Uludağda düzenlenen gençlik festivali Winterfest 2016da sahneye çıkan efsane şarkıcı Demet Akalın olay açıklamalarda bulundu. Demet Akalın, yardım talepleri için kazandığı paradan yardım fonu oluşturduğunu söyledi.
Hem oyuncu hem şarkıcı olan efsane sanatçı Demet Akalın, Winterfest 2016 etkinlikleri kapsamında bir hafta içinde ikinci kez Uludağda hayranlarına konser vererek içlerini ısıttı.
Usta sanatçı Demet Akalın, iki saati aşkı programı süresince, pop şarkıların yanı sıra , arabesk de söyledi.
Konser öncesi muhabirlerin Siz gençken bu tür festivallere katılır mıydınız? sorusu üzerine kahkaha atan Demet Akalının cevabı harikulade idi.
Demet Akalının muhabirlere verdiği cevap şu şekilde
Efsane şarkıcı Demet Akalın, Son yılların en büyük hakareti. Oğlum, Ajda ölmedi. Ben sübyanım, sübyan. Oha yani. Sevgili Ajda Pekkan varken, genç popçulara sakın bu tip sorular sormayın yanıtını vererek herkesi kahkahaya boğdu.
Medya Faresinin haberine göre: Usta sanatçı Demet Akalın 6 aydan ba yana uygun kalp nakli beklerken tedavi gördüğü Ankara Başkent Hastanesinde dün ölen 13 yaşındaki Zeynep Öykü Ertokla ilgili olarak ise şu açıklamaları yaptı.
Bayağı takipteydik. Babayla birkaç gün önce konuştuğumuzda, çok iç açıçı konuşmadı. O gün sabaha kadar ağla ağla canım çıktı. Onun için de kötü oluyorum. Yarın da cenazeye yetişmeye çalışacağım eğer yetişezsem mutlaka evine gideceğim dedi.
Kayseride eski eşine ayda 300 lira nafaka ödeyemeyince borcun faiziyle 3500 lira olmasıyla üç ay hapis cezasına çaptırılan kuru temizleyici Ahmet Eliaçıkın borcunu avukatı aracılığıyla ödeten Demet Akalın bu konuya çok üzüldüğünü söyledi. Akalın, Ahmet ağabey ile konuştuk, nafaka davasında. O çıkmış evine gitmiş. çocuklarla konuştuk. O güzel bir haberdi. Enteresan bir haftaydı. Yardımlarla ilgili ben herkesten önce davrandım. Öyle kendimi çok iyi hissediyorum. Kazandığım her paradan Demet Akalın diye bir fon oluşturdum. Sosyal medyadan ilk yardım gelene yardım yapıyorum dedi.
Demet Akalın Kimdir?
23 Nisan 1972 tarihinde Kocaeli, Gölcükde doğan Demet Akalın ilköğretim ve lise öğrenimini Gölcükte bitirdi. Gölcük Barbaros Hayrettin Lisesinden mezun oldu.
İlkokul yıllarında gazeteci ya da öğretmen olma hayalleri kurardı. O zamanki Üniversite sınavı şartları günümüze göre daha zor olduğu için hayalleri suya düştü.
Ne yapacağım ne yapacağım diye düşünürken annesinin elinden tutmasıyla soluğu Yaşar Alptekinin Mankenlik kursunda aldı ve arkası geldi...
1990 senesinde Mayo Güzeli seçildi. Ardından Neşe Erberk ajansda mankenlik yapmaya başladı. Hani o zamanlarda mankenlik ciddi ve iyi bir meslekti. Büyük performansla mesleğini sürdürürken bir gün sesinin güzelliğinin farkına vardı ve mankenlikte zirvedeyken hadi bir de şarkı söyliyim dedi ve en iyi gazinolarda dev isimlerin kadrosunda başladı yeni mesleğini icra etmeye
Başardığını düşündüğü bir zamanda hadi bir albümün olsun dedi ve SEBEBİM adlı albümünü piyasaya çıkardı, işler yolunda gitti yani başarıya bir başarı daha eklendi ve artık mankenliği bırakıp tamamen şarkı söylemeyi seçti.
Daha sonra da SENİN ANAN GÜZEL Mİ? dedi ve ilk single çalışmasını çıkardı. O ekstra senin bu exstra benim derken artık sahnelerin bir parçası oldu.
Sonrası mı? UNUTTUM dedi ve 3. albüm çalışmasını müzik severlerin beğenisine sundu. Ehhh iyi de tepkiler aldı ve kendini bir kez daha kanıtlamış oldu. Bu kız da okuyo ya dedirtti.....
Uzun ve sıkı bir çalışma sonunda, nihayet beklediğimize değen radyolarda ve clublerde en çok istek alan albümü BANANE ile Türkiyede hala konuşulmaya devam ediyor..
Demet Akalın 2006 yılında çıkardığı Kusursuz 19 albümünü için MÜ-YAPtan altın ödül aldı. Yine 2006 yılında Kral TV Video Müzik Ödüllerinde Afedersin adlı şarkısı ile En İyi Pop Kadın Sanatçı ve Yılın Şarkısı ödülünün sahibi olmuştur. Bunlardan başka daha bir çok ödül sahibidir.
2013 yılında Popstar yarışmasında Orhan Gencebay, Bülent Ersoy ve Serdar Ortaç ile birlikte jüri üyeliği yaptı.
Mankenlik döneminde de, adını ülkeye duyuran Demet Akalın, İbrahim Kutluay ile olan uzun birlikteliği ile de magazin haberlerinde bol bol yer aldı.
Demet Akalın, Acun Ilıcalının kanalı TV8de 2015 temmuz ayında başlayacak olan ve sunuculuğunu Acun Ilıcalının yapacağı Rising Star (Yükselen Yıldız) yarışmasında, Mustafa Sandal, Gülben Ergen ve Fuat Güner ile birlikte jüri üyeliği yapacaktır.
Evlilikleri
1.evliliği: Oğuz Kayhan ile Temmuz 2006 yılında evlendi, 3 ay sonra boşandı.
2.evliliği: Önder Bekensir ile 22 Ocak 2010 tarihinde evlendi, 27 Temmuz 2010 tarihinde boşandı.
3.evliliği: Demet Akalın, 23 Nisan 2012 yılında Okan Kurt ile evlendi.
Gülden Ergen Kimdir?
Gülben Ergen, 1972 doğumlu ünlü ses sanatçısı, sinema ve dizi oyuncusu. Mankenlikle başladığı kariyerinde Fırat, Marziye ve Dadı adlı dizileriyle tanınan Ergen, ayrıca albümleriyle de şarkıcılıkta kendini kanıtlamış bir isim. 2004 yılının eylül ayında Sultans of the Dance ve Anadolu Ateşi adlı şovlarıyla adını duyuran Mustafa Erdoğan ile evlenen Ergen, 18 Ocak 2007de bir erkek çocuk dünyaya getirdi.
