Cumhurbaşkanı Erdoğanın açıklamaları şöyle; Değerli basın mensubu arkadaşlarım öncelikle sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Gelişen 8 Ülke Teşkilatı Dönem Başkanı Mısırın ev sahipliğinde düzenlenen D-8 Zirvesine iştirak ettik. D-8, ülkemizin öncülüğünde bildiğiniz gibi rahmetli Necmettin Erbakan hocamızın kuruluşunu yaptığı bir oluşumdur. Bangladeş, Endonezya, İran, Malezya, Mısır, Nijerya ve Pakistanın katılımıyla 1997 yılında kuruldu. Teşkilatın sekreteryasına İstanbulda ev sahipliği yapıyoruz. 3 kıtada temsil edilen ve 1 milyarı aşan nüfusuyla D-8, çeyrek asırlık süreçte yoluna güçlenerek devam ediyor. Bugün gelinen noktada D-8 teşkilatı, üyeleri arasındaki ticaretin artışına katkı sağlayan bir yapıya dönüşmüştür. Kuruluş felsefesinde esas alınan barış, diyalog, iş birliği ve adalet kavramlarının ne kadar önemli olduğunu özellikle bölgemizde yaşanan son gelişmeler bize gösteriyor. Küresel ve bölgesel çapta siyasi, ekonomik ve insani büyük sınamalarla yüzleştiğimiz bu dönemde D-8 kapsamındaki iş birliğimizi derinleştirmemiz büyük önem arz ediyor.
ZİRVE DÖNÜŞÜ KONUŞTU
Değerli arkadaşlar, Gençlere Yatırım ve KOBİlere Destek temasıyla düzenlenen zirvemizde pek çok meseleyi ele aldık. Teşkilatımızın en önemli girişimlerinden Tercihli Ticaret Anlaşmasına özellikle tüm D-8 üyelerinin taraf olmasına dair hedefimize Mısırın da anlaşmaya katılımıyla ulaşmış olduk. D-8i yeni üye ve ortaklara açmak suretiyle etki alanımızı daha da genişletmeyi arzu ediyoruz. Bu çerçevede can Azerbaycanın üyeliğini kabul ettik. Zirve hitamında kabul edilen Kahire Bildirisiyle iktisadi ve ticari iş birliğimizi ilerletme kararlılığımızı ilan ettik. Önümüzdeki dönemde yönetimi Endonezya alacak. Endonezyanın döneminde belki bir veya iki, belki üç ülkeyi daha D-8 üyeleri arasına dahil etme durumu söz konusu olabilir. Böylece D-8i çok daha güçlü bir hale inşallah getirebiliriz. Zirvede ayrıca, Filistin ve Lübnandaki duruma ilişkin ortak bildiriyi kabul ettik. Ortak bildirimizde İsraildeki Netanyahu hükümetinin Filistin halkına yönelik saldırganlığını ve uluslararası hukuk ihlallerini açık biçimde kınadık. Lübnanda ise İsrailin saldırıları binlerce masumun hayatını kaybetmesine, altyapının büyük ölçüde tahrip olmasına ve 1 milyondan fazla insanın yerlerinden edilmesine sebep oldu. Lübnanda zorlukla tesis edilebilen ateşkes anlaşmasını memnuniyetle karşılamakla beraber, ihlalleri de endişeyle takip ediyoruz. Orta Doğuda huzurun ancak Gazzede kalıcı ateşkesin sağlanmasıyla mümkün olabileceğine inanıyoruz.
Değerli arkadaşlar, zirvemizde Suriyedeki gelişmeler asli gündemi oluşturdu. Suriyede 13 yıllık çatışmaların ve 61 yıllık Baas zulmünün sona ermesiyle birlikte yeni bir dönem başladı. Suriye halkının liderliğinde ilerleyen bu yeni süreç, ülkenin birlik ve toprak bütünlüğünün tekrar tesisi suretiyle, istikrarın sağlanması bakımından çok ama çok önemliydi. Suriye halkının herhangi bir yol kazasına mahal vermeden, geçiş sürecini suhuletle yönetmesine destek oluyoruz. Farklı etnik ve dini grupların yan yana sulh içinde yaşadığı ve komşuları için güven kaynağı olan bir Suriyenin inşası en samimi arzumuzdur. Bunun için Suriyenin bekasını tehdit eden DEAŞ, PKK ve türevlerinin kökünün kazınması gerekiyor.
