Seçim otobüsüyle Antalyadaki parti binasına gelen DSP Genel Başkanı Masum Türker, parti yöneticileri ve milletvekili adaylarıyla birlikte 7 Haziran seçimlerine yönelik parti politikalarını açıkladı. Daha önce başbakanın kendi zırhlı aracını verdiği savcının şimdi meslekten ihraç edildiğini belirten Masum Türker, O gün yapılan da bugünkü de yanlış. Demek ki Ak Parti iktidarıyla el ele iseniz yanlış yapsanız bile doğru bulunuyor. Ama ayrılır doğru yaparsınız, bu kez yanlış bulunuyorsunuz. O tarihlerde Yargıtay üyeliği teklif edilen Zekeriya Öz şimdi aynı suçlamalarla meslekten ihraç ediliyor. Aynı iktidar o gün reddettiğini bugün kabul eden bir HSYK dizayn edebiliyor. Bu bizim hepimizin gelecekteki güvenliğimizi tehlikeye sokan, hukuksuzluğa yol açan bir yapıdır diye konuştu.
Başbakan Ahmet Davutoğlunun servis ve halk otobüslerine ÖTVnin kaldırılacağı yönünde verdiği sözleri seçim rüşveti olarak nitelendiren Türker, hükümet adına açıklamalar yapan başbakanın yanlışlar yaparak konuştuğunu söyledi. DSPnin 7 Haziran seçim politikalarında asgari ücretin 2 bin TL, asgari emekli maaşının 2 bin 600 TL olacağını söyleyen Türker, çiftçinin gelirinin yükseltileceği, ürünün devlet tarafından satın alınarak okullarda her sabah kahvaltı verileceğini dile getirdi. Türker, her evde en az bir kişiye de iş bulma garantisi verdi. Seçim sürecini de yorumlayan Türker, Türkiyede neolibareal politikaların devamının istendiğini ve formülünün de hazır olduğunu söyledi. Ak Partinin tek başına iktidar olamayacağı anlaşıldığından, uluslararası sermayenin Ak Parti ve CHP koalisyonu için gayret gösterdiğini savunan Türker, Bu koalisyonun çöpçatanı Kemal Derviş. Böylesi bir koalisyonla bütün sorunların çözüleceğini söyleyenler, başta CHPnin genel sekreteri ve genel başkan yardımcısı sayın Bekaroğlu dedi.CUMHURBAŞKANI BAŞKANLIK SİSTEMİNİN OLMAYACAĞINI GÖRDÜ
Son dönemde cumhurbaşkanının başkanlık sisteminin olmayacağını gördüğünü ve artık başkanlık sistemini eskisi gibi dile getiremediğini kaydeden Türker, Zaten başkanlık sistemine geçmek 150 yıllık bir parlamenter deneyimi olan Türkiyede akıllı telefondan tekrar manyetolu telefona geçişe benzer. Cumhurbaşkanı parlamenter sistem çöktü diyor. 12 yıl evvele kadar kimse söylemiyordu. Eğer 12 yıldır Türkiyeyi idare eden partinin başı cumhurbaşkanı olduktan sonra çöktü diyorsa çökerten kendisidir diye konuştu. Hükümetin telaşta olduğunu belirten ve seçim sonrası hükümet modeline ilişkin ilginç bir değerlendirmede bulunan Türker, 8 Haziran sonrası Ak Sarayda çalışacak en yetkili bürokratın Binali Yıldırım olacağını kaydetti. Yıldırımın iki hafta önce, Türkiyede azınlık hükümeti kurulur ve 1 yıl içinde erken seçime gidilir dediğini belirten Türker şöyle konuştu:
Bunun da nedeni şu anda cumhurbaşkanımızın itibarı yurtdışında sıfıra yakın. Bunu düzeltebilme imkanı var. Eğer bu barajlar dolayısıyla bazı partiler barajın altında kalıp ve milletvekilli seçilen olduğu halde barajın altında kalırsa dünya Türkiyedeki siyaseti meşru olmayan siyaset ilan edecek. Tıpkı bizim Beşer Esad sen meşru değilsin diye başbakan ve cumhurbaşkanımızın dediği gibi. Meşru olmayan bu siyaseti o zaman göreceksiniz, bugün meydanlarda gezen cumhurbaşkanı bir milletvekilinin başbakanlığında bir teknokrat hükümeti kuracak ve meclisi feshedecek. Meşrutiyet ve baraj meselesi devreye girecek. Bu iş olurken o zaman itibar kaybetmiş olan cumhurbaşkanı gerçekten yine dünyada itibar kazanacak. Aa ne güzel meşruiyet kazanmak için fesh etti olacak.MERAL AKŞENER OLAYINA KINAMA
Meral Akşenere yönelik kaset iddialarını da değerlendiren Masum Türker, Meral hanım benim arkadaşım. Biz onunla 2004 yılında rekabet içinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak yarıştık. Ona hiç kimsenin söyleyecek bir lafı yok. Onun adı zaten Asenadır. Yani erkek gibi kadındır siyasi hayatta. çizgisiyle örtüşmüyorum, siyasi inancımız, anlayışımız farklı. Yani bunu ortaya atanları kınıyorum. Yalnız saygısızlık yapmadılar, terbiye sınırlarını da aştılar yorumunu yaptı.
Türkiyede herkesi kasetle tehdit etme modasının 2004 yılından sonra ortaya çıktığını belirten Türker, konuşmasını şöyle sürdürdü: Herkes izleniyor, takip ediliyor, fişleniyor, bir taraftan insanların mahremiyeti var deniliyor, diğer taraftan da herkese hakkında kaset var haa deniliyor. Bu kaset lafını gündeme getiren kim? Ak Partiye yakınlığıyla bilinen iki yorumcu. Şimdi Türkiyede adı gazeteci olan çok kişi ortaya çıkmaya başladı. O gazeteciler bugün de böyle bir şey yok yanlış yaptık diye özür diliyor. Şimdi bu tehditler daha çok yaşanacak. Aslında farkında değiller Ak Parti taraftarları, bu tehditleri gündeme getirmekle paralel diye suçladıkları Fethullah Gülen cemaatini aklıyor. çünkü eğer kaset işleri yalnız onların dönemindeki emniyetçilerle yapılmışsa, şimdi kim yapıyor? Demek ki esas yapan hala devletin içinde. Bu nedenle bu kaset meselelerinin böyle seçim zamanlarında ortaya atılması, yapılandırılması çok doğru bir şey değil.