Arınç, TVnet’te Abdülkadir Selvi ve Melek Baripoğlu Arıcı’nın sunduğu Başkent programına katılarak gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.
Meclis’teki Darbeleri Araştırma Komisyonu üyelerinin başarılı olacağına inandığını ifade eden Arınç, ’’Onlar da zaten o dönemde cezaevlerinde kaldı. Çok ağır suçlarla itham edildiler ama şu anda hepsi milletvekilidir. Milletimiz onları seçti. Esasen milletimizin intikam alması da milletimizin bir hatayı düzeltmesi de milletimizin bir yanlışı bugünkü noktaya gelmesinin seçim yoluyla başarabildiğini görüyoruz. Hepsi çok kıymetli arkadaşlar ama genelde şu veya bu hareketlerin içerisinde olmuşlar. Kimisi sosyalistti, kimisi ülkücüydü, kimisi bir başka noktadaydı, hepsi çok acı, ıstırap çekti’’ dedi.
O dönemde idam edilenlerin bulunduğunu hatırlatan Arınç, sıkıyönetim mahkemelerindeki yargılamanın antidemokratik, müdafaa hakkının kısıtlı olduğunu anlattı. Sıkıyönetimde verilen kararların 3 yıla kadar olanlarının temyizinin mümkün olmadığını da anımsatan Arınç, ’’Şimdi öyle bir şey dünyanın hiç bir hukuk sisteminde yok, her şeyin temyizi var, her şeyin itirazı var. Çok acı günlerdi o acı günlerin tekrar Türkiye’de yaşanmayacağının sevinciyle ve güvenciyle, hamd olsun onların sebeplerini araştırıp ve bundan sonrasını ’işte sonuçları da böyleydi’ demek imkânına kavuşacağız’’ diye konuştu.
Arınç, söz konusu idamların infazında avukat olarak bulunup bulunmadığı yönündeki sorusuna ’’Hayır bulunmadım. Bir kısmı itildi, belli bir tarafta kalma mecburiyetinde kaldı. Bir kısmı da gerçekten inanıyordu. Yani milliyetçi olmak, vatansever olmak, komünizme karşı olmak, bölücülükle mücadele etmek, gerçek ülkücülük diye inanıyorlardı ve bunu bilerek yapıyorlardı. Ama adam öldürme fiilleri içerisinde yer almayan pek çok insanı tanıdım ve onların gerçek vatansever olduğunu gördüm ve o arkadaşlarımızın 11’inin avukatlığını yapmıştım’’ karşılığını verdi.
Darbeye maruz kalan hükümetin başbakanı Süleyman Demirel’in ’Ben rövanşı aldım zaten, seçildim Cumhurbaşkanı olarak’ sözleri hatırlatılarak, ’’Siyasi iradenin de müdahil olması gerekiyor mu?’’ şeklindeki soru üzerine, Arınç, AK Parti hükümetinin 12 Eylül ile ilgili davaya müdahil olduğunu anımsattı.
Bu konuyu müzakere ettiklerini belirten Arınç, şöyle devam etti:
’’Ben 25 sene avukatlık yaptım. Açılan davaya, suçtan zarar gören sıfatıyla müdahil olabilirsiniz. Davacı yönünde de bir başka yanda da. Biz bunun neresindeyiz? İddianameyi okuduk. İddianamede anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs var. Ama içerisinde diyor ki ’bu hükümeti de kapsıyor, hükümetin de bütün yetkilerini aldılar, hükümeti de ortadan kaldırdılar, hatta hükümetin başındaki kişiler de şurada sorguya alındı’ vesaire. O zaman anladık ki sadece bugünkü hükümet değil o günkü hükümetin de lağvedilmiş olması, bizi bu süreklilik arz eden devlet kurumunu, anayasal bir kurumdur Bakanlar Kurulu, o zaman biz o günkü hükümet adına da bugünkü hükümet adına da müdahil olabiliriz diye düşündük. Müdahillik talebimiz kabul edildiğine göre, demek ki mahkeme de aynı kanaatte.
28 Şubat ile ilgili bir dava açılsa, o davanın iddianamesinde o tarihteki hükümet aleyhinde yapılan işlemler ve onu yapanlara yöneltilen suçlamaları gördüğümüzde müdahillik noktasında tekrar hükümet olarak düşünürüz. Orada da eğer bir hükümetin devamlılığı açısından yöneltilmiş bir suçlama varsa oraya da müdahil olmamız söz konusudur. Aksi takdirde müdahillik talebimiz olmayabilir.’’