Gülben Ergen Erdoğan, 25 Ağustos 1972de Mazhar ve Gülser Ergenin kızı olarak İstanbulda dünyaya geldi. İlkokuldan sonra Erenköy Kız Lisesinde orta öğrenimini tamamlayan Ergen, lise öğrenimini ise Kadıköy Ticaret Lisesinde aldı. Ergen, 1987de lise 2. sınıftayken katıldığı Sinema Yıldızı Yarışmasında 2. seçildi. Hürriyet Gazetesi tarafından düzenlenen bu yarışma sayesinde tanınan bir yüz haline gelen Ergen, liseyi bitirdikten sonra mankenlik yapmaya başladı.
1988 yapımı Bülent Ersoy ve İsmet Özhanın başrolünde olduğu Samim Değer filmi Biz Ayrılamayız (Mine rolünde), Ergenin ilk sinema filmi oldu. Yine 1988de Kartal Tibetin yönettiği ve Kenan Kalavla birlikte oynadığı Deniz Yıldızı filminin ardından, Cüneyt Arkın ile Av (1989), Serdar Gökhan ve Eşref Kolçakla birlikte ise Kanun Savaşçıları (1989) adlı filmler, 18indeyken kendisinden beş yaş büyük ağabeyini trafik kazasında kaybeden Ergenin oynadığı diğer filmler oldu.
Ergen, 1990da Orhan Kemalin ünlü eserini TRT ekranına taşıyan ve büyük beğeni toplayan Hanımın çiftliği adlı dizi filmde; Erol Taş, İlknur Bozkurt ve Fikret Hakanla birlikte rol aldı. 1991de Osman F. Sedenin senaryosunu yazıp yönettiği ve Halide Edip Adıvarın eserinden uyarlanan Yol Palas Cinayeti, 1992de ise yine Osman F. Seden imzalı İki Kız Kardeş adlı filmlerde, Aydan Şenerle birlikte kamera karşısına geçti.
1994te ünlü Maksim Gazinosunda, İbrahim Tatlısesin alt kadrosunda yer alan Gülben Ergen, aynı zamanda ünlü türkücünün Haydi Söyle adlı parçasının klibinde oynadı. Bunun ardından yine 1994de Tatlısesin başrolünde olduğu ve yönetmenliğini de üstlendiği Fırat adlı dizide rol aldı. Ergen, bu dizinin çekimleri sırasında Fırat Nehrinde geçen bir sahne sırasında kuvvetli akıntı nedeniyle çok zor anlar yaşadı.
Şarkıcılık konusunda da yeteneğini ortaya seren Ergen, 1997de Merhaba adlı ilk albümünü çıkardı. 1998de cuma, cumartesi ve pazar günleri, Bostancı Gösteri Merkezinde Huysuz Virgin (namı diğer Seyfi Dursunoğlu) ile Castra Castra Show adını verdikleri bir şov sergiledi. Televizyon izleyicileri için hazırladığı Gümbür Gümbür Gülbence programı ile hayran kitlesini iyice arttıran Gülben Ergenin atladığı önemli basamaklardan birisi de Kadir İnanır ile birlikte çevirdiği Marziye isimli dizi oldu. Diziye de ismine veren Marziye karakterini canlandıran Ergen, 1998-2000 yılları boyunca televizyon izleyicisini ekrana kitlemeyi başardı.
1999 yılında Avşa Film Festivali, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü başta olmak üzere birçok ödüle layık görülen Gülben Ergen, yıl biterken Kör Aşık adlı ikinci albümünü piyasaya sürdü. 2000 yılında Haldun Dormen ve Kenan Işık ile birlikte Dadı adlı dizide buluşan Ergen, Melek isimli bir dadıyı canlandırdığı bu komedi dizisinde de başarısını gösterdi ve Magazin Gazetecileri Derneği, 9. Altın Objektif Ödüllerinde 2000 yılının En İyi Kadın TV Yıldızı Ödülüne layık görüldü. Ergen aynı zamanda Altın Kelebek, 2000 yılının En İyi Kadın Oyuncusu Ödülünün de sahibi oldu.
1998-2001 yılları arasında TGRTde yayınlanan Gülbence adlı programı yayınlandı.
2001de genel yayın yönetmenliğini üstlendiği Gülbence isimli bir dergi çıkaran Ergen, 2003de Ali Sürmeli, Yasemin Kozanoğlu ve Deniz Türkali ile birlikte başrollerini paylaştığı, yayını sadece 8 bölüm süren Hürrem Sultan adlı dizide rol aldı. Ünlü kanuni ve Türk müziği orkestra şefi Taşkın Sabahla çalışmaya başlayan Ergen, son 4 albümünü de (Sade ve Sadece-2002, Uçacaksın-2005, 9+1 Fıkır Fıkır-2005 ve Gülben Ergen-2006) Sabahın müzik yönetmenliği eşliğinde hazırladı.
Gülben Ergen, 2004 yılının eylül ayında Sultans of the Dance ve Anadolu Ateşi adlı şovlarıyla adını dıyuran ve Yılmaz Erdoğanın da kardeşi olan Mustafa Erdoğan ile evlendi. Ergen, 18 Ocak 2007de Atlas ismini verdikleri bir erkek çocuk dünyaya getirdi. Gülben Ergen Erdoğan ve Mustafa Erdoğan çifti, yakınları ve hayranları tarafından hastaneye gönderilecek çiçekler yerine, Tema Vakfı aracılığıyla bağışlanan fidanlarla gerçekleşen Atlas Bebek Ormanını oluşturdu. 2008 yılında müzik çalışmalarına devam eden sanatçı Aşk Hiç Bitmez adlı albümü ile müzik piyasasına güçlü bir dönüş yaptı.
14 Mayıs 2008 tarihinde atvde yayınlanmaya başlayan Gülben Ergenle Sürpriz adlı programı sunmuştur.
2010 yılında Gülben Ergen öncülüğünde başlatılan çocuklar Gülsün Diye kampanyasının devamı olarak çocuklar Gülsün Diye Derneği kuruldu. Gülben Ergenin başkanlığını, Araştırmacı Elvan Oktarın ise başkan yardımcılığını üstlendiği çocuklar Gülsün Diye Derneği, Türkiyede okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasına katkıda bulunmayı amaçlıyor. Şimdiye kadar; Tokat, Mardin, Trabzon, Erzurum, Sinop, Hatay, İstanbul, Aydın, Zolguldak,Van ve Sivasda olmak üzere toplam 11 anaokulu inşaatı tamamlaıp, içlerini çağdaş bir eğitim için gereken tüm materyallerle donatarak Milli Eğitim Bakanlığına teslim edildi.
Meyvesiz bir gün geçiremeyen Gülben Ergen, ev yemeklerini tercih ederken; sebze yemeklerini, köfte-patates kızartmasını ve sıcacık bir domates çorbasını en şık yemeğe tercih edermiş.
Gülben Ergen, 16 Eylül 2013 tarihinde Show TVde yayınlanmaya başlayan GÜLBEN adlı programla ekranlara geri döndü. Programın ilk konuğu Okan Bayülgen olmuştur.
