Başkenti kana bulayan hain Ankara Bombacısının gerçek kimliği nedir? Savcılık ne diyor? Canlı Bomba kimin evinde ikamet ediyordu?

17 Şubatta gerçekleşen ve 28 kişinin öldüğü Ankara saldırısını düzenleyen canlı bombanın Eskişehir yolu üzerindeki bir inşaat halindeki bir evde kaldığı tespit edildi. Savcılık bombacının kimliğini ‘Zinar Kod adlı Abdulbaki Somer (Sömer) veya Ali Kod adlı Salih Necar’ olarak adlandırdı.

Haberler 23.02.2016 - 09:52 Son Güncelleme : 23.02.2016 - 09:52

Ankarada askeri servis araçlarına yönelik olarak 17 Şubatta gerçekleştirilen bombalı saldırıya ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının sürdürdüğü soruşturmada, 21 şüpheli gözaltına alındı. Savcılık, 14 şüpheliyi tutuklama talebiyle Ankara 5. Sulh Ceza Hkimliğine sevk ederken, tutuklamaya sevk yazısında, saldırının nasıl planlandığını detaylı olarak anlattı.

Hürriyet gazetesinden Mesut Hasan Benlinin haberine göre saldırıdan önceki trafik şöyle:

ÖNCE ARAç çETESİ DEVREDE

Turgut Kahraman, Mustafa Bulut, Murat Karacan, Hüseyin Gökduman, Metin Cura ve Serdar B., kurdukları çete sayesinde sahte belgeler düzenleyerek araç kiraladıktan sonra düşük fiyatla satıyordu. Ankara saldırısında kullanılan araç da bu şekilde çete üyeleri tarafından Tuncay U.ya ait araç kiralama şirketinden başkasına satılmak üzere kiralandı.

Baran kod adlı örgüt üyesi, PKK/ KCK adına faaliyet yürüten Metin Arslana araç bulması için talimat verdi. Arslan, firari Avsan ile temasa geçerek, eylemde kullanılan 34 KK 0340 aracı 12 bin liraya satın aldı ve Lice kırsalına götürdü. Arslan, burada Erhan kod adlı İshak Özcaptudan (Porsipi) aldığı talimatlar doğrultusunda aracı Ankara Ulus Meydanında şüphelilerden Kutbettin Onura teslim etti.

Kutbettin Onur, şüpheliler Hayrettin Tomak ve Hüseyin Karadaş tarafından kırsala götürülerek, eylem talimatı veren Baran kod adlı Mehmet Doğan, Erhan Kod adlı İshak Özçaptu (Porsipi), Hoca ve Şirin kod adlı kişilerle görüştürüldü. Örgüt yöneticileri Kutbettin Onura, 15-20 gün içinde bir kişiyi göndereceklerini ve kendisinin çalıştığı Eskişehir yolundaki inşatta kalacağı söylendi.

BOMBA İNŞAATTA HAZIRLANDI

Abdulbaki Sömer, AŞTİden Kutbettin Onuru aradı ve onun çalıştığı inşaatta kalmaya başladı. Şüpheliler Ahmet Karaman ve Muharrem Canikli, bomba malzemelerini inşaata getirdi.

Şüpheli Kutbettin Onur ve bombacının, olay tarihi ve öncesinde saldırı bölgesinde başka bir araçla çok sayıda keşif yaptıkları anlaşıldı.

VANLI BABAYLA DNA EŞLEŞTİ

Savcılık sevk yazısında eylemcinin kimliğine ilişkin Zinar Kod adlı Abdulbaki Somer (Sömer) veya Ali Kod adlı Salih Necar ifadeleri kullanıldı. Terör örgütü TAKın, eylemi kendi üyeleri Van doğumlu Abdulbaki Sönmezin (Sömer) yaptığını açıklaması üzerine baba Musa Sömerden DNA incelemesi için kan örneği alındı. DNA sonucu dün sabaha karşı belli oldu ve Musa Sömer ile cesetten alınan örnekler eşleşti.

