Taksim Camii Kültür Sanat Merkezindeki etkinlikte, gösterimin ardından yapımcı ve yönetmen Nazif Tunçun moderatörlüğündeki söyleşide konuşan filmin yönetmeni Murat Çeri, filmde kendi kuşağının çocukluk hikayelerine yer verdiğini söyledi.
- Sahiciliği yakalamak adına bu filmi yaptım
Çeri, sinemanın belli ezberler üzerinden yoluna devam ettiğini belirterek, Ben bu projeye başlarken bu işin bencesi nasıl diye yola çıktım. Çocuklarla ve hayvanlarla film çekmek zordur. Pandemiden dolayı ödül aldığımız, dahil olduğumuz festivallerde fiziki olarak bulunamadık ama filmimiz yurt dışında çok ilgi gördü. dedi.
Herhangi bir sanat eserinin sanatçısından izler taşıması gerektiğine vurgu yapan Çeri, şunları kaydetti:
Hollywood sinemasından tüm dünyaya yayılmış senaryo ve sinema teknikleri vardır. Bunları uygulayıp çektiğiniz filmlerle belki çok ödül alırsınız ama filminizde sizden de bir şeyler olmalı. Bir yenilik, bir bakış katmalısınız. Belirli kalıplar çerçevesinde değil, Metin Erksan gibi çeşitleyerek bir şeyler yapmak lazım. Ben bu filme çıkarken bu düşüncelerdeydim. Bir yönetmenin ilk filminin onun okulu olduğunu düşünüyorum. Kendimizden harcayarak tecrübe sahibi olduk. Sahiciliği yakalamak adına bu filmi yaptım.
- Film hakkında
TRTnin ortak yapımcılığında çekilen ve uluslararası ismi In My Dream olan filmde, Nevzat Yılmaz, Harun Reha Pakoğlu, Ferda Işıl, İsmail Hakkı, Nurdan Albamya, Mustafa Halazaroğlu, Emin Yalçın, Fatih Dokgöz, İsmail Kavrakoğlu, Furkan Aydın Çelik, Muhammed Emir Balcı, Muhammed Yakup Baybars ve Yusuf Ekinci rol aldı.
Görüntü yönetmenliğini Durmuş Sorkut, kostüm tasarımını ise Ebru Tunçoktayın üstlendiği yapım, 2018de düzenlenen Boğaziçi Film Festivalinde Bosphorus Film Lab finalistlerinden biri olurken, aynı yıl Malatya Film Festivalinden TRT Ön Alım Yapım Desteği ile döndü.
9 yaşındaki Tarıkın bir trafik kazası sonrası başından geçenlere odaklanan filmin konusu şöyle:
Trafik kazasında babasını kaybeden, annesi komaya giren Tarık hafıza kaybı yaşar. Geçmişiyle bağı sadece gördüğü simgesel düşlerdir. Kazadan sonra köye dedesinin yanına giden Tarık, bu yeni hayatını, düşlerini ve orada yaşadıklarını, hayata tutunma aracı olarak kullanır. Bu arada Tarık, annesi ölen bir sıpayı yaşatma çabasındadır.