’’İddianameyi görmemiz lazım’’
Arınç, ’’27 Nisan ile ilgili bir süreç başlatılırsa müdahil olur musunuz?’’ sorusunu şöyle yanıtladı:
’’İddianameyi görmemiz lazım. Çünkü o ’bunu ben yazdım ve siteye ben koydum’ diyen bir Genelkurmay Başkanıyla ilgili. Yani suçu tamamen, eğer suçsa, ben savcı olsam iddianameyi tanzim ederken, öncelikle bir takipsizlik kararı verebilirim. ’Böyle bir suç yoktur’ diyebilirim. Suç vardır diye düşünüyorsam bir iddianame tanzim ederim, o iddianamede de hangi fiil suçtur, bu suçu işleyen kimdir diye adres gösteririm. Ben 25 sene bu dosyaları okumuş, yazmış bir insanım. Şimdi orada takipsizlik kararı vermeyecekse bir savcı dava açacak demektir. Açacağı davada sanık kim? Söylendiğine göre, ’ben de bunu yaptım’ diyen olduğuna göre filan kişidir. Bu ne yapmıştır ki hükümet aleyhinde bir suç işlenmiştir. Ona suç vasfı diyoruz biz. O suç vasfında bizim müdahil olmamızı gerektiren incelik varsa hiç tereddütsüz o konuda da müdahilliğimizi yaparız. Yok bizi doğrudan veya dolaylı olarak ilgilendiren bir konu yok veya takdire bağlı bir konu varsa onu da değerlendiririz, müdahil olmayız. Zaten bunlar şahsi dava değildir, kamu davasıdır. Kamu davası için birisinin dilekçe vermesine de ihtiyaç yoktur. Savcılar kamu davası açtığında siz de ’ben de bundan zarar gördüm’ diyebilirsiniz. Biz yargı sürecine katkı sağlayacağız.’’
Kendisinin de 12 Eylül’de siyasetten uzaklaştırıldığını anlatan Arınç, ’’Bunlar bir mağduriyetse benim de doğrudan müdahil olmam aklıma çok yattı ama artık hükümet adına müdahil olduktan sonra hükümetin bir üyesinin ayrıca ben de mağdur oldum demesini kendime yakıştıramadım. Bunu başkaları yapabilirler, yapsalar da iyi olur. Çünkü başka türlü hesap sormak, başka türlü bu işe yeltenenleri cesaretsiz kılmak mümkün değil’’ dedi.
’’Cumhurbaşkanı seçilerek bu işten sıyrılmak bence doğru değil’’
Demirel’in 12 Eylül davasına müdahil olmayacağını açıkladığının hatırlatılması üzerine de Arınç, ’’Kendi takdirleridir. ’12 Eylül’ün rövanşını ben Cumhurbaşkanı seçilerek aldım. Artık bu tartışmalarda yokum’ diyor. Sadece cumhurbaşkanı seçilerek bu işten sıyrılmak bence doğru değil. Çünkü 12 Eylül, nasıl 27 Mayıs’ı reddediyorsak onu da reddetmemiz gereken bir darbedir. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Demirel hayat buldu. Çünkü milletimiz Adalet Partisi’ne büyük bir destek verdi’’ diye konuştu.
’’CHP ordu = iktidar formülü 27 Mayıs’ta fiilen yaşanmıştır’’ diyen Arınç, şunları kaydetti:
’’27 Mayıs darbesinin teşvik edicisi CHP’dir, o yüzden CHP’li gerçek kişiler, 27 Mayıs’a çok dokunmazlar. 12 Eylül’ü daha çok eleştirirler. Çünkü 12 Eylül’de partileri bütün partiler gibi kapatılmış ve genel başkanları belli bir süre ikamete mecbur tutulmuştur ama 27 Mayıs’ın bizzat içinde olduklarını, hatta Tansel Çölaşan gibiler Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı veya neyse... O bile 27 Mayıs’ı bir devrim hareketi olarak alkışlamış ve hatta vatandaşın bundan çok memnun olduğunu bile ifade etmiştir. Yani gerçek, klasik kemalist CHP’liler 27 Mayıs devriminden dolayı hiç bir üzüntü yaşamazlar. Ama Demirel’in öyle olmaması lazım. Çünkü Demirel ’DP’nin devamıyız’ diyerek rahmetli Adnan Menderes’in idamını iki arkadaşıyla birlikte yıllarca ağzından düşürmeyerek oy istedi. 1965 ve 1969’da yine CHP’den intikam almak için siyaseti kullanan, darbeyi kullanan bir insanın 12 Eylül’den sonra ben alacağımı aldım diyerek bir kenara çekilmesi, darbelerin birisinin iyi birisinin kötü olduğu anlamına gelebilir. Yanlış bir karar bence ama yapılacak hiçbir şey yok. O’nun müdahil olup olmamasının davaya bir etkisi de yok ama o dönemlerin mağduru olduğunu her zaman dile getirmiş bir insanın darbeler karşısında elini eteğini çekmesini herhalde kamu vicdanı daha iyi değerlendirir.’’
Süleyman Demirel’in 28 Şubat sürecinin ’’Baş aktörü’’ olduğunu söyleyen Arınç, ’’Kenan Evren, yargılanırken, Demirel Cumhurbaşkanı olduğu için yargılanamaz diyenler var. Neden?’’ sorusuna iki durumun birbiriyle bağlantısı olmadığını belirterek, Süleyman Demirel’in parlamento tarafından seçildiği hatırlattı.
Arınç, ’’Bugün Evren ve arkadaşları yargılanıyorsa darbe yaptıkları için yargılanıyor ama Demirel için sadece anayasal suçlama vatana ihanettir o da meclisten çok yüksek bir oy oranıyla’’ diye konuştu.
AA