BURADA KALMIŞ

Hürriyet muhabiri Mesut Hasan Benli, Ankarada 28 kişinin ölümüne yol açan bombanın hazırlandığı inşaat halindeki evi görüntüledi. Ev, bombalı eylemin gerçekleştirildiği Merasim Sokaka 45 kilometre mesafede. Bir sitede, kaba inşaatı tamamlanmış 10 numaralı dubleks villada işçiler kalıyor. Bombalı saldırının en önemli isimlerinden Kutbettin Onur geçen hazirandan bu yana inşaatta çalışıyordu. Onurun kullandığı 10 numaralı evi dün gezdik. Bir odada iki ranza var. Evde bulgur, makarna gibi yiyecek maddeleri de bulunuyor. İnşaatta sıva işçisi olarak çalışan Kudbettin Onurun izin günlerinde de yine komşu inşaatlarda çalıştığı anlatılıyor.

Şantiyedeki bir görevli Hürriyete şöyle konuştu:

Kutbettin Onur isimli kişi geçen haziran ayında beri bu evde kalıyordu. Geçen ay yanına Suriyeli olduğunu söylediği bir kişi geldi. Kısa bir zaman önce, Kudrettini yolda gördüm. Ekibin nerede diye sordum. Daha ekibimi getirmeye gideceğim demişti. Yanındaki kişi kim diye sordum. Suriyeli bir misafir dedi. Anormal bir durumları yoktu. Emniyet görevlileri patlamadan sonra gelip evde inceleme yaptılar. Evde çok sayıda piknik tüpün parçalanmış halde olduğunu gördüm. Polis benim de tanık olarak ifademi aldı.

Ankara, Türkiyenin bir ili, başkenti ve en kalabalık ikinci şehri. Nüfusu 2015 itibarıyla 5.270.575 kişidir. Coğrafi olarak Türkiyenin merkezine yakın bir konumda bulunur ve Batı Karadeniz Bölgesinde kalan kuzey kesimleri hariç, büyük bölümü İç Anadolu Bölgesinde yer alır. Yüz ölçümü olarak ülkenin üçüncü büyük ilidir. Etrafı Bolu, çankırı, Kırıkkale, Kırşehir, Aksaray, Konya ve Eskişehir illeri ile çevrilidir.

Ankaranın başkent ilan edilmesinin ardından (13 Ekim 1923) şehir hızla gelişmiş ve günümüzde Türkiyenin ikinci en kalabalık ili olmuştur. Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanan ilin topraklarının yarısı hl tarım amaçlı kullanılmaktadır. Ekonomik etkinlik büyük oranda ticaret ve sanayiye dayalıdır. Tarım ve hayvancılığın ağırlığı ise giderek azalmaktadır. Ankara ve civarındaki gerek kamu sektörü gerek özel sektör yatırımları, başka illerden büyük bir nüfus göçünü teşvik etmiştir. Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze, nüfusu ülke nüfusunun iki katı hızda artmıştır. Nüfusun yaklaşık dörtte üçü hizmet sektörü olarak tanımlanabilecek memuriyet, ulaşım, haberleşme ve ticaret benzeri işlerde, dörtte biri sanayide, %2si ise tarım alanında çalışır. Sanayi, özellikle tekstil, gıda ve inşaat sektörlerinde yoğunlaşmıştır. Günümüzde ise en çok savunma, metal ve motor sektörlerinde yatırım yapılmaktadır. Türkiyenin en çok sayıda üniversiteye sahip ili olan Ankarada ayrıca, üniversite diplomalı kişi oranı ülke ortalamasının iki katıdır. Bu eğitimli nüfus, teknoloji ağırlıklı yatırımların gereksinim duyduğu iş gücünü oluşturur. Ankaradan otoyollar, demir yolu ve hava yoluyla Türkiyenin diğer şehirlerine ulaşılır.