Evlilikleri
1.eşi: Gülben Ergen, Anadolu Ateşi Grubunun kurucusu Mustafa Erdoğan ile 5 Eylül 2004 tarihinde evlendiler. 18 Ocak 2007de Atlas ismini verdikleri bir oğlu oldu. Daha sonra 22 Haziran 2009 tarihinde Ares ve Güney adını verdikleri ikiz oğulları dünyaya geldi. 11 Nisan 2012 tarihinde boşandılar.
2.eşi:Gülben Ergen, 28 Eylül 2014 tarihinde TV sunucusu Erhan çelik ile İzmirin Selçuk ilçesinin Şirince köyünde evlendi.
Gülben Ergen, Acun Ilıcalının kanalı TV8de 3 Ağustos 2015 Pazartesi akşamı yayın hayatına başlayan ve sunuculuğunu Acun Ilıcalının yaptığı Rising Star (Yükselen Yıldız) yarışmasında, Demet Akalın, Mustafa Sandal ve Fuat Güner ile birlikte jüri üyeliği yaptı.
Ödülleri
1987 - Hürriyet Gazetesi Sinema Güzeli 2. ödülü,
1999 - MGD Tv Başarı Ödülü,
1999 - Avşa Film Festivali En İyi Bayan Oyuncu ödülü,
1999 - TGRT Evita Gülbence programının gösterdiği başarılı grafik ödülü
1999 - Magazin Gazetecileri Derneği - 7.Altın Objektif Ödülleri- 1998 yılının televizyon başarısı ödülü
2000 - MGD En İyi TV yıldızı,
2000 - Magazin Gazetecileri Derneği - 8. Altın Objektif Ödülleri - 1999 yılının televizyon en iyi kadın tv yıldızı ödülü
2001 - Magazin Gazetecileri Derneği - 9. Altın Objektif Ödülleri - 2000 yılının televizyon en iyi kadın tv yıldızı ödülü
2001 - Altın Kelebek - 2000 yılının en iyi kadın oyuncusu ödülü
2001 - Bizim Lösemili çocuklar Vakfı Onur Üyeliği,
2002 - MGD En İyi Kadın Oyuncu,
2002 - Altın Kelebek En İyi Tv Oyuncusu,
2004 - Kral Tv Video Müzik Ödülleri - En iyi arabesk - fantazi kadın şarkıcı,
2005 - Kadir Has Üniversitesi - En has albüm: Uçacaksın
2005 - 2004 Yılının en iyi tüketicisi ödülü
2005 - 6.Tüketiciyle Dost Altın Kalite Zirvesi 2004 yılının en iyi sanatçısı ödülü
2005 - Fatih Üniversitesi 2004 Yılının En Aktif Kadın Sanatçısı Ödülü
2005 - Müyap en çok satan albüm ödülü (600 binlik satış ile uçacaksın albümü).
2006 - Altın Nota Müzik Ödülleri 2005 yılının en iyi Pop-Fantezi Kadın Sanatçısı ödülü
2006 - Kadir Has Üniversitesi - En has albüm: 9+1 Fıkır Fıkır
2006 - Jetix Ödül Töreni - En iyi kadın şarkıcı
2008 - En İyi Kadın Sanatçı
2008 - En İyi Şarkı (Sürpriz)
2009 - En çok Satan Albüm (Aşk Hiç Bitmez)
2009 - En çok İndirilen Albüm (Aşk Hiç Bitmez)
2009 - En Has Albüm (Aşk Hiç Bitmez)
2009 - Yilin Yorumcusu
2009 - AB Kalite Onur Ödülü
2009 - En İyi Pop-Fantezi Kadın Şarkıcı
2009 - Yılın Klibi (Yalnızlık)
2010 - En İyi Düet (Oğuzhan Koç - Giden Günlerim Oldu)
2010 - Yılın Şarkısı (Giden Günlerim Oldu)
2010 - En İyi Pop Kadın Şarkıcı
2010 - En İyi Düet (Oğuzhan Koç - Giden Günlerim Oldu)
2010 - En İyi Albüm
2010 - Yılın Sosyal Girişimcilik Projesi Ödülü
2010 - En çok İndirilen Şarkı (Giden Günlerim Oldu)
2011 - En İyi Sosyal Sorumluluk Projesi
2011 - En İyi Sosyal Sorumluluk Projesi
2011 - En Has Sosyal Sorumluluk Projesi
2011 - En İyi Sosyal Sorumluluk Projesi
2011 - En İyi Sosyal Sorumluluk Projesi
2012 - En çok İndirilen Şarkı (Şıkır Şıkır)
2013 - Yılın Sanatçısı
2013 - Yılın En Başarılı Sosyal Medya Kullanıcısı
2013 - Vakıf Özel Ödülü
2013 - En İyi Sosyal Sorumluluk Projesi
Albümleri
1997 - Merhaba
1999 - Kör Aşık
2002 - Sade ve Sadece
2004 - Uçacaksın
2005 - Gülben Ergen Live in İstanbul
2005 - 9+1 Fıkır Fıkır
2006 - Gülben Ergen
2008 - Aşk Hiç Bitmez
2009 - Uzun Yol Şarkıları
2011- Şıkır Şıkır
2011 - Hayat Bi Gün
2012 - Durdurun Dünyayı
2013 - Düşman Olmaz Benden
2013 Sen
2015 - Kalbimi Koydum
Filmleri
1988 - Biz Ayrılamayız
1988 - Deniz Yıldızı
1989 - Av
1990 - Hanımın çiftliği (TRT)
1991 - Kanun Savaşçıları (TRT)
1992 - İşgal Altında (TRT)
1994-1995 - İki Kız Kardeş (Show TV)
1997 - Fırat (Star TV)
1998-2001 - Marziye (TGRT)
1998-2001 - Gümbür Gümbür Gülbence (TGRT) (talk show, sunucu )
2001-2003 - Dadı (Show TV, atv, Star TV)
2002-2003 - Hürrem Sultan (Star TV)
2006 - Gönül (Kanal D)
2008 - Gülben Ergenle Sürpriz (atv) (talk show, sunucu )
2009 - Popstar Alaturka (Fox TV) (yarışma, juri )
2011 - 2012 - Gülben (TRT) (Gündüz programı, sunucu)
2012 - Benzemez Kimse Sana (Star TV) (Yarışma )
2013 - Bir Milyon Kimin? (Show TV) (yarışma, juri)
2013 - Gülben (Show TV) (Gündüz programı, sunucu) 2015 - Rising Star (TV8)
Bülent Ersoy Kimdir?
Bülent Ersoy, 1952 yılında Malatyada dünyaya geldi. Annesi Naciye Poyrazdır. 1960 yılına kadar Malatyada kaldı. Daha sonra ailesiyle birlikte İstanbula göç etti. Esas adı Bülent Erkoçdur. çok küçük yaşlardan itibaren müzikle ilgilenmeye başladı. Melahat Pars, Rıdvan Aytan gibi üstadlardan ve belediye konservatuarı hocalarından özel dersler aldı. İstanbul Belediye Konservatuarını bitiren değerli sanatçı, aldığı akademik terbiye vasıtasıyla hem Tanrı vergisi sesini hem de müzikal tecrübelerini geliştirme fırsatı buldu.
