Bu kadar pisliğe pes! Beyoğlu'nda ünlülerin falcısı prenses lakaplı Kızılyel'in çöp evinden çıkan çöpler herkesi ŞOK etti

İstanbul'un nezih semti Beyoğlu'ndaki bir apartmanın bodrum katında yaşayan ve süsü püsü bakımı ile kendine prenses dedirten hatta ünlülerin falcılığını yapan 69 yaşındaki Gülseren Kızılyel'in evinin adeta çöp eve dönüştüğü, etrafa saçılan kötü kokuları farkeden mahalle ahalisi tarafından keşfedilip şikayet edildi. Prenses lakaplı 69 yaşındaki Gülseren Kızılyel'in evinde tavan ile çöpler arasında adeta 20 cm boşluk bulunduğu da görülen rezilliğin daniskası oldu

Haberler 17.02.2016 - 18:21 Son Güncelleme : 17.02.2016 - 18:21

İstanbul’un nezih semti Beyoğlu’ndaki bir apartmanın bodrum katında yaşayan ve süsü püsü bakımı ile kendine prenses dedirten hatta ünlülerin falcılığını yapan 69 yaşındaki Gülseren Kızılyel’in evinin adeta çöp eve dönüştüğü, etrafa saçılan kötü kokuları farkeden mahalle ahalisi tarafından keşfedilip şikayet edildi. Prenses lakaplı 69 yaşındaki Gülseren Kızılyel’in evinde tavan ile çöpler arasında adeta 20 cm boşluk bulunduğu da görülen rezilliğin daniskası oldu

Beyoğlu’nda bir apartmanın bodrum katında yaşayan kadının evinden kamyonlarca çöp çıktı. 69 yaşındaki kadının çok bakımlı biri olduğu ve çevresinde ’prenses’ diye hitap edildiği öğrenilirken, Beyoğlu BelediyesiTemizlik İşleri Müdürlüğü ekipleri çöp evi temizlemek için çalışma başlattı.

RAHATSIZ OLAN VATANDAŞLAR İHBAR ETTİ

Beyoğlu Kaptanpaşa mahallesindeki bir apartmanın bodrum katında oturan 69 yaşındaki Gülseren Kızılyel’in evinden gelen kokulardan rahatsız olan vatandaşlar, Beyoğlu Belediyesi’ni arayarak ihbarda bulundu. İhbarı değerlendiren Beyoğlu Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü ve Zabıta Ekipleri öğle saatlerinde Gülseren Kızılyel’in evine baskın yaptı. Evin bulunduğu bodrum katına inen ekipler, evin kapısının daha fazla çöp koymak için yıkıldığını görünce şaşkınlıklarını gizleyemedi. Kapıyı apartmanın dışına çıkartan ekipler, evi çöplerden arındırmak için çalışma başlattı. Kamyonlarca çöpün bulunduğu evde temizleme çalışması yapan görevliler, çöpleri büyük poşetlere koyarak topladı.

Evinden kamyonlarca çöp çıkan Gülseren Kızılyel’in son derece bakımlı biri olduğu, çevresinde ’prenses’ diye hitap edildiği öğrenildi.

EVDE TAVANLA ÇÖPLER ARASINDA 20 SANTİMETRE BOŞLUK KALMIŞ

Ekiplerini alarak çöp evi temizlemeye gelen Beyoğlu Belediyesi Temizlik İşleri Müdürü Metin Topcan, Bizim zaman zaman alışık olduğumuz bir manzarayla yine karşı karşıyayız. Hanımefendi burada yaklaşık üç senedir çöp biriktiriyormuş. Komşularından gelen şikayetler üzerine biz gerekli izinleri alarak bu kötü duruma müdahale ediyoruz. Biz bu aracı tahmin ediyorum üç defa doldurup göndereceğiz. Çünkü dairenin tuvalet ve banyo kısmına kadar çöplerle dolduğunu ve tavanla çöplerin arasının yaklaşık 20 santimetre olduğunu gördük. Gördüğünüz gibi çöpleri artık almadığı için evin kapısı sahibi tarafından sökülmüştü dedi.

EVİNİN TEMİZLENECEĞİNİ ANLAYINCA POLİSE BAŞVURUDA BULUNMUŞ

Gülseren Kızılyel’in, komşuların şikayetlerini öğrenince polise ’Evime benden izinsiz müdahale edecekler’ diye polise başvuruda bulunduğu öğrenildi. Topcan, yaklaşık 10 gündür kadından haber alınmadığını söyleyerek konuşmasına şöyle devam etti: Komşuların şikayetlerini anlayınca ’evime müdahale edecekler’ diye polise başvuruda bulunmuş. Polis karakolunda bulunan arkadaşların bu olayın yasal olduğunu ve gerekli izinlerin alındığını söylemişler.

