'Eleştiri olmazsa demokrasi olmaz'

Anayasa Mahkemesi'nin 50. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Ankara'da bir tören düzenlendi. Törene Haşim Kılıç'ın konuşması damga vurdu.

Haberler 26.04.2012 - 11:50 Son Güncelleme : 26.04.2012 - 11:50

Törene, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan yardımcıları Bülent Arınç, Beşir Atalay ve Ali Babacan, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Yargıtay ve Danıştay başkanları, CHP adına Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, AİHM Başkanı Nicholas Bratza, konuk ülkelerin Anayasa Mahkemesi başkanları, çok sayıda büyükelçi, milletvekilleri, belediye başkanları ve çok sayıda konuk katıldı. Törene CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise katılmadı.

Törenin açılışında bir konuşma yapan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, hakaret içermeyen her türlü eleştiriye açık olduklarını söyleyerek, ’’Özgür düşüncenin ve eleştirinin olmadığı yerde doğmatizmin saltanatı vardır’’ dedi.

Haşim Kılıç şunları söyledi:

Mahkeme üyelerinin onurla yürüttükleri görevleri sırasında, verdikleri kararların taraflardan kimi sevindirdiğiyle ilgilenmediğini belirtmek isteriz. Hakaret içermeyen her türlü eleştiri bizim için azizdir. Dahası mahkemelerin kendilerini gözden geçirmeleri açısından eleştiri yapılmasından fayda da görüyoruz. Eleştirinin, sarsıcı ifadelerinin olmadığı bir sistemi demokrasi kavramı diye kavrayamayız. Amacımız temel hak ve özgürlükleri doğal yapısından uzaklaştırmadan tam olarak kullanılır hale getirmektir. Özgür düşüncenin ve eleştirinin olmadığı yerde dogmatizmin saltanatı vardır. Bu anlayışın farklı olanların bir arada yaşamasının, toplumsal gelişmeye nasıl engel olduğunu tarih acı şekilde göstermiştir.

Tecrübe ve gelişmelerden sonra insan haklarına yönelik ulusal korumanın daha etkin hale gelmesi zorunludur. Bu nedenle özellikle Anayasa şikayetinin kabul edildiği ülkelerdeki Anayasa Mahkemelerinin etkin çalışması, AİHM gibi uluslar arası yargı organlarının ikincil niteliğine uygun olacaktır. Hak ve özgürlük artık evrenseldir. Onları tehditler karşısında güvence altına almak anayasa mahkemelerinin temel görevidir.

12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumla kabul edilen anayasa değişiklikleriyle, Anayasa Mahkemesinin yapısında önemli değişiklikler yapılmıştır. Şikayetleri incelemek üzere, mahkeme bünyesinde iki bölüm oluşturulmuştur. Hak ihlaline uğrayanların umut ve beklentilerini artıran bu olağanüstü kanun yolunun içtenlik kazanması için hazırlıklarımız devam etmektedir. Bireysel başvuru yolunun başarıyla uygulandığına inandığımız federal Almanya ve İspanya Anayasa Mahkemelerinde hakimlerimiz 6 aydır çalışmaktadır. Mahkeme işleyişine ilişkin iç tüzük taslağı hazırlanmış ancak bireysel başvuruya ilişkin düzenleme yapmak için, yurtdışından gelecek hakimlerimiz için yeni önerileri için beklenmeye başlamıştır. Anayasa Mahkemesinin bilgi işlem merkezini, her türlü bilgi belgeye ulaşabilecek bir merkez haline getirmek üzereyiz. Avrupa Konseyi ile yapılan proje kapsamında, başvuru konusunda uzmanlaşmış kadrosuyla toplantılar devam etmektedir. Bireysel başvuru gibi önemli bir hak arama yolunun yasal bir düzenlemeye bağlı tutulmasının zorluğu açıktır.

Anayasanın 90. maddesine göre ulusal yasalarla, uluslararası anlaşma hükümlerinde farklı anlayışlar halinde, uluslararası anlaşmaların esas alınması büyük bir imkan sağlayacaktır. Anayasa Mahkemesinin etkin denetim başarısının, adli idari askeri mahkemelerde yapılacak adli reformlarla yakından ilgili olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Tespit edilen sempozyum konusuna da uygun olarak hak ve özgürlükler üzerinde ciddi bir tehdit oluşturan dünyada birikmiş nefretin altını çizmek istiyorum. Bu öfke birikimi, bazen yükselerek bazen makul seviyede kalarak hayatımızın parçası olmuştur. Bu öfke, her türlü ayrımcılığa kaynaklık ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bunlara dayalı hak ve özgürlük ihlalleri dünyanın birinci sorunudur. Dünya barışının buradan çıkacak mesajlara ihtiyacı vardır. Anayasa ve yasalar kapsamlı ve pozitif kurallar içermektedir. Ancak bu pozitif kuralların hak ihlallerini yalnız başına çözemediği bir gerçektir. Kuralların sorun çıktıktan sonraki aşamada gösterdiği etki onarıcı niteliği olsa da yetersiz kalıyor. Önleyici ve caydırıcı bir alan yaratmak için, insani değerlerin yardımı kaçınılmazdır.

’YÜREKTEN KUTLUYORUM’

İnsanlık onuruna saygı, insanların neye inanacağına, nasıl bir hayat süreceğine kendisinin karar vermesine zorunlu kılar. Gücü elinde tutanlar, sevgi ve merhamet duygularını içinde barındıranlar ana yürekli olmaya herkesten daha fazla sorumludurlar. Öfkenin ve nefretin yürek toprağına saçtığı tohumların, nereye ve ne zaman yeşereceğini bilemeyiz. Adil olmayan kralların çocukları bu tehlikeye daha yakındır. Demokrasi bu sorunlara çözüm olarak, demokratik sabır ve hoşgörüde uzlaşmayı öneriyor ve diyalog çağrısı yapılıyor. Yeri gelmişken geciken bir borcumuzu ödemek istiyorum. Fransız Anayasa Konseyinin insanlık onuruna bağlı, soykırım yasasına karşı imza atanları yürekten kutluyorum. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü temelinde çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur.’

Ana Sayfaya Git