Ülkemizin güvenliğine de kasteden bu terör örgütlerinin başlarını kaldıramaması için sahada önleyici tedbir alıyoruz. Zirvemizde bu konudaki kararlılığımızı tekrar teyit ettik. Ümit ediyorum ki; önümüzdeki süreçte sahada yaşanacak gelişmeler, sıla hasreti çeken Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü şekilde vatanlarına dönmelerine imkan tanıyacaktır. Bu çerçevede yeniden imar ile mevcut kurumların ıslahı suretiyle Suriyenin toparlanması için uluslararası desteğe ihtiyaç bulunduğuna işaret ettik. Ayrıca zirve esnasında Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Abdülfettah el Sisi, İran Cumhurbaşkanı Sayın Mesud Pezeşkiyan, Pakistan Başbakanı Sayın Şahbaz Şerifin yanı sıra katılımcı diğer devlet ve hükümet başkanlarıyla görüşmelerimiz oldu. Bu görüşmelerde de ticari ve ekonomik ilişkilerimizle birlikte Gazze ve Suriyedeki durumu değerlendirdik. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, zirvemizde aldığımız kararların ülkemiz, bölgemiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
SORULAR
SORU: Bundan yaklaşık 2 ay önce Tataristan ziyaretinizden dönerken terör örgütü PKKnın Suriyedeki kolu olan PYD ve YPGnin özellikle terk edilmeye ve yalnız bırakılmaya mahkum olduğunu vurgulamıştınız. Amerika terör örgütünü bir süre kucağında taşır ama bu süre dolunca da bunları kendi başına bırakmak zorunda kalacak ifadelerini kullanmıştınız. Bugün Suriyede gelinen nokta bu sürenin dolmuş olduğunu gösteriyor diyebilir miyiz? Buna ek olarak Biz sırtımızı PYDye, YPGye dayadık diyenler vardı. Terör örgütünün tasfiye olmaya yakın olduğunu görüyoruz şu an için, o örgüte sırt yaslayanlara neler söyleyeceksiniz?
PKK/YPGnin umutları boşa çıktı. Esedin beklentileri farklıydı ama bunlar tecelli etmedi. Yeni bir tablo ortaya çıktı. Esedin şu anda Rusyada olması, olayın ne kadar manidar geliştiğinin bir ispatı. Bundan sonraki süreçte Suriyedeki kardeşlerimiz, gelecekleri ile ilgili kararları kendileri verecek. Bizler de onlara devlet yapılanmasının nasıl olması gerektiği hususunda yardımcı olmaya çalışacağız. Bizim tecrübelerimiz oraya nasıl aktarılabilir, yeni bir toplumsal sözleşme çerçevesinde bir devlet nasıl ayağa kaldırılabilir, bu konularda Suriye yönetimine yardım edeceğiz. Bir devleti ayağa kaldırırken en önemli adımlardan bir tanesi anayasanın inşasıdır. Bu konuda biz, başta Sayın Colani olmak üzere yeni Suriye yönetiminde yer alan isimlerle iletişimi başlatmış durumdayız. Bildiğiniz gibi Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanımızı gönderdik. Dışişleri Bakanımız konunun bütün muhataplarıyla başından itibaren zaten diyalog halinde. Biz Suriyede mevcut terör örgütlerinin etkisiz hale getirilme zamanının geldiğini de göstereceğiz. Bize sınırlarımızın güneyinden herhangi bir tehdidin bundan sonra gelmemesi için bunu yapacağız. çünkü böyle bir riski kabullenmemiz mümkün değil. Terör örgütünün tek amacı hizmet ettikleri odaklara yaranmak olduğu için, yalnız kalmaya mahkumlar. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle Ancak yarınları olmayacak. Terör örgütü için yolun sonu görünüyor. Yıllarca bölgemizdeki halklara kan kusturdular. Başta Kürt kardeşlerimiz olmak üzere, Türklere, Araplara, Ezidilere ve nicelerine hayatı zehrettiler. Bölgenin geleceğinde teröristlere yer yok. Özellikle PKK terör örgütü ve uzantılarının raf ömrü tükenmiştir. Suriyede sağlanacak güven ortamı, terör örgütlerinin militan teminini de engelleyecektir. Bundan sonra bölgemizde barış ve huzurun tesisi için yollar açıktır. Ülkemizdeki bazı siyasi partiler, Suriye ile ilişkiler noktasında yakın bir zamana kadar farklı açıklamalar yapıyorlardı. Şu anda onlar herhalde aynı şeyleri söyleme durumunda değiller. Onların da bütün umutları suya düştü. Suriye, bu yeni oluşumla hakikaten istikrarlı bir yapı kurduğu takdirde, İslam dünyasında bana göre çok güçlü bir yer alacaktır. Bugün 30 milyonun üzerinde bir nüfusa sahip bir Suriye, göz ardı edilemez. Amerika Birleşik Devletleri ile Sayın Donald Trumpın görevi devralmasıyla birlikte yapacağımız görüşmeler çok önemli. Ruslar Suriyedeki büyükelçilik ve başkonsolosluklarını kapatmayı düşünmediklerini söylüyorlar. Bu da Suriye için bana göre bir zenginliktir. Diplomatik misyonların devamında fayda var. Beni en çok sevindiren şeylerden bir tanesi de gerek İslam Dünyası gerekse Batıdan birçok ülkenin artık Sayın Colani ile irtibatlarını geliştiriyor olmasıdır. Bunlar da bir yerde yeni yönetime güvenin işaretidir. Yeni dönemde Suriye, inşallah çok daha farklı bir şekilde ayağa kalkacaktır.
SORU: Yeni Suriye yönetiminin bir başka problemi de güneyde İsrailin işgal alanını bu fırsattan istifade ederek genişletiyor olması. Burada da Gazzede olduğu gibi uluslararası hukukun işletilmesi konusunda Türkiyenin de katkı vereceği hazırlıklar var mıdır?
İsrail uluslararası hukuku çiğnemeyi adet haline getirdi. Gazzede uluslararası hukuku ayaklar altına aldılar, dünya sessiz kaldı. Lübnanda egemen bir devletin toprağını işgal edip kan döktüler, dünya yine sessiz kaldı. İsrailin pervasızlıklarına bugün Suriye maruz kalıyor. İsrailin Golan Tepelerini işgaline yönelik BM Güvenlik Konseyinin 1967deki 242 numaralı kararı mevcut. Bu kararla İsrailin Golan Tepelerini işgal etmesi kınanmakla birlikte bölgeden çekilmesi talep ediliyor. Bu kararın yeniden hatırlatılması ve uygulanması için uluslararası toplumun harekete geçmesi önemli. Batılı ülkelerden İsrail işgaline karşı cılız da olsa ses yükselmeye başladı. Halbuki İsrail, sivillerin üzerine ilk bombayı attığında dünya ayağa kalksaydı, İsrail bugün bu işgal adımını atacak cesareti bulamazdı. Biz o gün sessiz kalmadığımız gibi, bugün de Suriyenin topraklarını işgale kalkışan İsraile karşı sessiz kalmadık, kalmayız. İsrail, uluslararası hukukun kendilerini de bağladığını er ya da geç öğrenecek. Biz her zeminde İsraili köşeye sıkıştırmaya, hukuka uygun hareket etmeye zorlamaya devam edeceğiz. Ancak Suriyedeki durumdan kendisine fayda sağlamasının da önüne geçmek için uluslararası tüm mekanizmalar etkin bir şekilde kullanılmalı. Burada İsrailin durdurulması için ABD başta olmak üzere Batılı ülkelere büyük görevler düşüyor. İsrailin Suriyenin topraklarını işgalinin kabul edilemeyeceği en gür şekilde ifade edilmelidir. Yarın çok geç olmadan bölgemizdeki huzuru ve istikrarı sürekli tehdit eden İsrail saldırganlığına dur denilmelidir. Yoksa İsrail bumerangı yarın onları her şartta destekleyenleri de hedef alır. Dün yaptığımız uyarılara kulak tıkayanlar, doğruları söylediğimizi bugün gördüler. Yarın, pişman olmamak için, bugün yaptığımız uyarıları dikkate alıp gerekli adımları atmalarını tavsiye ediyorum.