EVDEN 10 KAMYON ÇÖP ÇIKAR

Kaptanpaşa Mahalle Muhtarı Mustafa Köse, evden kamyonlarca çöpün çıktığını belirterek, Tek başına yaşayan bir komşumuz. ’Prenses’ diye anılıyor ama çöplerin prensesi. Gördüğünüz gibi ev ağzına kadar. Biz içeride öldüğünü düşündük. Çünkü savcıdan izin alıp kapıyı açmak istediğimiz zaman açılmadı. İtfaiyeyi çağırdık, itfaiyenin yardımıyla açtık. İçerisi tamamen çöple kilitlenmiş. 3’üncü kamyon gidiyor, 10 kamyon daha çıkar dedi.

ÜNLÜLERE FAL BAKIYOR

Bir üst katta oturan Zeliha Keşgül, Ben buraya taşındığı tarihi bilmiyorum. Görsen demezsin, süsleniyor, boyanıyor, giyiniyor. Çöpçü gibi bir insan da değil ifadelerini kaydetti.

Gülseren Kızılyel’in bakımlı bir kadın olduğunu söyleyen Nariye Yıldırım ise yaşlı kadının ünlülere fal baktığını iddia etti.

Yıldırım, Fal bakıyormuş. Herkese bakıyor, ünlülere bakıyor. Kendisi söylüyor. Burada öyle bir bayan yok, o kadar güzel ve bakımlı. Polisler de prenses diyor dedi.

Beyoğlu, İstanbul’un Avrupa yakasında bulunan ilçelerinden biri. Beyoğlu ilçesini kuzeyden Şişli İlçesi, doğudan Beşiktaş İlçesi veİstanbul Boğazı, kuzeybatıdan Kağıthane ve Eyüp ilçeleri, güneyden Haliç çevrelemektedir. Yüzölçümü 8.76 km2’dir. Köy yerleşimi olmayan ilçe 45 mahalleden oluşmaktadır.

Tarihî yarımadanın ve Haliç’in karşısında gelişen bölge Orta Çağdan itibaren, Yunanca’da karşı yaka, öte anlamına gelen Pera () adıyla anılmaktaydı. Türkler tarafından kullanılan Beyoğlu adının, bir beyin oğlunun bölgedeki konağından kaynaklandığı ileri sürülür. Bu konuda öne sürülen iki rivayetten ilki; Osmanlı Padişahı II. Mehmed döneminde, Trabzon İmparatorluğu Prensi Aleksios Komnenos’un İslamiyeti kabul ederek bu bölgeye yerleşmesinden; ikincisi ise Padişah I. Süleymandöneminin Venedik elçisi Andrea Gritti’nin, Rum bir kadınla evlenmesi sonucunda dünyaya gelen oğlu Luigi Gritti’nin Taksim dolaylarında bir konakta oturmasından dolayı bu Beyoğlu adının kullanılmaya başlanıldığını belirtir. 1925 yılında Pera kullanımı resmî yazışmalardan çıkarıldı ve Beyoğlu ismi kullanılmaya başlandı

Galata’nın ilk çağlara dek uzanan tarihine karşın, Beyoğlu, 16. yüzyılın ilk yarısında, içinde tek tük yapıların yer aldığı, bağlık bahçelik bir alandı.

Tophane, İstanbul Boğazı veÜsküdar sahilinin, 19. yüzyıldan kalma görünümü.

Beyoğlu, Galata’dan gelen Hıristiyanlarla yabancıların, elçilikler dolaylarına ve o zamanlar Grand Rue de Pera denilen İstiklal Caddesi boyunca yerleşmesiyle Avrupa kenti görünümünde bir yerleşme olarak ortaya çıktı.

Böylece, İstanbul içinde farklı bir topluluk 17. yüzyılda gelişmeye başladı. İlk önceleri, Fransız ve Venedik elçilikleri ile onların çevresinde yerleşmiş Fransisken misyonerleri yerleşmenin çekirdeğini oluşturuyordu. 17. yüzyılın başlarında Galata’yı gösteren bir gravürde surların dışında çok az bina gözükmektedir.

1700’lerde Beyoğlu, bugünkü Tünel-Galatasaray caddesinin iki tarafı ile, bu caddenin yan sokaklarına yayılmıştı. Dörtyol, merkez olmak üzere Beyoğlu gelişmişti. Batısında mezarlıklar ve doğusunda ise elçilikler vardı. 18. yüzyılda yavaş yavaş Avrupa etkisi artmıştır. 18. yüzyıl sonunda, İstiklal Caddesi’nde, yapıların tamamı taş veya tuğla ya da alt katları taş ve üstleri ahşaptır.

