasetin, partiyi marjinalleştirdiğine dair elinde somut bir verinin olmadığını söyledi.
7 Haziran seçiminden sonra mevcut parlamentodaki partilerin sorunları çözmede yetersiz kaldığının görüldüğünü savunan Demir, şunları kaydetti:
Sorunları çözmede parlamentodaki partiler, projeye sahip değiller. O nedenle de şu anda parlamento da tıkanmış durumda ve Türkiye, yeniden erken seçime doğru gidiyor. Bu Türkiyenin faydasına değil, bence parlamentoda halkın desteğini alanlar, parlamentoda sorunları çözmeliler. Eğer bunu becerebilirlerse bilin ki elinde silah bulunduranlar da artık istediklerini yapamaz. Ama çözüm üretemezseniz, şiddet yanlılığının yolu hep açık olur. Taraflara şunu söylemek isterim; toplumun, hem Türk hem Kürt halkının, hem Kürdistanın hem Türkiyenin ihtiyacı sorunların barışçıl, demokratik yollarla çözülmesidir. Bunun yolunu açmak gerekir, bu yüzden de artık PKK derhal silah bırakma kararı almalıdır. Hükümet ve parlamento da bu bırakılan silahın, toprağa gömülmesi için gerekli yasal düzenlemenin genel af dahil, herkesin siyasete girebileceği olanakları sağlamalıdır. Artık şiddet, siyasetin bir aracı olmaktan çıkmalıdır.
- HDP Parti Sözcüsü Bilgen
HDP Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen artan şiddet olayları sonrasında HDPnin izlediği siyasete yönelik eleştirilere ilişkin, Türkiyenin 30 yıldır çok ağır bir bedel ödediğine işaret ederek, can kayıplarının yaşandığı bir sorunun siyasal zeminde çözülmesi ve Türkiyenin şiddet sarmalından çıkmasının kritik öneme sahip olduğunu belirtti.
Bİlgen, Uluslararası deneyimler ve insanlığın ortak kazanımı olan değerler ekseninde, Türkiyenin özgün koşullarını da dikkate alarak bir çözüm yolunun bulunması, ciddi bir toplumsal talebe dönüşmüştür dedi.
Bilgen, siyaset kurumunun hamaset ve çatışma dilinden vazgeçip, sorunun çözümüne yönelik risk alması ve sorumluluk üstlenmesi gerektiğine vurgu yaptı.
Bilgen, geçmişte hangi girişimlerin çözümsüzlüğe neden olduğunu gören ve aynı yanlışları tekrarlamadan, şiddet ortamını tümüyle ortadan kaldıracak adımların atılması gerektiğini kaydetti.