İlk olarak 1970 yılında Üsküdar Fıstıkağacında dönemin ilk aile gazinolarından birisi olan Özlem Aile Gazinosunda sahneye çıkarak sahne hayatına başladı. Fikret Torunun Sunar Konser Bürosu olarak düzenlediği ses yarışmasına katılarak bu yarışmada birinciliği kazanmış ve 1000 lira para ödülü almıştır. Sonrasında bu gazinoda üç ay kadar assolist olarak çalışmıştır.
1971 yılında Saner Plaktan çıkan kırkbeşlik plağı ilk albüm çalışması oldu. Bu çalışmada, güfte ve bestesi bestekr Muzaffer Özpınara ait Lüzm Lalmadı ve Neye Yarar Gelişin adlı eserleri seslendirdi. Sahneye ilk adımını 1974 yılında Büyük Maksim Müzikhollerinde attı ve müzik dünyasına bomba gibi düştü. Ancak gerçek soy ismi Erkoç olan sanatçının soyadı Müjdat Gezen tarafından Ersoy olarak değiştirilmiştir. Bu yıllardan itibaren gerek ismi gibi bülend-paye sesiyle gerekse hanımefendi kişiliğiyle Türk halkının beğenisini kazandı.
Bülent Ersoy, Müzeyyen Senar Ekolünün temsilcisi olarak başladığı sanat hayatında, akademik sanat kariyerinin de yüksek olması hasebiyle olağanüstü bir yorumcu ve büyük bir tavrın sancaktarı oldu. Baharı Bekleyen Kumrular Gibi, Dert çekmeye Gidiyorum gibi her okuduğu şarkıyla grafiği sürekli yukarı tırmandı. O yıllarda TRTye, musikimizin bahtsızlığından ötürü kenara itilmiş, klasik makamlarda eski ve kalıcı eserler yorumladı. Yetmişli yılların ortasında daha da ileri giderek; o günkü müzik piyasasında pop, arabesk ve fantezi vb. gibi ticari şarkılar revaçta olmasına karşın Itrnin Tut- Mucize-I Gyanı gibi eserlerden oluşan koyu klasik bir uzunçalar yaptı. Bu ilk uzunçalar çalışması müzik piyasasında ki tüm hesapları altüst etti ve satış rekoru kırdı.
Ağustos 1980de İzmir Fuarında seyircilerden gelen tezahürat sonrası göğüslerini açınca İzmir Cumhuriyet Savcılığı, hakkında soruşturma açtı. Eylül 1980de İzmir Kordondaki evinde bir hkime hakaret edince tutuklanarak 45 gün hapis cezası aldı ve Buca Cezaevinde tutuklu kaldı.
14 Nisan 1981de Londrada Charring Cross Hastanesinde geçirdiği cinsiyet değiştirme ameliyatıyla kadın oldu, ancak pembe nüfus kağıdı alması yıllar sonra, sahne yasağını da kaldıran dönemin başbakanı Turgut Özalın öncülüğünde çıkartılan bir kanun sayesinde oldu.
Bülent Ersoya 12 Eylül darbesi sonrası Haziran 1981de diğer travesti ve transseksüel sanatçılarla birlikte sahne yasağı getirildi. Bu dönemde kariyerine Almanyada devam eden sanatçı orada Türk filmlerinde oynamaya devam etti, bir müddet de Avustralyada yaşadı. 1988 yılında Türkiyeye döndü.
Yurtiçinde ve yurtdışında yüzlerce konser veren Bülent Ersoy, Düşkünüm Sana, Yaşamak İstiyorum, Biz Ayrılamayız ve Ablan Kurban Olsun Sana gibi satış grafiği çok yüksek albümlere imza attı. 1995 tarihini taşıyan Benim Dünya Güzellerim, S Müzik etiketiyle çıkan ilk albümü oldu. Selçuk Tekayın müzik yönetmenliğini, Özkan Turgayın aranjörlüğünü yaptığı albümde on şarkı seslendirdi. Aynı yıl janrına ve yorumuna uygun olarak Alaturka 95 adında bir albüm yaparak Klasik Türk Musikisine hizmetini de eksik etmedi. Muzaffer Özpınarın yönetmenliğini yaptığı albümde Hacı Arif Bey, Münir Nureddin Selçuk, Selahaddin Pınar, Kadri Şençalar, İsmail Hakkı Bey, Kemani Serkis Efendi gibi birçok üstdın eserlerine yorumuyla hayat verdi. Ondört eserin yeraldığı çalışmada; Aziz İstanbul, Dönülmez Akşamın Ufkundayım, Nerelerde Kaldın Ey Servi Nazım gibi klasik eserlerin yanında Alıverin Bağlamamı çalayım ve Karam adlı iki de anonim türküye de yer verdi.
1989 yılında Adanada verdiği bir konser sırasında bir seyirciden gelen çırpınırdı Karadeniz adlı isteği okumadığı için Hacı Tepe isimli kişi tarafından kurşunlanarak bir böbreğini kaybetti.
Bülent Ersoy, bir sonraki çalışmasını 1997 yılında yayınladı. Maazallah ismini taşıyan albüm, piyasaya sürülmeden dahi yüksek siparişler aldı ve büyük yankı uyandırdı. Albümün hazırlık aşamasında bu sefer Halil Karaduman ve Osman İşmenle çalışan sanatçı, popüler şarkılardan ve anonim türkülerden oluşan bir repertuar seslendirdi. Albüme ismini veren Maazallah adlı şarkısının video klibi ise büyük ses getirdi. Bülent Ersoyun son albümü ise 2002 senesinde çıkardığı Canımsın albümüdür.
Otuz yıla yaklaşan sanat yaşamında pek çok ilke imza atan Bülent Ersoy, dünyaca ünlü yıldızların sahne aldığı salonlarda konser verdi. 1980 yılında London Palladiumda ve 1983 yılında Madison Square Gardenda sahne alan ilk Türk sanatçısı oldu. 30 Mart 1997te ise Ümmü Gülsümden sonra, etnik müzik sazlarıyla Paris Olympia müzikholünde sahne alan ilk sanatçı oldu. Dario Morenodan sonra Olympiada konser veren ilk Türk sanatçısı olan Bülent Ersoy, elli kişiden oluşan orkestrasıyla dört saat süren bir program sundu.
Bugüne değin otuzun üstünde albüme imzasını atan sanatçı, Türk Müzik Tarihine ismini altın harflerle yazdırdı ve klasik, alaturka şarkılar alanında gelmiş geçmiş en önemli yorumcular arasında yer aldı. Müzik yaşamı boyunca sayısız ödül aldı. Herkesin takdirini kazanan geniş entervalli ve yüksek volümlü sesi, Japonyada ses laboratuvarlarında yapılan testler sonucu yüzde yüz kusursuz bulundu ve 1997 yılında Uluslararası Montu Merid Müzik Doktoru ünvanıyla ödüllendirildi.