18. yüzyılın sonunda İstanbul’a gelen Dallaway, Beyoğlu’nu Galata’nın yazlığı olarak tanımlıyor, yolların düzensiz olduğunu belirtiyor ve bu bölgede Fransız, İngiliz, Hollanda, Venedik, Rusya, İsveç, İspanya, Prusya ve Napolili diplomatların kışlık malikanelerinin bulunduğunu yazmıştır.

Beyoğlu, genel olarak 19. yüzyılda gelişmiştir. Bu gelişmenin nedeni, bu döneme Osmanlı dış ticaretinin daha önceki dönemlerde görülmemiş boyutlarda büyümesi ve ulaşımın gelişmiş olmasıdır. 19. yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu’nun dünya kapitalist sistemi ile bütünleşmesi sonucu, Beyoğlu uluslararası bir ticaret merkezi olmuştur. 19. yüzyılın başında, Beyoğlu, bahçeli evleriyle hala bir banliyö görünümünde idi. Bu yüzyılın ilk yarısında, Beyoğlu ve çevresi henüz tam olarak kentleşmemişti. İkinci yarısında ise Galatasaray ile Taksim arası gelişti. Beyoğlu, artık kapitülasyonların koruması altındaki yabancıların, tüccarların, bankerlerin, armatörlerin ve kozmopolit bir çevreye yerleşmek isteyen zenginlerin Paris modasını taklit ederek yaşadıkları bir yer olmuştur. Yüzyılın sonunda, burada, Paris’in en ünlü sahne oyunlarını aynı zamanda gösteren üç tiyatro vardı. Bu tarihte, modern toplumun gereksinim duyduğu tramvay, gaz, su gibi altyapı hizmetleri sağlanmıştı. Bu kuruluşların işletme ayrıcalıkları çok uzun süreli sözleşmelerle yabancılara ya da azınlık mensuplarına verilmişti. Bu dönemdeki hızlı yapılaşma, Batı’daki örneklerden etkilenmekle birlikte Osmanlı etkisinde de kalmıştır.

20. yüzyılda Beyoğlu’nda Galatasaray ile Taksim arası önem kazandı. Bu alanda hala bahçeli konakların bulunması ve bunların apartmana dönüşmesi olanağı, buranın gelişmesini sağlamıştır. Ayrıca 1913’de ilk elektrikli tramvayın Beyoğlu’nu Şişli’ye bağlaması Galatasaray-Taksim arasını, Tünel-Galatasaray arasına göre daha merkezi bir duruma getirmiş, Beyoğlu’nun en kolay ulaşılabilir ve gözde yeri yapmıştır. Bu dönemde Beyoğlu’nun çevresindeki semtlerde çağdaş binalar yapılmış ve yeni semtler gelişmiştir. 20. Yüzyılın başlarında Beyoğlu’nda da yapılan apartmanların cephelerinde Art Nouveau üslubu uygulanmıştır.

Cumhuriyet Dönemi’nde 1950’lere kadar yabancılardan ve onlar için çalışan azınlıklardan boşalan yerlere, yeni yetişen Türk iş adamları ve Beyoğlu yakasını kentin en çağdaş semti bilen aydın Türkler ilgi gösteriyorlardı. Sinema ve tiyatroları, lokanta ve pastaneleri, sanat galerileri ve mağazalarıyla hala kentin en seçkin semti idi. 1950’lerden sonra, kırsal göç ve hızlı kentleşme sonucu İstanbul’un aşırı büyümesi, yeni semtlerin gelişmesi, eğlence kuruluşlarının, ticaretin ve zengin ailelerin bu yeni gelişen çağdaş alt merkezlere dağılımı ve toplumun kültürel değişimi Beyoğlu’na olan ilgiyi azalttı.

Hala bazı lüks mağazaların İstiklal Caddesi’ni terketmeyişi ve yoğun bir trafik akışı üzerinde oluşu eski kültürel düzeyinde olmasa bile Beyoğlu’nun canlılığını korumasını sağlamaktadır. Bununla birlikte, pek çok bina boş durmakta ya da atölye olarak kullanılmaktadır. Bu özellikler Beyoğlu’nda yavaş yavaş çöküntü alanının ilerlediğini göstermektedir.

Beyoğlu, ilk önceleri bir diplomasi merkezi olarak gelişmiş, fakat daha sonraları yabancı ticaretinin, ekonomik kontrolünün artması ve burada yoğunlaşması sonucu İstanbul’un ticaret merkezi durumuna dönüşmüştür. Ticaretin yanı sıra eğlence, kültür kuruluşlarının da burada yer alması ve konumu, bütün İstanbul’un odak noktası olmasını sağlamıştır.

Ana Sayfaya Git