Bilinen tarihi en az 10 bin yıl öncesine, Eski Taş çağına ulaşan[6] Ankara, tarih öncesinden günümüze dek pek çok medeniyeti barındırmıştır. Hititler, Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Galatlar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti, il topraklarını kontrolleri altında tutmuştur. Tektosagların ve Türkiye Cumhuriyetinin başkenti olan Ankara şehri ve Frigyalıların başkenti Gordion, il sınırları içinde yer alır. Yıldırım Bayezidin Timurlenke yenik düştüğü Ankara Muharebesi çubuk yakınlarında ve Kurtuluş Savaşının dönüm noktası olan Sakarya Muharebesi Polatlı yakınlarında yapılmıştır.

İlin Batı Karadeniz Bölgesinde yer alan kuzey kesimleri haricindeki büyük kısmı İç Anadolu Bölgesinde yer alır ve kara iklimine sahiptir. Şehirler dışındaki il topraklarının büyük kısmı tahıl tarlalarıyla kaplı platolardan oluşur. İlin çeşitli yerlerindeki doğal güzellikler korumaya alınmış, dinlenme ve eğlence amaçlı kullanıma sunulmuştur. İlin adını taşıyan tavşanı, keçisi ve kedisi dünya çapında bilinir, armudu, çiğdemi, yerel yemeklerden Ankara tavası ve Kızılcahamam ve Beypazarının maden suyu ise ülke çapında tanınır.

Frigya dili ve Yunancada υ (telffuz: Anküra), gemi çapası demektir. Bazı efsanelere göre Ankara, Frig Kralı Midasın bir gemi çapası bulduğu yerdir. Büyük İskenderin Doğu Seferi sırasında Anküraya MÖ 333te geldiği kayıtlara geçmiştir. 2. yüzyıla ait ve Ankaradaki Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenen bazı paralarda gemi çapası figürü bulunmaktadır.

Frigler, Galatlar ve Romalılar tarafından υ olarak bilinen şehrin adı, Latin harfleri ile Batılı kaynaklara Ankyra ve Ancyra olarak geçti.Kentin adı, Türklerin Anadoluya gelmesinden sonra Ankara, Engürü ve Engüriye olarak değişime uğradı. Batı dillerine de Angora olarak geçti. 16. yüzyıla ait çeşitli resm Osmanlı evraklarında Ankara () adı geçmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti devleti, 28 Mart 1930da yabancı ülkelerden Türk şehirleri için Türkçe adların kullanılmasını resmen talep etti.Bu tarihten sonra posta idaresi Angora olarak adreslenmiş mektupları Ankaraya ulaştırmadı. Böylece zamanla Ankara adı evrenselleşti.

Ankara ilinde keşfedilmiş en eski tarih öncesi kalıntılar Eski Taş çağına kadar uzanmaktadır. Bu döneme ait çeşitli eserlere Gvurkale, Ergazi, Lodumlu ve Maltepede rastlanmıştır.Bunlar dışında Ankaranın Polatlı ilçesinde, MÖ 3000 yıllarına ait insan yerleşmelerine rastlanmıştı.

Hint-Avrupalı bir kavim olan Hititler (MÖ 1660-1190), Anadoluya boğazlar yoluyla gelmişlerdir. Hititlerin Anadoluya göç tarihleri, kesin olarak bilinmemektedir.Ankara ve çevresinde Hitit dönemine ait yerleşkelerin kalıntıları, Balıkhisar, Ballıkuyumcu, Bitik, Karaoğlan, Gvurkale ve Külhöyük höyükleridir. MÖ 2. bin yılın sonlarına doğru Hititlerin siyasal olarak çöktüğü ve yerini Friglere bıraktığı görülmektedir.

MÖ 2. binyılın sonlarında bölgede, hızla büyüyen bir Frigya kasabası vardı. Frig Krallığının başkenti olan Gordion kentinin kalıntıları Polatlının 29 kilometre kuzeybatısında bulunmaktadır. Gordion, en parlak dönemini Frigya Kralı Midas zamanında (MÖ 725-675) yaşamıştır.Ankarada, Frigler dönemine ait kalıntılar arasında bulunan Yumurtatepe Tümülüsünün bulunduğu yerin, kurulduğu dönemlerde çok önemli bir yerleşim olmasa da stratejik bir noktada olduğu düşünülmektedir.Frigler, MÖ 700lü yıllarda Kafkaslardan gelen Kimmerler tarafından ortadan kaldırıldı.

