Her şeyden önce şunu söylemek lazım; wildcard denen şeyin var oluş nedeni sportif olmadığı gibi, uygulanma şeklinin de genelde sporla alakası yok. Voleybolda yapılan wildcard uygulaması, tamamen voleybolun izlenirliğini ve sermaye akışını belli bir düzeyde tutmak için yapılıyor. Belli bir dönemde voleybola iyi para yatıran ülke ya da takım varsa, başarılı olmasa bile wildcard’la organizasyonlara çağrılabiliyor. İlk ikinin gittiği turnuvalarda wildcard’ın beşinci sıradaki takıma verildiğini bile gördük. Dünya federasyonu FIVB ve CEV, bu konularda kesinlikle sportif hakkaniyet gözetmiyor. Tek dertleri, kimi alırsak voleybol ekonomik anlamda kârlı çıkar.
Wildcard uygulamasının içinde hakkaniyet yok, dolayısıyla wildcard’ı hak etmek diye bir şey de yok. Ama olsaydı, hiç kimse bunu bu sezon Fenerbahçe’nin hak ettiği kadar hak edemezdi. Fenerbahçe, geçen sezon Avrupa’da başarılı olmanın bedelini, Türkiye Voleybol Federasyonu’nun getirdiği saçma sapan playoff sistemine kurban olarak ödedi. 24 maçta yenilgisiz gelen takım, 25. maçta ligden tamamen elendi. Dahası Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan katılım hakkını da kaybetti. Bu adaletsizlik, başka bir açıklaması yok.
Wildcard’ın ona değil de, buna verilmesi konusunda ise adaletsizlik diyemeyiz. Çünkü wildcard sisteminin kendisi adaletsiz. Wildcard sana verildiğinde güle oynaya gidiyorsan, verilmediğinde de adaletsizliğinden dem vuramazsın. Evet, Fenerbahçe geçtiğimiz yıl Galatasaray’dan her alanda daha başarılıydı. Evet, bu karar Fenerbahçe’nin mali olarak küçüleceği, Galatasaray’ın büyüyeceği varsayımına göre verildi. Ama yıllar önce Fenerbahçe bu işe para yatırmaya başladığında, aynı CEV bir sürü İtalya, Polonya, Rusya takımının hakkını yiyerek tüm wildcard’ları Türkiye’ye yağdırmıştı. Sırf bu uğurda kaç sene Avrupa Ligi denen garabetin kimsenin istemediği ev sahipliğini yaptık. O zaman iyiydi wildcard da, şimdi mi kötü oldu?
Eğer meseleye adalet açısından bakılacaksa, wildcard denen uygulamanın kaldırılması için mücadele edilmeli. Eğer adalet istiyorsanız, başta parası yok diye mağdur edilen ülkeleri örgütleyin, CEV nezdinde mücadele edin. Keşke başarsanız. Ha mesele onlar gitmesin, biz gidelimse, CEV’de de, TVF’de de politik alavere dalavere ortamı buna fazlasıyla müsait, buyrun bastırın. Ama bunun adaletle bir ilgisi olmadığını da bilin.
Özetle; Fenerbahçe Avrupa Şampiyonlar Ligi’ne gitmeyi tüm kıtada en çok hak eden takım. Ama wildcard’ın hak etmekle, adaletle ne zaman ilgisi oldu ki?