SORU: Lübnan Başbakanı Necip Mikati ile bir görüşme yaptınız ve basın toplantısında Sayın Mikatinin dikkat çekici bir ifadesi oldu. Mikati Lübnan bir kriz yaşadı ancak şunu öğrendik, önce Allaha daha sonra da Türkiyeye güvenmemiz gerektiğini öğrendik. dedi. Bu sözleri değerlendirmenizi rica edeceğiz.
Sayın Mikati ile D-8 Zirvesinde beraberdik, kendisine Önce Allaha sonra Türkiyeye güveniyoruz ifaden halkımızın arasında çok ciddi olumlu bir tepki meydana getirdi. dedim. Sayın Mikatinin Türkiyeye güven duyduğunu dile getirmesi de çabalarımızın takdir edildiğinin göstergesidir. Biz, dostlarımız ve kardeşlerimiz için güvenli liman olduğumuzu tarih boyunca defalarca kanıtladık. Biz, yaptığımız uyarılarda da, aldığımız tedbirlerde de, gizli ajandalarda kayıtlı gündemlerle hareket etmeyiz. Mertçe konuşur, mertçe davranırız. Bize güvenen, bizimle yol yürüyen kimseyi de yarı yolda bırakmaz, arkasından kuyu kazmayız. Anadolu irfanında bu anlayış Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü şeklinde özetlenir. Bizim yürüdüğümüz yol da, hedeflerimiz de bu istikamet üzerinedir. Ayrımcılık, tefrika bizim kitabımızda yer bulmaz. Hazreti Ali Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanın bir anlamı yoktur. der. Bizim amacımız o gönül birlikteliğini sağlamaktır. Hele hele tarihi, kültürel bağlarımızın bulunduğunu ülkeler ve milletlerle bu birlikteliği oluşturmak için yoğun çaba sarf ederiz. Temenni ediyorum ki Türkiye-Lübnan ilişkilerini güçlendirerek Lübnanı kısa zamanda bu bölgede ayağa kaldırırız. Ama önce bu İsrail saldırganlığı meselesini çözmemiz gerekiyor. İsrail bütün bu zulmün, attığı bombaların bedelini ödemesi lazım.
SORU: Suriye topraklarında 8 Aralıkta başlayan devrim süreci devam ederken diplomasi ayağında birçok görüşme gerçekleştirdiniz. Özellikle bu hafta hem yüz yüze hem telefonda yoğun bir trafik vardı. Suriyenin toprak bütünlüğü konusunda Türkiyenin söylemlerine destek verildiği ve hakkının teslim edildiğine tanıklık ettik. Muhataplarınızla görüşmede itiraz eden bir görüşle karşılaştınız mı?