Evlilikleri
1. evliliği :1998 yılında Cem Adler ile evlendi, 1999 yılında boşandı.
2. evliliği : 2007 yılında Armağan Uzun ile evlendi, 2008 yılında boşandı.
Müjdat Gezen Kimdir?
Türk tiyatro ve sinema oyuncusu, şair, yazar, oyun yazarı. Türk tiyatro ve sinema tarihine çeyrek asırlık sanat geçmişiyle hizmet etmiş olan Gezen, mizah ve güldürü türünde akla gelen ilk isimlerden biridir. Özellikle Azmi ve Darbukatör Baryam tiplemeleriyle hafızalara kazınan usta oyuncu, devlet ya da herhangi bir kurumdan yardım almaksızın, tamamen kişisel birikimleriyle kurduğu, ücretsiz hizmet veren Müjdat Gezen Sanat Merkezi ve yine kendi adını taşıyan tiyatroyla, Türkiyedeki gösteri sanatlarının gelişimine ve yeni yeteneklerin ortaya çıkmasına büyük katkı sağlamaktadır.
Müjdat Gezen, 29 Ekim 1943 tarihinde İstanbulun Fatih semtinde, eski TRT müzisyenlerinden Necdet Gezen ile Macide Hanımın oğlu olarak dünyaya geldi. Oyunculuk yeteneğinin farkına varan ilkokul öğretmeninin zoruyla ilk defa 1953 yılında, Küçük çiftçiler adlı bir ilkokul piyesiyle sahnelere adım attı. Sanatın diğer dallarıyla da alakalı olan küçük oyuncunun yazdığı şiirler de, aynı yıl Doğan Kardeş adlı çocuk dergisinde yayımlandı. İlerleyen yıllarda, İstanbul Radyosu bünyesinde kurulmuş olan çocuk Klübü korosuna katılarak, şarkı söylemeye başladı.
Eğitim hayatına başladığı Hırka-ı Şerif İlkokulundan mezun olduktan sonra orta öğrenimine Karagümrük Ortaokulunda devam eden Gezen, ikinci sınıfta ardarda iki defa kalınca, babası tarafından birçok sosyal faaliyetten men edildi. Gezenin en ağırına gidense, konulan tiyatro yasağı olmuştu. çünkü o dönemlerde, bir yandan amatör tiyatro topluluklarına katılıyor ve çeşitli oyunlarda rol alıyordu. Bu cezaya razı gelmek istemeyen küçük Gezenle bir anlaşma yapan baba Necdet Bey, okulu daha fazla fire vermeden bitirmesi durumunda, kendi eliyle onu tiyatroya yazdıracağı sözünü verdi oğluna.
Ortaokulun arından lise öğrenimi için, dönemin birçok ünlüsüne eğitim vermiş ve Türkiyede ilk defa ders dilini Türkçeye çevirmiş okul olan Vefa Lisesine giden Gezen, Uğur Dündar ve Kemal Sunal ile burada tanıştı ve arkadaşlıkları uzun yıllar boyunca devam etti. 1959 yılında, 16 yaşındayken, sahne sanatlarına duyduğu ilgiyi ve yeteneğini görmezden gelmeyen ve anlaşmaları uyarınca sözünü tutan babası Necdet Bey, onu İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolarına yazdırdı ve arkadaşı olan sahne amiri Kemal Tözeme emanet etti. Böylece, 1960 yılında profesyonel oyunculuk hayatına adım atmış olan Gezenin kariyeri, bu dönemden sonra hızlı bir yükselişe geçti.
Gezen, 1961 yılında, İstanbul Belediyesi Konservatuarının açtığı sınavı kazanarak Tiyatro Bölümüne girdi ve eğitiminin yanı sıra burada sahnelenen oyunlarda rol almaya başladı. Ertesi yıl, yönetmenliğini Yılmaz Atadenizin yaptığı Yedi Kocalı Hürmüz filmi ile ilk defa kamera önüne geçti. Sonrasında, 1963 yılında, Muammer Karaca ve Münir Özkul tiyatrolarında oyunculuğa devam ederek, kamudan özel sektör sahnelerine adım attı. Aynı yıllarda, şiirleri ve bazı amatör tiyatro oyunları çeşitli kültür-sanat dergilerinde yayımlandı.
1964 yılında askerlik görevini yerine getiren Gezen, bu dönemde oyun yazarlığına ağırlık verdi. 1966da ise, Ulvi Uraz Tiyatrosunda rol almaya başladı. Aynı dönemde, Denizciler Geliyor adlı komedi filminde oynadı. Ertesi yıl, kendisi gibi oyuncu arkadaşlarıyla biraraya gelerek Halk Oyuncuları adlı bir oluşuma imza attı. Profesyonel oyunculuk yaşamının sekizinci yılında, 1968de, ilk defa kendi adını taşıyan özel tiyatrosunu kurdu. Öte yandan da İstanbul Tiyatrosunda rol almaya devam etti. Aynı yıl, Güzin Hanımla hayatını birleştirdi ve bu evlilikten iki yıl sonra Elif adını verdikleri bir kızı dünyaya geldi. 1969da Berduş ve 1970 yılında da Kara Gözlüm adlı sinema filmlerinde rol alarak beyaz perdede boy gösterdi. Bu dönemde, Uğur Dündar ve Perran Kutmanla birlikte, izleyici tarafından çok büyük ilgiyle karşılanan televizyon programları hazırladı. Bu ilginin nedeni ise, ülkenin sosyal durumuna yönelik eleştirel bakış açısını, komedi unsurlarıyla birleştirerek işlemesiydi.
Hayat görüşü, tiyatro oyunculuğu, yaşamı ile ilgili birçok kitap kaleme almış olan Müjdat Gezen, ilk kitabını 1975 yılında yayımladı. Savaş Dinçelle birlikte yazdığı, çizgilerle Nazım Hikmet adlı kitap, dönemin çalkantılı siyasi ortamının, düşünce özgürlüğüne yönelik olumsuz yansımalarından nasibini aldı ve Gezen tutuklanarak cezaevine girdi. Ancak bu durum, onun yazmasına ve üretmesine engel olmadı. 1982de, kendi yayınevini kurarak, yazdığı kitapları buradan yayımlamaya başladı. Bu dönemden başlayarak uzun yıllar, İstanbul Belediye Konservatuarı ile İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarında öğretmenlik yaptı ve Türk Tiyatrosu derslerine girdi. Ayrıca, 1980 yılında, ünlü meddah üstadı İsmail Dümbüllü adına her yıl düzenli olarak verilecek bir tiyatro ödülü oluşturdu.