Tunç çağının sonlarında Frigler ile birlikte Anadoluya gelen ve Batı Anadoluda varlıklarını sürdüren Lidyalılar, Friglerin ortadan kalkmasını fırsat bilerek bugünkü Ankara ilini de kapsayan Kızılırmak yöresini ele geçirdiler. MÖ 7. yüzyılda Anadoluya hkim oldular ve 140 yıl hüküm sürdüler.Lidyalıların sikkeyi icat ettikleri kabul edilir. Lidyalılar döneminde Anadoluda ticaret gelişmiş, tahıl üretimi, hayvancılık, zeytinyağı ve şarap üretimi ilerlemiştir. Orta Anadolunun ana ulaşım yolu üzerinde bulunan Ankara ili toprakları da bu gelişmelerden istifade etmiştir. Medler ve Perslerle savaşan Lidyalılar, komşuları Ahameniş Pers Hükümdarı Kiros ile MÖ 547de Kızılırmak kavsi içinde yaptıkları savaşı kaybederek tarih sahnesinden silinmişlerdir.

Persler, MÖ 545ten itibaren Anadoluya egemen olarak, Anadoludaki Helen kültürüne son verdiler. MÖ 5. yüzyılda Herodot, Pers İmparatorluğunun ordu, ticaret ve posta hattı olarak kullanılan Kral Yolunun Ankaradan geçtiğini yazar. Kral Yolu, Efeste başlıyor, Sardes şehrinden Lidyaya, sonra Gordion, Ankyra ve Kızılırmaktan geçerek, Kapadokya üzerinden Kilikyaya, oradan Fırat ve Dicle nehirlerini geçip Asurdan Susa kentine ulaşıyordu.

Ankara ili toprakları MÖ 334teMakedonya Kralı Büyük İskender tarafından Ahameniş İmparatorluğundan alınana kadar; tarihi boyunca Frigler ve Hititlerinharicinde Hattiler, Lidyalılar ve Ahamenişler egemenliğine girmiştir. MÖ 3. yüzyılda Anadoluya gelen savaşçı bir kavim olan Galatların Tektosaglar boyuna başkentlik etmiştir.Strabon, ünlü eseri Geographikada, bugün merkezde bulunan Ankara Kalesinin Tektosaglar tarafından inşa edildiğini söyler. Daha sonra bölgede siyasal birliği kuran[31] Roma İmparatoru Caesar Divi Filius Augustus, MÖ 25 yılında Ankarayı ele geçirmiştir.

MS 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Ankara Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kaldı. Ancak il toprakları üzerindeki Doğu Roma hkimiyeti zaman zaman kesintiye uğradı. MS 654 yılında Müslüman Araplar kısa süreliğine bölgenin kontrolünü ele geçirdiler. 833 ve 842 yıllarında Abbasi Halifesi Mutasım ve Türk komutanı Afşin Ankara kentini kısa süreliğine ele geçirdi. 871 yılında Pavlikian mezhebinden Hristiyanlar Ankara kentinin kontrolünü yaklaşık bir yıllığına ele geçirdi. Bu kesintilerden sonra her seferinde Doğu Romalılar kenti geri alarak otoriteyi sağladı.