Ben doğrusu bu konuda olumsuz bir yaklaşım görmedim. Bölgesel ve küresel her kriz ve gelişme diplomasi trafiğimizi artırıyor. Görüşmelerimiz, Suriyenin geleceği, barış süreçleri ve uluslararası iş birliği açısından önemli bir dönüm noktası olabilir. Suriye diplomasimiz kapsamında görüştüğümüz liderlere Türkiyenin, Suriyenin egemenliği, toprak bütünlüğü için gayret gösterdiğini anlattım. Suriyenin toprak bütünlüğünü korumanın yolu öncelikle terör örgütleri ile mücadeleden geçiyor. DEAŞ bahanesi ile PKK ve uzantılarına sahip çıkma anlayışında olanlar var. Bu yaklaşım yakın geçmişte Suriyeyi bölünmenin eşiğine getirdi. Biz en başından beri PKK ve uzantılarıyla da, DEAŞ unsurlarıyla da mücadele ettik, ediyoruz. Batılı ülkelerin caddelerinde, meydanlarında nasıl DEAŞ gösteri yapamıyorsa PKK ve uzantıları da yapamamalı. Sadece caddeler meydanlar değil, sosyal alanlardan kültürel mecralara kadar her yerde terör yapılanmaları ile mücadele şart. Bizim Suriye ile 900 kilometreyi aşkın bir sınırımız var. Bütün bu sınır hattında Esede karşı duvarlardan tutun gidiş-gelişlere kadar ciddi manada engelleme adımları attık. Şu an itibariyle yeni yönetimin oluşmasıyla inşallah Suriye-Türkiye ilişkilerini biz çok daha farklı bir yere taşıyacağız. Dikkatinizi çeken bir şey herhalde vardır. Halepteki çarşılar, Halepteki alışveriş yerleri bir anda hareketlendi. Savaştan önce Esed zamanında oraya yaptığım ziyarette, oradaki kapalı çarşının aynen bizim kapalı çarşılar gibi hareketli bir yer olduğunu görmüştüm. Yani orada tarih var, ticaret var. Şu anda da hareket var. İnşallah bu hareket oraya bereketi getirecektir diye düşünüyorum.
SORU: Amerikanın seçilmiş Başkanı Donald Trump geçtiğimiz günlerde Suriye ve Türkiye ve sizinle ilgili önemli açıklamalar yaptı. Sizinle ilgili övgü dolu sözleri var. Sizin için çok akıllı bir adam, çok güçlü, çok çetin, iyi anlaştığım biri diyor. Bu konularda, bu söyledikleriyle ilgili ne diyeceksiniz? Suriye ile ilgili de Suriyede olacakların anahtarı Türkiyedir diyor. Suriyede ilerleyen güçlerin arkasında Türkiye var diyor. Ve ben bundan rahatsız değilim diyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?
Sayın Trumpın sözleri kendisinin ve önümüzdeki aylarda oluşturacağı yönetiminin Türkiyeye bakışını özetliyor. Türkiyenin gücünün ve etkinliğinin bizdeki muhalefet dışında herkes farkında. Aslında onlar da bazı şeylerin farkındalar ancak gerçekleri konuşmaya dilleri alışkın olmadığı için çarpıtıyorlar. Türkiyenin diplomaside artan gücünü uluslararası düşünce kuruluşlarından medyaya varıncaya kadar herkes yazıp çiziyor. Biz de gücümüzün ve etkinliğimizin farkındayız. Bu gücün kaynağı olan milletimize yaraşır biçimde hizmet etmenin derdindeyiz. Geçenlerde de söylediğim gibi Türkiye, Türkiyeden büyüktür. Bizim topraklarımızı korumak, ülkemizi kalkındırmak, köklerimize tutunarak ileriye adımlar atmak gibi bir gayemiz var. Bunun yanında dostlarımızın, kardeşlerimizin yanında durma sorumluluğunu omuzlarımızda hissediyoruz. Şamda büyükelçiliğimizi yeniden faaliyete geçirdik, orada adımızı gören Suriyeli kardeşlerimizin hissiyatlarına bir bakın. Türk beklenendir, sözü öylesine kurulmuş bir cümle değildir. Türkiyenin gönül sınırları fiziki sınırlarının çok ötesindedir. Gittiğimiz her ülkede, ayak bastığımız her coğrafyada, bunu gördük. Sayın Trump da aslında bir durum tespiti yaparak ülkemizin gücü ve etkinliğinin altını çiziyor. Doğru söze ne denir? Tespitler yerinde. Aramızda herhangi bir sıkıntı gerçekten yok. Şu an itibariyle kendisi seçildiği andan itibaren görüşmelerimizi yaptık. Sayın Trump pragmatik bir siyasetçi. Kendi ülkesine ve müttefiklerine maliyet üreten politikaları değiştirme vizyonuna sahip. Devir-tesliminden sonra yine herhalde biz de ilk tebriğimizi yapar, gündemimizde bulunan konuları samimiyetle ele almaya başlarız.