Yine 1982de, o dönemler üniversitede öğretim görevlisi olan güldürü üstadı Kandemir Kondukla biraraya gelerek, Güldürü Üretim Merkezini (GÜM) kurdu. Televizyon programlarından tiyatro sahnelerine, gazetelerin ve dergilerin güldürü sayfalarına kadar birçok alanda hizmet veren GÜM, bu faaliyetlerinin yanı sıra, birçok genç mizah yazarına da kapılarını açtı ve onların kariyerlerine önemli katkılarda bulundu. Aynı zamanda, Türkiyenin gündemini belirleyen belli başlı birtakım gazetelerin de mizah sayfalarının koordinatörlüğünü yapan Gezen, 1981 ve 1983 yıllarında, çok beğenilen Gırgıriye adlı seri filmlerde rol aldı ve canlandırdığı Darbukatör Baryam tiplemesiyle hafızalara kazındı. 1984de Gülümseyen Dünya ve 1986da Kobay adlı filmlerin çekimi için bu defa kamera arkasına da geçen usta oyuncu, sinema çevrelerinin görüşüyle paralel bir şekilde, kendini yönetmenlik konusunda başarılı bulmadı. Kısa süren ilk evliliğinin ardından Gezen, 1988de ikinci kez Leyla Turgutla nikah masasına oturdu
1991 yılına gelindiğinde, tüm malvarlığını satmasının yanı sıra, büyük bir borç yükünün altına girerek, İstanbul Kadıköyde satın aldığı eski bir köşkü restore ettirerek Müjdat Gezen Sanat Merkezini (MSM) kurdu. Ekranlarda ve sahnelerde gördüğümüz birçok başarılı yeni yeteneği bünyesinden çıkaran bu sanat merkezinin en güzel yanı, eğitimin ücretsiz olmasıydı. Ancak, o dönemlerde ücretsiz okul açmak yasak olduğu için, bu teşebbüsü nedenyile Gezen, iki yıl boyunca hapis cezasıyla yargılandıysa da sonunda beraat etti ve okul da ücretsiz eğitim vermeyi sürdürdü. 1992 yılında, MSM bünyesinde MSM Ormanını kurarak, başarılı bir sosyal projeye daha imza attı. Sanat yaşamı boyunca Hamleti canlandırmak istemiş olan oyuncu, rol aldığı üç oyunda da figüranlıkla yetinmek zorunda kalsa da, 1995de kaleme aldığı Hamlet Efendi oyunuyla ödüle layık görüldü ve bu oyun Devlet Tiyatrolarında sahnelendi.
1996 ile 1998 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde mizah yazıları ve fıkralar yazan Gezen, 1997 yılında ise, Devlet Tiyatrolarında oyun yönetmenliği yaptı. Bu dönemde yönettiği oyunlardan Babam, ödüllendirildi. 1998 yılına gelindiğinde, yine oldukça yüklü bir maddi külfet altına girerek, ilk defa kendi adıyla özel bir tiyatro kurma hayaline kavuştu. 2000 yılında, Bir Milyara Bir çocuk, Gerçek Niyazi ve 2001de Hırsız gibi televizyon yapımlarında rol aldı. Aynı yıl, yine MSM bünyesinde, eski sinema ve tiyatro emektarlarının geri kalan hayatlarını daha sağlıklı ve huzurlu bir ortamda geçirmesi amacıyla bir huzurevi açtı. 2002de, Abdülhamit Düşerken ve Papatya ile Karabiber adlı sinema yapımlarında yer alan Gezen, büyük beğeni toplayan Cennet Mahallesi adlı komedi dizisinde de, Darbukatör Baryam tiplemesini anımsatan Yunus Baba karakteriyle ekranlarda göründü.
Yaklaşık 50 yıllık sanat hayatı boyunca, yüz kadar sinema filminde, elli civarında tiyatro oyunuyla binden fazla radyo ve TV skecinde yer alan Müjdat Gezen, görsel sanatların yanı sıra, yazın çalışmalarıyla da gündeme gelmiş ve 38 tane kitap kaleme almıştır. Bu kitapların dokuzu üniveristelerde yardımcı ders kitabı olarak okutulmaktadır. Özellikle Aziz Nesini anlattığı ç.Arkadaşım Aziz Nesin, Ustalarım, İkibuçuk Lira İçin, Komikler Ağlamaz, Eşeğin Karnındaki Elmas, Bir Bulut Olsam, Şiirim Geldi Bırakın Beni (şiir kitabı), Artiz Mektebi, Oyunculuk Eğitimi, Oyuncunun El Kitabı, Galiba Ben Sanatçıyım yazdığı kitaplardan bazılarıdır. Ağlama Palyaço Makyajın Bozulur / Müjdat Gezen Kitabı da Halit Kıvanç tarafından kaleme alınmıştır. 25in üzerinde tiyatro oyunu, 8 sinema filmi ve 5 TV dizisinin de yönetmenliğini üstlenmiştir. Aşırı derecede simetri, denge ve hastalık takıntısı vardır.
Evlilikleri
1.evliliği: sanatçı Gün İrk ile evlendi. Elif (d.1970) adında bir kızı vardır. 12 yıl evli kaldıktan sonra boşandılar. 2.evliliği : 1988 yılında Leyla Turgut ile evlendi. Tiyatro :
2012 - 1881 (oyun) : Müjdat Gezen - Müjdat Gezen Tiyatrosu
2010 - Mustafam Kemalim : Tuncer Cücenoğlu - Müjdat Gezen Tiyatrosu
2008 - Aptal (oyun) : Müjdat Gezen - Müjdat Gezen Tiyatrosu
2007 - Sınıf Bunadı : Müjdat Gezen - Müjdat Gezen Tiyatrosu
2006 - Hamlet : William Shakespeare - Müjdat Gezen Tiyatrosu
1999 - Yedi Kocalı Hürmüz : Sadık Şendil - Yayla Sanat Merkezi
1998 - Hababam Sınıfı : Rıfat Ilgaz - Yayla Sanat Merkezi
1996 - Hamlet Efendi : Müjdat Gezen - Bursa Devlet Tiyatrosu
1996 - Sersem Kocanın Kurnaz Karısı : Haldun Taner - Trabzon Devlet Tiyatrosu
1987 - Artiz Mektebi : Müjdat GezenKandemir Konduk - Şan Tiyatrosu
1978 - Vatan veya Memleket : Sadık ŞendilMuzaffer İzgüUmur Bugay - Müjdat Gezen Tiyatrosu
1977 - Palyaço (oyun) : Müjdat Gezen - İstanbul Şehir Tiyatrosu
Münir Özkul Kimdir?
Türk tiyatro ve sinema oyuncusu. Türk tiyatro ve sinema tarihine damgasını vurmuş önemli isimlerden biridir. İsmail Dümbüllüden devraldığı ünlü kavukla tiyatro sahnelerindeki başarısını; canlandırdığı Yaşar Usta, Turşucu Yaşar ve Kel Mahmut gibi karakterlerle de sinema oyunculuğundaki ustalığını gözler önüne sermiştir. Türk sinema tarihinde özellikle, karakter oyunculuğunda başta gösterilen isimler arasındadır.