Ankaranın Büyük Selçuklu İmparatorluğunun eline geçmesi, Malazgirt Meydan Muharebesinden sonra 1073 yılına rastlar. 12. ve 13. yüzyıllarda Selçuklu Sultanlarının da çabasıyla transit ticarette gelişme gösteren Ankaranın merkezi, önce Ahilere, ardından 1304te göreli özerklik verilerek Osmanlı İmparatorluğuna bağlandı. İlin güneybatı ilçeleri bu dönemde Germiyanoğullarına bağlanırken, güneydoğu ilçeleri Karamanoğullarına bağlanmıştır. I. Murat zamanında kesin olarak Osmanlı topraklarına bağlanan ilde, 1402 yılında Büyük Timur İmparatorluğu İmparatoru Timur ile Osmanlı İmparatorluğu Padişahı Yıldırım Bayezid arasında Ankara Muharebesi yapıldı. Yıldırım Bayezidin savaşı kaybetmesi ve Timura esir düşmesi sonucu Osmanlı Devleti, Fetret Devri denen bunalım ve iktidar boşluğu dönemine girdi. Ankara Muharebesinde bölge büyük ölçüde harap olmuş, Anadolu birliğini yeniden kuran II. Murat zamanında yeniden onarılmıştır. 1841 yılında Anadolu Eyaleti kaldırılıp yerine vilayetler kurulunca il bir vilayet oldu. Ankara, çorum, Yozgat, Kayseri ve Kırşehir sancakları bu vilayete bağlandı. Ankara Vilayeti 1922 yılına kadar varlığını sürdürdü.

Osmanlı hkimiyetinin sonlarına doğru Ankara 1917de 3 gün süren büyük bir yangın geçirmiş ve yangın 1900 kadar hanenin yanması ile sonuçlanmıştır.

Ankara ilinin Kurtuluş Savaşında merkez bir yeri olmuştur. 27 Aralık 1919da Ankaraya gelen Mustafa Kemal, şehri Anadoludaki direniş hareketinin yönetimi olan Heyet-i Temsiliyenin merkezi olarak seçti. Şehir, coğrafi olarak Anadolunun ortasındaydı, demir yolu ile İstanbula ulaşılabiliyordu, Batı Cephesine yakındı ve halkın mill mücadeleye olan desteği tamdı. İstanbulun İngilizler tarafından resmen işgalinden iki gün sonra, 18 Mart 1920de, İstanbulda bulunan Meclis-i Mebusan kendini resmen feshedince, 23 Nisan 1920de Ankarada Büyük Millet Meclisi kuruldu. Ankara ili, Türk-Yunan Savaşının en yoğun muharebesinin gerçekleştiği yer olmuştur. 1920 yazında Yunan birlikleri, Ankara şehrini ele geçirmek amacıyla Sakarya nehri kıyılarına kadar ilerlemişti. Ancak 23 Ağustos - 13 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen Sakarya Meydan Muharebesi sonucunda Yunan birlikleri püskürtüldü. Polatlı yakınlarında meydana gelen zorlu muharebe Kurtuluş Savaşının dönüm noktası olmuş, Mustafa Kemal Atatürk ünlü Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır sözünü bu sırada söylemiştir. Birkaç hafta sonra Fransa ile yapılan Ankara Anlaşması ile, Türk-Fransız ihtilafı sona ermiştir. Kurtuluş Savaşı sonucu toprakları üzerindeki egemenliğini kanıtlayan Türkiye, 1922 Lozan Barış Konferansı ve 1923 Lozan Antlaşması ile uluslararası toplulukta mill sınırlarını tescilledi ve bağımsızlığını onaylattı. Türkiye Büyük Millet Meclisi 13 Ekim 1923te Ankara ilinin merkezi olan Ankara kentini başkent ilan etti.

Ankara, 1984 yılında çıkarılan 2972 sayılı kanun ve 195 sayılı kanun hükmünde kararname sonucu İstanbul ve İzmir ile birlikte büyükşehir unvanı kazandı. Aynı yıl çıkarılan 3030 sayılı kanun ile büyükşehir ve ilçe belediyeleri statüleri netleşti.Başlangıçta beş ilçe Ankara Büyükşehir Belediyesinin sınırlarına dhil edildi. 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı kanun ile büyükşehir belediyesinin sınırları valilik binası merkez kabul edilerek yarıçapı 50 kilometre olan dairenin sınırlarına genişletildi.Bu sınırlar içinde kalan 16 ilçe, büyükşehir ilçe belediyeleri hline geldi.2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı kanun ile 2014 Türkiye yerel seçimlerinin ardından büyükşehir belediyesinin sınırları il mülki sınırları oldu.

Ana Sayfaya Git