İGÜ açıklamasına göre, sosyal fobi, kişilerin kalabalık ve tanımadıkları insanların bulunduğu ortamlarda yanlış bir eylem yapıp eleştirilme, rezil olma, utanma, başarısız olma ve küçük düşme gibi endişe ve korkularla sosyal ortamlara girmekten çekinme durumu olarak tanımlanıyor.
Bazı kişilerde toplumla ilişkilerini gerektiren hallerde yaşanan kaygı ve korku davranışları sosyal hayatı engelleyip, bedensel ve ruhsal sağlık üzerinde olumsuz etkilere neden oluyor. Sosyal fobi, anksiyete bozuklukları arasında yaygınlığı en yüksek ve en fazla işlevsellik kaybının görüldüğü bir durum. Başkalarının önünde konuşmak, sunum yapmak, yemek yemek ve toplantı gibi organizasyonlara katılmak durumunda çarpıntı, terleme, yüz kızarması, titreme ve nefes almakta zorluk gibi bedensel etkiler izleniyor. Sosyal fobi, genellikle çocukluk ve ergenlik döneminde başlıyor.
AŞIRI KORUMACI
Açıklamada görüşlerine yer verilen Psikiyatrist Dr. Öğr. Üyesi Yasin Genç, tedaviye başvurma yaşının 18-30 yaş arası olduğunu belirterek, Hastaların çoğu düşük bir performansla yaşamalarına rağmen tedaviye başvurmamaktadır. Bu korku nedeniyle başkalarının yanında konuşamaz, sunum yapamaz, amirlerinden bir şey isteyemez, karşı cinse arkadaşlık teklif edemez, restoranda ya da arkadaşlarının yanında yemek yiyemez ve genel tuvaletlere giremez duruma gelebilir. Kaygı uyandıran durumlarda yüzde kızarma ya da soluklaşma, ellerde titreme, terleme, konuşma bozuklukları, çarpıntı ve nefes almada güçlükler olabilmektedir. ifadelerini kullandı.
Bazı hastaların sosyal ortamlara girmeden veya performans sergilemeden önce sakinleştirici gibi maddelerle kendilerini tedavi etmeye çalıştıklarını aktaran Genç, şunları kaydetti:
SOSYAL FOBİ
Madde ve alkol bağımlılığı ile durum daha karmaşık hale geliyor. Sosyal fobinin gelişmesinde genetik bir yatkınlık ve çevresel etkenlerin varlığından söz ediliyor. Özellikle ikiz çalışmalarında yüzde 50ye varan genetik bir katkı var. Aşırı korumacı anne-baba tutumu sosyal yeteneklerin gelişiminin normal sürecini engelleyerek, sosyal fobiye yatkınlık yaratabilir. Ebeveynlerin, başka insanların görüşlerinin önemini abartılı bir şekilde vurgulamaları da çocuğu diğer insanlardan gelecek olumsuz değerlendirmelere karşı hassas yapabilir.
Sosyal açıdan anksiyöz ebeveynler, çocukta hem model alma hem de ebeveynlerin kendi anksiyetelerini kontrol altına almak için çocuğun sosyal ortamlara girmesini kısıtlamaları yoluyla ilerde çocukta sosyal fobi gelişimine neden olabilir. Sosyal fobi dışında, ebeveynde bulunan diğer anksiyete bozuklukları, depresif bozukluklar ve alkol kullanımı da çocukta sosyal fobi görülme olasılığını arttırır.