Münir Özkul, 15 Ağustos 1925 tarihinde İstanbulun Bakırköy semtinde, eski Osmanlı paşalarından birinin torunu olarak dünyaya geldi. Küçük yaşlarda tiyatroya merak salmış olan Özkul, İstanbul Erkek Lisesindeki eğitiminin ardından oyuncu olmaya karar vererek gözünü sahnelere dikti. O zamana kadar yaşamını sürdürdüğü ve aşinası olduğu Bakırköyde bulunan Halkevinde oyunculuğa adım attı. İlk amatör sahne deneyimlerini burada 1940 yılında gerçekleştiren Özkul, İstanbul Devlet Tiyatrosunda bir süre oynadıktan sonra Ankara Devlet Tiyatrosuna geçti. Ardından da, İstanbul Şehir Tiyatrosunda profesyonel oyunculuk kariyerine devam etmeye başladı ve artık bağımsız çalışabilecek düzeye geldiğine kanaat getirerek, özel sektöre geçiş yaparak 1948 yılında Ses Tiyatrosunda sergilenen oyunlarda rol almaya başladı. Ancak buradaki çalışması uzun soluklu olamadı ve hemen ardından yine özel bir tiyatro olan Küçük Sahneye geçti.
Küçük Sahne, genç oyuncunun kariyerinin yükselişinde bir dönüm noktası oldu. çünkü, ilk defa önemli bir oyunda rol alma şansı doğdu. Sadri Alışık, Nevin Akkaya, Şükran Güngör ve Cahit Irgat gibi güçlü oyuncularla, yönetmenliğini Muhsin Ertuğrulun yaptığı ve Steinbackin aynı adlı romanından tiyatroya uyarlanan Fareler ve İnsanlarda oynadı. Yeteneği Musin Ertuğrulun gözünden kaçmayan Özkul, Küçük Sahnede ayrıca, Yarış, Onikinci Gece, Aşağıdan Yukarı ve Karışık İş gibi başarılı oyunlarda da yer aldı.
1960 yılında arkadaşlarının isteği doğrultusunda Aksaray Bulvar Tiyatrosunu kurdu ve oyunlar sergilemeye başladı. 1962de Bulvar Tiyatrosu, Münir Özkul Tiyatrosu adını alır.
Tiyatro sahnelerinden tesadüfen film setlerine geçişi 40lı yılların sonuna denk düşen Özkul, askerliğini yaptığı dönemde, Vatan ve Namık Kemal adlı filmde yönetmen asistanlığı yapan arkadaşı Sırrı Gültekini ziyaret için Yeşilçama gittiği birgün ilk defa bir filmde figüran olarak rol aldı. Üniformalı bir figüran arayışı içinde olan arkadaşının ricasını kırmayarak, biraz da komik bir anı olsun diye kamera karşısına geçti ve rol aldığı 400ün üzerinde filmle, Türk sinemasına damgasını vuran önemli karakter oyuncuları arasına girmesini sağlayacak sinema serüveni böylece başlamış oldu.
Münir Özkul, 1949 yılında ilk kez rol aldığı film Vatan ve Namık Kemaldir. Vatan ve Namık Kemal filminde soldan sekizinci asker rolüyle figüran olarak başlar sinemaya. Ardından 1951 yılında, senaryosu İhsan Koza ile Nazım Hikmet tarafından yazılan ve Vedat Arın yönetmenliğinde çekilen Üçüncü Selimin Gözdesi adlı bir İpek Film yapımında yer aldı. Hemen ardından, 1951de, yine birer İpek Film yapımı olan Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan ile Lale Devrinde yardımcı oyuncu olarak kamera karşısına geçen Özkul, aynı yıl, Muhsin Ertuğrulun yönetmenliğinde çekilen Evli mi Bekar mı ve Baha Gelenbevinin yönettiği Barbaros Hayrettin Paşa adlı filmlerde başrol oynadı.
Yabancı sinemanın tipik karakterlerinden etkilenen Türk sinemasında, Burhan Felek tarafından Lorel-Hardi ikilisinin kendi kültürümüze uyarlanmasıyla dönüştüğü Edi-Büdü ikilisinin 1952 yılında sinemaya aktarılmış versiyonu olan Edi ile Büdü Tiyatrocu ve Edi ile Büdü filmlerinde Vasfi Rıza Zobu ile birlikte rol alan Özkul, artık sinema çevrelerinde adını duyurmaya, halktan büyük ilgi görmeye başlamıştı. İlk yıllarında genellikle İpek Film yapımlarında yer alan oyuncu, çoğu zaman komedi türü filmlerde rol aldı ve özellikle mimikleriyle, samimi tavırlarıyla halk tarafından kısa sürede benimsendi. Ancak asıl başarısını Arzu Film yapımlarıyla yakaladı.
1953 yılında, Muhsin Ertuğrulun yönettiği Halıcı Kız filminde yer aldıktan sonra kariyerinin önü iyice açıldı. Aynı yıl, fantastik bir komedi olan ve senaryosu yine İhsan İpekçi ile Nazım Hikmet tarafından yazılan Balıkçı Güzeli/1002. Gece ve ardından, 1956da çekilen Kalbimin Şarkısı adlı duygusal film ile karakter oyunculuğuna doğru yönelişe geçen Özkul, Miras Uğrunda ve Zeki Mürenin başrolünü oynadığı Altın Kafes ile oyunculuk gücünü ortaya koyarak; dram, duygusal, komedi gibi farklı türlerde her kalıba girebilen bir oyuncu olduğu kanısını pekiştirmeye başladı.
Sinema çalışmalarının yanı sıra, gönül verdiği tiyatro sahnelerini de bırakmayan Özkul, 1957 yılında Devlet Tiyatrolarının yönetmenliğine getirildi. Sanat kariyerinde adeta bir atılım olarak değerlendirilebilecek bu gelişmenin ardından, Küçük Sahneyi terk etmek zorunda kaldı. Bu durum, sanatçının profesyonel oyunculuğa adım attığı Küçük Sahnenin, ustasını kaybetmesiyle birlikte daha fazla tutunamayarak dağılmasına neden oldu.
1960 ile 1970 yılları arasında kırkın üzerinde filmde rol alan Özkul, daha önce Atlan Karındaşla birlikte tiyatro sahnesine de aktardığı ve oyunun inanılmaz başarısı sonucunda, 1971 yılında Türk tiyatro ve ortaoyunu üstadı İsmail Dümbüllüden ortaoyuncular kavuğunu devralmasını sağlayan, Sadık Şendilin yazdığı Kanlı Nigar adlı muhteşem eserin sinema versiyonunda da yer aldı. 1968 yılında, Ülkü Erakalının yönetmenliğinde çekilen filmde, Belgin Doruk ve Selma Güneriyle birlikte rol aldı. Türk sinemasının en verimli dönemlerinden olan 70li yıllara gelindiğinde, geniş bir oyuncu kadrosuna sahip, aile filmlerinde rol almaya başlayan Özkul, özellikle Adile Naşitle iyi bir ikili oluşturdu ve bu ikili halk tarafından da çok sevildi; benimsendi. Yakışıklı olmasa da, hatta çirkince bir yüze, uzun ve ince bir fiziğe sahip olsa da birkaç filmde jön rollerde yer alan ve hiçbir zaman kötü rollere yakıştırılamayan Özkul, özellikle bu yıllarda Türk sinemasının klişe konularında fakir ama gururlu, iyi kalpli, babacan karakterleri canlandırdı.
