Tunç, Bireysel başvuru hakkının sınırlandırılması, kaldırılması gibi bir şey söz konusu değil. Bireysel başvuru hakkından geriye dönüş de yok. dedi.
Yargıtay ile Anayasa Mahkemesinin Can Atalay kararlarına ilişkin soru üzerine Tunç, bireysel başvuru hakkını 2010da getirdiklerini hatırlattı.
Bireysel başvuru hakkından geriye dönmek diye bir şey söz konusu olamaz diyen Tunç, temel hak ve hürriyetlerin kamu gücü tarafından ihlal edilmesi durumunda, vatandaşlara hakkını arayabilme usulünü getirdiklerini aktardı.
Bakan Tunç, Bireysel başvuru hakkının sınırlandırılması, kaldırılması gibi bir şey söz konusu değil. Bireysel başvuru hakkından geriye dönüş de yok. Dolayısıyla bu vatandaşlarımız için getirilen en doğal hak. diye konuştu.
Bireysel başvuru yolunun zedelenmesini istemediklerini vurgulayan Tunç, son dönemdeki kararlarla ortaya çıkan yetki tartışmasının nereden kaynaklandığının ilgili maddeler okunduğunda, çelişkilerin görülebileceğini söyledi.
Bakan Tunç, şöyle devam etti:
Anayasamızın 148. maddesinin 3, 4 ve 5. fıkralarında bireysel başvuru yolu düzenlendi. Bireysel başvuruyla ilgili Anayasada çok az cümle var. Kanun yolu incelemesinde gözetilmesi gereken hususlarda, bireysel başvuru yolunda başvuru yapılamayacağı yönünde hüküm var. Dolayısıyla bu hüküm Yargıtay tarafından farklı yorumlanabiliyor. Yargıtay, Adliye mahkemelerinde verilen kararların son inceleme merci benim diyor. Kesin hükmün kaldırılması usulü Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 311. maddesinde düzenlenmiş. Bir değişiklik daha yapmıştık, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden kaynaklanan durumlarda, yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebileceğine yönelik Ceza Muhakemesi Kanununa hüküm konulmuştu. Ama Anayasa Mahkemesi ihlal kararlarıyla ilgili Ceza Muhakemesi Kanunumuzda bir hüküm söz konusu değil. Anayasa Mahkemesinin Kuruluş Kanununda yeniden yargılamayla ilgili 50. maddede bir hüküm var. Bu yeniden yargılama, Ceza Muhakemesindeki 311de ifade edilen ve devamında ifade edilen yargılamanın yenilenmesiyle aynı mıdır, değil midir? Anayasa Mahkemesi aynı değildir diyor. Ben burada kesin hükmü ortadan kaldırabilecek yeniden yargılama yapabilirim diyor. Yargıtay ise kesin hükmün kaldırılması usulü bellidir diyor. Ceza Muhakemesi Kanununun 311. maddesinde, yargılamanın yenilenmesiyle ilgili süreç başladığında, derece mahkemeleri burada eski kararı bozabilir, yeni bir hüküm tesis edebilir ya da eski hükmü onaylayabilir. Burada adli mahkemeye bir takdir yetkisi veriyor.
Hak ihlalinin ortadan kaldırılabilmesiyle ilgili AİHMnin verdiği kararlarda, kararı veren mahkemeye yargılamanın yenilenmesi süreci içinde takdir yetkisinin verildiğini anlatan Tunç, Anayasa Mahkemesinin ise Bu usulden farklı usul uyguluyoruz dediğini ifade etti.
