Partisince, Fatihte bir otelde Gazze konusunda düzenlenen basın toplantısında konuşan Yapıcıoğlu, Aksa Tufanı Operasyonunun başladığı 7 Ekimden beri 146 gündür İsrailin vahşetini artırarak devam ettirdiğini kaydetti.
Yaşananları tarif edecek kelime kalmadığını ifade eden Yapıcıoğlu, Belki yeni kelimeler bulmak lazım. Vahşet, soykırım, insanlığa karşı suç, savaş suçları, barbarlık, dendi. Ama yaşananların hepsinin ötesinde İsrailin, yani siyonist işgal çetelerinin çiğnemediği hiçbir kırmızı çizgi, hiçbir hukuk kuralı, ahlak kuralı kalmadı. dedi.
Türkiyede seçim gündemi nedeniyle Gazzenin geri planda kaldığını belirten Yapıcıoğlu, bu vahşetin gündemden düşmemesi için çırpındıklarını, 39 farklı eylem çeşidiyle ve binlerce etkinlikle Gazzedeki vahşete dikkati çekmeye çalıştıklarını dile getirdi.
Zekeriya Yapıcıoğlu, Biz inanıyoruz ki siyonist işgal, bölge barışının önündeki en büyük engel ve dünya barışına en büyük tehdittir. Zira, onların düşüncesine göre kendilerinden başka hiç kimse insan değildir. Bütün herkes, bütün kurumlar onlara hizmet etmek zorundadır ve halihazırda özellikle uluslararası kurumların onların aleyhine hiçbir şeyi yapmadığını veya yapamadığını da maalesef üzülerek seyrediyoruz. ifadelerini kullandı.
Vahşetin durdurulması için yapılanların yetersiz kaldığına dikkati çeken Yapıcıoğlu, bu süreçte Türkiye genelinde 32 ilde siyasetçi, kanaat önderi ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden oluşan 250den fazla kişiyle birebir görüştüklerini aktardı.
Bu görüşmeler ve istişareler sonucunda başta Gazzedeki mevcut durum olmak üzere Filistin ve Kudüs davası için yapılabilecekler konusunda ortak görüş ve kanaatlerin öne çıktığını belirten Yapıcıoğlu, 11 başlık altında topladıkları Filistin ve Gazze Meselesi Hakkında Beyanname hazırlandığını anlattı.
Beyannameyi özetleyerek okuyan Yapıcıoğlu, daha sonra basın mensuplarının sorularını cevapladı.
ALİMLER VE KANAAT ÖNDERLERİ ORTAK çÖZÜMLER İçİN BİR ARAYA GELMELİ
Zekeriya Yapıcıoğlunun ana başlıklarını aktardığı beyannamede, alimler ve kanaat önderlerinin bir araya gelerek, ortak çözümler geliştirilmesi gerektiği belirtildi.
Beyannamede, Kudüs davası konusundaki etkinlikleri ve boykotları itibarsızlaştırma çabalarına karşın, Filistin direnişine ciddi katkı sağladığı bilinciyle etkinliklerin dozu ve çeşitliliğinin artırılarak devam ettirilmesi gerektiği vurgulandı. Beyannamede, bu etkinliklerle Filistin davası ve siyonizmin tehlikelerinin anlatılması, kamuoyunun bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiği de aktarıldı.
Mümkün olan en geniş katılım ile Mavi Marmara benzeri bir uluslararası gemi filosu ile Gazzeye insani yardım ulaştırılması, siyonist kaynaklı dezenformasyonun önüne geçebilmek ve gerçekleri dünyaya duyurabilmek için İslam ülkelerinin desteği ile ortak bir medya bilgi havuzu kurulması önerisinin yer aldığı beyannamede, Mecliste gerekli duyarlılığın oluşturulması, Türkiyede Hamasın resmi büro açabilmesi için gerekli yasal zemin oluşturulması, Filistin direnişinin resmi olarak tanınması ve desteklenmesi taleplerine yer verildi.
Beyannamede, İslam ülkelerini diplomatik, ekonomik ve stratejik konularda bir araya getirmenin yollarının aranması, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile kabinesinin ve soykırım suçunu işleyen işgal kuvvetlerinin yargılanmaları için gerekli hukuki girişimlerde bulunulması gerektiği de vurgulandı.