Münir Özkul, 1972 yılında, başrollerini Hülya Koçyiğit ile Tarık Akanın paylaştığı Sev Kardeşim adlı Ertem Eğilmez filmindeki başarılı performansıyla, Antalya Altın Portakal Film Festivalinde En İyi Erkek Oyuncu ödülüne layık görüldü.
70li yıllarda, Ertem Eğilmez imzalı filmlerde unutulmaz rollere hayat veren, ağlatan duygusal replikleri o etkileyici sesiyle Türk izleyicisinin hafızasına kazıyan Özkul, Neşeli Günler, Mavi Boncuk, Aile Şerefi, Gırgıriye serileri, Gülen Gözler ve Bizim Aile gibi filmlerle karakter oyunculuğundaki ustalığını ortaya koydu. Sanatçının unutulmaz rolleri arasında zirveyi ele geçirense, Hababam Sınıfı seri fimlerinde canlandırdığı, disiplinli, ancak yufka yürekli öğretmen Kel Mahmut karakteri oldu. Öyle ki, bu tipleme neredeyse adını aşarak sanatçının lakabı haline geldi ve bu şekilde anılmaya başlandı.
80li yıllarda duraklama dönemine giren Yeşilçamda video filmlerine yönelişi izleyen Özkul, bu dönemde kalitesi düşük birtakım sinema ve video filmlerinde rol aldı. Ardından, tek televizyonlu dönemin sonlarına doğru dizi çekimlerinin artış göstermesiyle birlikte, 1987 yılında TRTde yayınlanmak üzere çekilen Uzaylı Zekiye adlı dizi için kamera önüne geçti. Bu dizinin ardından birkaç filmde daha rol alan ünlü oyuncu, içkiye olan düşkünlüğünün de etkisiyle sağlığı ile ilgili sorunlar yaşamaya başladı ve özel projeler dışında herhangi bir çalışma yapmadı. Hayatının önemli bir kısmını alkolle savaşarak geçirdi. 1990lı yılların ortasında alkolü tamamen bıraktı. 1995 yılında, Kemal Sunalla birlikte, Şaban ile Şirin adlı filmde yer aldı. 90lı yılların ikinci yarısında, bilhassa özel televizyon kanallarının sayısı artış gösterdikçe, Yeşilçama olan rağbet azalmış; televizyon ekranlarına yönelik çalışmalar; özellikle de dizi yapımları ön plana çıkmıştı. Ancak bu furyadan kendini uzak tutan Özkul, 1996da, izleyiciden büyük ilgi gören ve senaryosu Kandemir Konduk tarafından yazılan Ana Kuzusu adlı dizide Perihan Savaş ve Ayşen Gruda ile birlikte rol aldı. Aynı yıl, İstanbul Atatürk Kültür Merkezinde düzenlenen törenle, jübilesini yaparak tiyatro sahnelerine veda etti. Yaşamı boyunca pekçok tiyatro ve sinema yapımında emeği geçmesine rağmen, zaman zaman ciddi maddi zorluklar içine girmiş olan Özkula, bu geceden elde edilen gelirle bir ev alındı.
Yine 1996 yılında, Veli çelikin yönetmenliğinde çekilen televizyon filmi Ay Işığında Saklıdırda, Aydan Şener ve Toprak Sergenle birlikte yer aldı. Ardından, 1998 yılında, Hamdi Alkanın Reyting Hamdi adlı televizyon eğlence programında, kısa bir süre için Yarmagül tiplemesinin dedesi rolünü canlandırdı.
Sanat yaşamı boyunca 400e yakın sinema filminde ve sayısını kendisinin bile tam olarak bilmediği sayıda tiyatro oyununda rol alan Münir Özkul adına, 26 Mart 2005 tarihinde İstanbul Beylikdüzü Academia Center içerisinde Münir Özkul Sahnesi açılmıştır.
İçkiye düşkünlüğüyle bilinen sanatçı, özel hayatında da inişli çıkışlı bir seyir izleyerek dört evlilik gerçekleştirmiştir. İlk evliliğini Şadan Hanımla yapan Özkul, kısa süren bu birlikteliğin ardından Suna Selen ile hayatını birleştirmiş ve bu evlilikten Güner (d. 1 Şubat 1966) adında bir kızı olmuştur. Kızları sekiz yaşındayken, 1974 yılında çift boşanma kararı almıştır. Sonrasında Özkul, Tophaneli Örümcek Yaşar lakabıyla anılan Yaşar Hanımla üçüncü evliliğini gerçekleştirmiş; ancak bu da uzun sürmemiştir. Son olarak, halen yaşamını birlikte sürdürdüğü Umman Hanım ile evlenmiştir.
Mankenlik ve CNN Türkte televizyon programcılığı yapan kızı Güner Özkulun girişimiyle, 2005 yılında, sanatçıyı birçok yönden ele alan ve yaşamının bir dönemine farklı şekillerde tanıklık etmiş kişilerin kaleme aldığı yazılardan derlenmiş, Aktör Dediğin Nedir Ki? / Münir Özkul Kitabı adlı bir kitap yayımlanmıştır.
1998 yılında, T.C. Kültür Bakanlığı, Münir Özkula Devlet Sanatçısı ünvanını vermiştir. Özkul, İsmail Dümbüllüden aldığı ünlü kavuğu, 1989 yılında tiyatro oyuncusu Ferhan Şensoya devretmiştir. 1991 yılında ise, en önemli tiyatro ödülleri arasında gösterilen, Dümbüllü Ödülüne layık görülmüştür. 8 Nisan 2007 tarihinde, Mizah Üretenler Derneği, Karikatürcüler Derneği ve Bakırköylü Sanatçılar Derneği tarafından ortaklaşa düzenlenen II. Mizah Ödülleri töreninde, Münir Özkul Özel Ödülü, ünlü tiyatrocu Nejat Uygura verilmiştir.
2003 yılından bu yana Demans hastalığı ile yaşayan Münir Özkul, evinden dışarıya çıkmak ve kimseyle görüşmek istemiyor. Hastalığı yüzünden geçmişe dair birçok şeyi hatırlamıyor ve ölen arkadaşlarının yaşadıklarını sanıyor.
1 Nisan 1996da Atatürk Kültür Merkezinde Münir Özkul için düzenlenen veda töreninde, jübilesini yaparak tiyatro sahnelerine veda etti. Gecenin sonunda Münir Özkul sahneye geldi ve artık onunla özdeşleşmiş tiradı okudu:
Aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır. Yok olunca da sesimiz bu hoş kubbede bir hoş seda olarak kalır. (...) Artık kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama repliklerimiz fısıldaşır durur sabaha kadar. Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır. Perdeee!
2015 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Yönetmeliği kapsamında, sinema alanında ödüllendirildi.