Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde Uluslararası Ombudsmanlık Konferansında konuştu. Erdoğan, Gelişmiş diye ifade edilen ülkelerin salgın döneminde sadece kendilerini korumak adına sergiledikleri bencillikleri bugün utançla hatırlıyoruz. Aşı ve maske gibi salgınla mücadelede ihtiyaç duyulan tıbbi malzemelerin nasıl bir rekabet unsuru haline dönüştürüldüğünü halen unutmadık. Hatta bu süreçte kendi halkları içindeki dezavantajlı kesimleri dahi hizmet yelpazesinin dışında tutacak kadar vicdanını yitiren ülkeler gördük diye konuştu.
çİFTE STANDARTLARI SLOGANLARLA ÖRTÜLEMEYECEK HALE GELMİŞTİR
Erdoğan, salgının da etkisiyle kültürel ırkçılık, yabancı karşıtlığı ve İslam düşmanlığı gibi nefret suçlarının özellikle batı toplumlarında korkunç boyutlara ulaştığını kaydederek, Bazı medya kuruluşları ve siyasetçilerin de söylemleriyle bu nefret iklimini körüklediklerine, adeta ateşe benzin döktüklerine şahit oluyoruz. Milyonlarca Müslümanın temel özgürlüklerinin ayaklar altına alındığı, ifade hürriyeti kisvesi altında kutsallarının aşağılandığı, inançlarının bir tehdit kaynağı olarak gösterildiği vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Kimi zaman medya, kimi zaman siyasetçiler, kimi zaman da bizzat devlet tarafından ötekileştirilen bu toplum kesimleri için İnsan Hakları Evrensel Beyannamesindeki kayıtlı haklarını kullanmak giderek zorlaşıyor. Hemen her gün gazetelerde, ibadethaneleri, yabancılara ait iş yerlerini, sivil toplum kuruluşlarını hedef alan bir şiddet eyleminin haberini okuyoruz. Dahası göçmenlere ve yabancılara yönelik nefret suçları ya görmezden geliniyor, ya soruşturulmuyor, ya da örtbas ediliyor. Gerek insan haysiyetini korumakla görevli uluslararası kuruluşlar, gerekse her fırsatta insan hakkı ve demokrasi dersi veren kimi ülkeler de maalesef bu hak ihlalleri karşısında derin bir suskunluk içinde. Kendi güvenlik ve refahları dışında hiçbir şeyi önemsemeyenlerin çifte standartları artık fiyakalı sloganlarla örtülemeyecek hale gelmiştir dedi.
Erdoğan, benzer bir durumun doğrudan insan hayatına kıymış, kan dökmüş, sivillere yönelik terör eylemi içinde bulunmuş teröristler için de geçerli olduğunu vurgulayarak, En temel insan hakkı olan yaşam hakkına kasteden eli kanlı caniler siyasi sığınmacı bahanesiyle korunmakta, hiçbir hukuki tahkikata uğramadan hayatlarını özgürce sürdürebilmektedir. Üzülerek ifade etmek isterim ki; bugün NATOda, Avrupa Konseyinde veya Birleşmiş Milletler (BM) çatısı altında beraber olduğumuz bazı ülkeler Türk adaletinden kaçan haydutların sığınağı haline dönüşmüştür diye konuştu.
KANSER HÜCRESİ GİBİ BÜNYEYİ SARACAKTIR
Erdoğan, bazı ülkelerde Türkiyeden kaçan terör suçlularının yargıya hesap vermesi konusunda kayda değer ve somut sonuçlar doğuran hiçbir çaba harcanmadığına işaret ederek, Bilindiği gibi 15 Temmuz gecesi 252 vatandaşımızı katleden, Meclisimizi ve Cumhurbaşkanlığını binasını bombalayan FETÖnün elebaşı Amerikadaki malikanesinden örgütünü yönetmeye devam edebiliyor. Haklarında kırmızı bültenle arama kaydı olan PKK terör örgütü militanları Avrupanın göbeğinde, polisin himayesinde örgütün paçavraları eşliğinde protesto düzenleyip vatandaşlarımıza ve temsilciliklerimize saldırabiliyor. Kısa süre önce Fransanın başkenti Pariste yaşanan hadiseler bunun en son örneğini teşkil etmiştir. Bölücü terör örgütü mensupları sadece sokakları, arabaları ve mağazalara ateşe vermekle kalmamış, saldırılarını özellikle işindeki gücündeki insanımızın canına kastetmeye kadar götürmüşlerdir. İyi terörist, kötü terörist ayrımının yanlışlığını bir kez daha gösteren bu olayların terörle mücadelede yeni bir dönemi başlatmasını ümit ediyorum. Şimdiye kadar Türkiyenin bölücü örgütün uzantılarına karşı sınırları içinde ve ötesinde yürüttüğü haklı mücadeleye şaşı bakanların bundan sonra hatalarının farkına varacaklarına inanıyorum. Avrupada yuvalanan terör yandaşlarına karşı tedbir almakta geç kaldıkları her gün tehlike daha da büyüyecek, kanser hücresi gibi bünyeyi saracaktır dedi.
SURİYELİLERİN GERİ DÖNÜŞLERİ HIZLANMAKTADIR
Erdoğan, Türkiyenin teröre karşı kararlı mücadelesinin yanında ihtiyaç sahiplerine el uzatmasıyla da örnek bir duruş sergilediğine dikkat çekerek şöyle konuştu:
çatışma bölgelerinden kaçan 3,5 milyonu Suriyeli olmak üzere 4 milyonu aşkın mazlum ve mağdura biz kucak açtık. Kapımıza gelip ülkemize sığınan hiç kimseyi zorla geri göndermedik. Suriyeli Türkmenler kadar Kobaneli Kürtlere, Halepteki, İdlibdeki ve Suriyenin diğer bölgelerindeki Arap kardeşlerimize de sahip çıktık. Suriyedeki çadır kentlerde hayata tutunmaya çalışan mazlumlara yardım götürürken kimsenin inancına, kökenine bakmadık. Suriyenin kuzeyinde güvenlik ortamı iyileştikçe ülkemizde Suriyelilerin gönüllü olarak evlerine geri dönüşleri hızlanmaktadır. Şu anda çadırlardan oradaki mültecileri kurtarmak için briket evler yapmaya başladık. Niye? Bunlar insan değil mi? İnsanca yaşamalarını sağlayalım istedik. Ve kar, kışta bu çadırlardan bu insanları kurtaralım istedik. Ve şu anda bu briket evlere onları yerleştirerek oraya tekrar geri dönüşlerini sağlayarak insani bir yaşam şeklini onlara hazırlayalım istedik. Terörden temizleyerek emniyetli hale getirdiğimiz bölgelere şimdiye kadar ülkemizden yaklaşık 550 bin sığınmacı geri dönmüştür. Rusya, Suriye ve Türkiye olarak bir süredir yürüttüğümüz diplomatik temaslar meyvesini verdikçe inşallah bu sayılar daha da artacaktır.