SORU: AFADın Esad rejiminin işkence üssü olarak bilinen Sednayadaki çalışmalarını soracaktım. Orada kayıp Türk vatandaşları var mı?
Yok, öyle bir bilgi getirmediler bize. Bu 6 kat yerin dibindeki cezaevinin nasıl olduğunu ve burada insanların ne hallere sokulduğunu gördünüz. Biz Türkiye olarak bu işi seyretmedik, tribünde kalmadık. AFADımızı tüm teçhizatıyla ekipmanlarıyla birlikte Suriyeye gönderdik. Orada o çalışmaları yapmaları, o çalışmalarla ilgili raporların oluşturulması, hem bölgeye hem İslam dünyasına güzel bir mesaj vermiştir. AFADımız orada görevini yaptı ve döndü. Oradaki acı tabloları, o tünelleri gördünüz. Tünellerin uzunlukları, oraların içler acısı hali, hepsi birer felaket. Dünya Suriyenin bu halini görüp, gereken notu gerekli yerlere vermiştir diye düşünüyorum. Bizler de özellikle AFADımızla orada başarılı bir operasyon yaptık, neticesini aldık. Bütün bunlar tarihe çok önemli bir kayıt olarak düşülecektir diye düşünüyorum. Sednaya Hapishanesi bizim yıllardır söylediklerimizi doğruladı. Oradaki zulümler, işkenceler, yargısız infazlar, Baas Rejimi gerçeğinin en acı fotoğraflarından biridir. Her zulüm gören coğrafyada olduğu gibi, Suriyede de toplu mezarlara rastlanıyor. Anlaşılan Suriyede henüz, zulüm ve işkence fotoğrafının tamamını görebilmiş değiliz. Bunun için biraz daha zamana ihtiyaç olacak. Kendi halkına böylesi zulmeden Esed yönetiminin bunların hesabını uluslararası hukuk zemininde vermesi için elimizden geleni yapacağız. Umarım Sednaya fotoğrafı Türkiyenin Suriyede ne işi var? diyenleri, Suriyelilere kapılarımızı neden açtık? diye yabancı düşmanlığını körükleyenleri, Esed af ilan etti Suriyelileri ülkelerine gönderin diyerek bizlere akıl verenleri bir nebze olsun utandırmıştır. Hala aynı cümleleri kuranların insani değerlerini Esedin ölüm preslerinde ezdiğini, vicdanlarını yerin yedi kat altındaki zifiri karanlık hücrelere kapattıklarını düşünmemek elde değil. Suriyede kayıpların acıları dinmeyecek, ancak Suriye düştüğü yerden kalkacak. Bu zulümler unutulmayacak. Unutulan zulmün tekrarlanacağını biliyoruz. Kardeş Suriye halkı, bugün kanayan bu yaralarını sarıp, yeniden hür ve müreffeh bir gelecek inşa etmek için bir ve bütün olacak. Yanlarında ise hep kardeşleri Türkiyeyi bulacaklar.
SORU: Suriyeliler konusunda siz çok ağır eleştirilere tabi oldunuz, her türlü sorunun kaynağı olarak Suriyeliler gösterildi. Seçimlerde de aleyhinizde konuşuldu. Bugün şöyle geri dönüp baktığınız zaman, İyi ki Suriyelilere sahip çıktık, vicdani görevimizi yaptık diyor musunuz? Bir de Türkiyenin bölgedeki gücü arttı. AGİT Genel Sekreterliğine Feridun Sinirlioğlu Bey geldi. Öte yandan Somali ve Etiyopya arasındaki sorunları çözdünüz. Bu konuyla ilgili görüşünüz nedir?