GÖRÜŞ FARKI, İLK OLARAK 83. VE 14. MADDENİN YORUMLANMASINDAN KAYNAKLANIYOR
Anayasanın Bir milletvekili hiçbir zaman, seçimden önce ya da seçimden sonra işlediği suç nedeniyle tutuklanamaz, sorguya çekilemez şeklindeki 83. maddesini anımsatan Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bunun istisnasını Anayasamız koymuş, iki istisna var: Ağır cezalık suçüstü halinde dokunulmazlık olmaz ve Seçimden önce soruşturulmasına başlanmak kaydıyla Anayasanın 14. maddesindeki durumlar dokunulmazlık kapsamı dışındadır. Anayasanın 14. maddesindeki durumlar nedir diye baktığımız zaman işte tartışma oradan çıkıyor. Anayasanın 14. maddesi, devletin güvenliğine ilişkin faaliyetleri bahsediyor. Bu anayasadaki temel hak ve hürriyetler devletin güvenliğine aykırı olarak yorumlanamaz ve buna ilişkin yaptırımlar da kanunla düzenleniyor diyor. Kanunla düzenlenmiş mi, düzenlenmemiş mi? Buna bakmamız lazım. Anayasa Mahkemesi, bu hususların kanunla düzenlenmediği görüşünde, belirsizlik var diyor. Yargıtay da Anayasanın 14. maddesine giren durumlar Türk Ceza Kanununda ve Terörle Mücadele Kanununda tek tek sayılmış, belirlilik ilkesiyle ilgili bir sıkıntı yok diyor. Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki görüş farkı ilk olarak 83. ve 14. maddenin yorumlanmasından kaynaklanıyor.
Bir hukuk tartışması yaşandığının altını çizen Tunç, bunu darbe girişimi diyerek kimsenin bir tarafa çekmemesi gerektiğini söyledi.
HAİN FETÖ KALKIŞMASINA KONTROLLÜ DARBE DİYENLERİ DE BİLİYORUZ
Ülke olarak darbeleri çok yaşadık. 27 Mayıs darbesini bayram olarak kutlayanları da biliyoruz. Yassıada zihniyetini, başbakanları, bakanları asan zihniyetini de biliyoruz ifadesini kullanan Tunç, Hain FETÖ kalkışmasına kontrollü darbe diyenleri de biliyoruz. Bunu hiç kimse farklı tarafa çekmesin. Burada Anayasanın ve kanunlarımızın farklı yorumlanmasından kaynaklanan iki yüksek mahkememiz arasında bir görüş farkı var. dedi.
Bunun ilk olmadığını daha önce Anayasa Mahkemesinin özellikle bazı davalar bakımından, iş davalarıyla ilgili birçok konuda ihlal kararı verdiğinde, yine Yargıtayın içtihadı birleştirme kararıyla oluşan o kararların uygulanması yönünde hüküm verdiğini dile getiren Tunç, Bu ilk değil, bu devam eden süreçti. diye konuştu.
Devam eden uyumsuzluğun sürmemesi gerektiğini dile getiren Tunç, şunları kaydetti:
Devam eden uyumsuzluğun sürmemesi için ne yapmamız lazım? Asıl önemli olan konu o. Anayasa, keşke tümden değişse. Darbe anayasasından kurtulsak. 184 değişiklik yapıldı 177 maddesi olan anayasamızda. Yeknesaklık bozuldu. Anayasa Mahkemesine 2010da yeni bir görev daha yükledik. Bu yeknesaklığı giderecek yeni bir anayasa asıl hedef. Bu mümkün olmazsa, önümüzdeki sıcak sorunu ortadan kaldırmak parlamentonun yetkisinde, milletvekillerimizin yetkisinde. Bireysel başvuruyu daraltmadan, vatandaşlarımızın hakkını koruyarak, bu konuda geriye gidiş olmadan bu belirsizliği ortadan kaldıracak kısmi Anayasa değişikliği de olabilir. Başka ne olabilir? Anayasa Mahkemesinin Kuruluş Kanununun 49 ve 50. maddelerinde, Ceza Muhakemesi Kanunumuzun yargılamanın yenilenmesiyle ilgili usul hükümleriyle çelişen hususlarda eksiklikler tespit edilebilir. Bunları tartışabiliriz. Bunları gündemine getirerek, tartışarak, iki yüksek mahkememiz arasında görüş farklarını ortadan kaldırabilecek kanun değişiklikleri de yapılabilir. Bunlar tamamen nin takdirinde olan hususlardır. Hep beraber bu çalışmaları gerçekleştirmemiz lazım.