Bölgedeki bütün bu gelişmelerde adımımızı inanarak attık. Biz Ensarız, onlar Muhacir derken bizim değişmez kaynaklarımıza, kutsal değerlerimize dayanarak bunları söyledim. Ama muhalefet böyle bakmıyordu. Ensar kavramı ne anlama gelir, Muhacir ne anlama gelir bunları anlamak gibi bir dertleri yoktu. Peki ne oldu şimdi? CHP kendi içinde bölük pörçük, paramparça. Öbür tarafta Dem, onu zaten söylemeye gerek yok. Biz bu süreçte terörle mücadeleyi de çok kararlı bir şekilde yaptık. Elhamdülillah neticeyi de aldık ve alıyoruz. Sınır boylarında bu kadar duvar örüyoruz. Bu duvarları kendi ülkemizi terör tehdidinden koruyalım diye inşa ettik, ediyoruz. Bunun yanında yeni bir adım daha atacağız. Irakla, Suriyeyle ticari ilişkilerimizi yoğunlaştıracağız. Bu, gerek Suriye için gerek Türkiye için yeni bir hareketlenmeyi her bakımdan getirecek. Bununla birlikte de bölgeye farklı bir hava gelecek. Gaziantep şu anda hareketlendi. Kilis aynı şekilde hareketleniyor ve daha da hareketlenecek. Biz ülkemize sığınan bu insanları kovmuyoruz. Biz bu insanlara Evine gidersen git ama gönüllülük esasına göre git. Siz bizim başımızın üstündesiniz. Ben evime gideceğim diyorsanız evinize gidebilirsiniz. diyoruz. Şu anda zaten Suriyeli çocukların okulları devam ediyor. Okullarını bu sene burada bitirecekler. Ondan sonra Suriyede, Darada, Deyrizorda, Suriyenin diğer bölgelerinde evleri varsa oraya rahatlıkla gidebilirler. Savunmadan tutun, eğitime, enerjiye kadar birçok alanda iş birliği yapacağız. Suriyenin şu anda enerjide ciddi sıkıntıları var. Ama biz onların enerjideki bu bütün sorunlarını da inşallah süratle gidereceğiz. Bu konuda da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız oraya her türlü imkanı inşallah sağlayacak.
Etiyopya Somali konusu da önemli. Etiyopya ile Somali arasındaki o barışın adımlarını hakikaten farklı ve kararlı bir şekilde attık. Gerek Etiyopya Başbakanı gerek Somali Cumhurbaşkanı sağ olsunlar bizim bu arabuluculuğumuza olumlu yaklaştılar. Yaptığımız basın toplantısında da bunu ortaya koydular. Zor da olsa anlaşma bir yıllık sürecin ardından sağlanmış oldu. Etiyopyanın burada bir önemli sıkıntısı var. Etiyopya, topraklarından denize ulaşamıyor. Bunun için Somalinin egemenliği ve toprak bütünlüğü temellinde bir adım atıldı, Etiyopyaya denize erişim imkanı tanındı. Etiyopya çok büyük bir ülke. Böyle büyüklükte bir ülkenin böyle bir imkanı yakalaması gerekir. Biz Somalili kardeşlerimize, özellikle Cumhurbaşkanı Hasan Şeyhe bunu da söyledik. Artık burada Etiyopyaya destek vereceksiniz. Bir adım atalım ve bu buluşmamızın en önemli neticesi de bu olsun, Etiyopya denize açılsın. dedik. 7 saat sadece üçümüz değil, heyetler de aralarında görüştü. Bazen görüşmeler çıkmaza da girdi. Böylesi anlarda devreye girdik, meseleyi çözdük. AGİT konusuna gelirsek; Türkiyenin etkinliğini ve sorun çözme kapasitesini bilen AGİT üyesi ülkeler oy birliği ile Sayın Feridun Sinirlioğlunu Genel Sekreterlik gibi önemli bir göreve layık gördü. Türkiye hem bölgesinde hem de küresel sorunlara yaklaşım tarzı ile öne çıkıyor. AGİT tüm bu özelliklerimiz nedeniyle ülkemize duyduğu güveni ortaya koymuştur.
SORU: Türkiye, Suriyenin iç savaşı başladığı 2011 yılından beri Suriyenin toprak bütünlüğüne ve birliğine vurgu yaptı. Bu bağlamda oldukça tutarlı ve yapıcı bir politika izledi. Bugün yeni bir dönem başladı. Aslında kısmen de değindiniz. Bu yeni dönemde geçmişte olduğu gibi Türkiye herhalde Suriye halkının yanında olacak, bunu vurguladınız. Yeni dönemde Türkiyenin Suriye politikasının çerçevesini ne şekilde çizersiniz?
Yıllardır Esed zulmüne maruz kalan Suriye halkı birliğini ve kardeşliğini yeniden tesis etmeye çok yaklaştı. Önümüzdeki süreçte hiçbir gücün terör örgütleriyle iş tutmaya devam edeceğini düşünmüyoruz. Ülkenin diğer bölgelerinde bulunan DEAŞ, PKK-YPG gibi terör örgütlerinin başı en kısa sürede ezilecektir. Terörden arındırılmış ve halkı tarafından yönetilen bir Suriyenin inşası için dün olduğu gibi bugün de elimizden geleni yapacağız. Bölge terör örgütlerinden temizlendikten sonra da Suriyeyi ayağa kaldıracak adımlar hızlanacaktır. Suriyenin kaynaklarının Suriye halkının huzur ve refahı için kullanılması konusu da mühim. Bugüne kadar Suriyenin kaynakları terör örgütleri başta olmak üzere bölgede faaliyet gösteren gruplara aktı. Bu musluklar Suriye devrimi ile kapatıldı. Şimdi ülke bütün enerjisini ayağa kalkmak için kullanacak. Türkiye Suriyenin yeniden imarı ve kurumlarının ihyası için destek olmayı sürdürecektir. Uluslararası toplumun da buna katkı sunması için çalışıyoruz. Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmesiyle Suriye yeniden zenginleşecek, üretime odaklanacak ve kalkınacaktır.
SORU: Suriyede devlet kurumları yeniden ayağa kaldırılacak, anladığımız kadarıyla bunun teknik çalışmaları yapılıyor. Bunun yanı sıra Suriyenin inşa aşaması da olacak. Suriyedeki yeniden yapılanma sürecinde öncelik verilen sektörleri sormak istiyorum. Türkiyenin buradaki ekonomik katkıları ne olacak? Suriyenin toprak bütünlüğünün sağlanması için uluslararası aktörlerden hangi somut adımları bekliyorsunuz? Türkiyenin İdlibdeki insani yardım faaliyetleri konusunda uluslararası toplum yeterince katkı veriyor mu?
Suriyede çatışmalar ve yıllarca süren savaş, şehirlerin ve devletin altyapısını çökertti. Yaraları sarmak için kentlerin yeniden imarı önemli. Suriyeli mültecilerin ülkelerine gönüllü dönüşü ve sürdürülebilir bir yaşam kurmaları için barınma meselesini halletmek gerekiyor. Yeni evler, iş alanları, üretim ve enerji tesisleri, tarım ve hayvancılığa yönelik tesisler hızla oluşturulmalı. Suriye ekonomisi de çökmüş durumda. Suriyeye yönelik Esed rejimi nedeniyle konulan ambargo ve kısıtlamaların kaldırılması ülkenin yeniden toparlanması için fayda sağlar. Suriyenin yeniden uluslararası topluma entegre edilmesi bir başka konu. Suriyenin geleceğini temellendirecek, kapsayıcı bir anayasa yapmak ve siyasi sistem inşa etmek de bu adımlar kadar gerekli. Suriyenin geleceğine Suriye halkının karar vereceği gerçeğini kimsenin aklından çıkartmaması gerekir. İnsani yardımlar konusunda yeterlilik söz konusu değil. Suriyeye şu anda o beklenen insani yardımın geldiği de yok. Biz Türkiye olarak bugüne kadar Suriyeye yeni dönem için insani yardım bazında birçok katkılar yaptık. Şimdi de bu devrimden sonra bu insani yardımlarımız devam ediyor, devam edecek. Bu yeni yönetimin özellikle ihtiyacı olan birçok unsur bulunuyor. Bu unsurlar konusunda da onları yalnız bırakmayacağız. Özellikle DEAŞ, PKK/YPG bunlarla mücadelede onların hiç yalnız kalmaması lazım. Gereken neyse bunları yapacağız. Yakında Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan da inşallah oraya gidecek. Yeni yapılanmayı birlikte yapacaklar.
Sinan Burhan- Millet Haber Ajansı / Mısır